KURBAN Bayramı öncesinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verilen bir yetki kamuoyunda çokça polemiklere neden oldu. Resmi Gazete’de 7 Ağustos’ta yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yurtiçi ve yurtdışı şirketlere ortak olma yetkisi verildi. Bunun “şirket kurtarma” amaçlı bir yetki olduğu belirtilirken Bakanlık bunu kesin bir dille yalanladı. Ancak iş dünyasının kafası bu yetkinin nasıl kullanılacağı konusunda tebliğde netlik olmadığı için biraz karışık.
Iş dünyasının bir kesimi, Cumhurbaşkanlığı kararıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yurtiçi ve yurtdışı şirketlere ortak olabilmesi yetkisinin, özellikle ‘stratejik’ amaçlı hammadde üretimi yatırımları ve yurtdışında ‘marka’ ve ‘şirket’ satın almaları için kullanılmasını öneriyor. Yerli otomobil ve yerli ilaç üretmek için kurulacak özel şirketlere devletin ortak olması ve şirketler büyüyünce ortaklığım belirli şartlar altında sonlandırması da öneriler arasında. KOBl’lerin savunma, kimya, sağlık gibi özel alanlarda ‘spesifik’ üretimlerinde de devletin ortaklığının bulunması, o şirketlerin hem büyümesi hem de güvenliğinin sağlanması için faydalı görülüyor. İş dünyası temsilcilerinden bazıları da bu yetkinin bir bölümünün zorda olan önemli şirketleri desteklemek için kullanılmasının faydalı olacağı görüşünde.
KAPSAMI GENİŞLEDİ
Cumhurbaşkanlığı 43 Sayılı Kararnamesinin 8. Maddesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Hazine’nin özel şirketlere iştirak etmesi yetkisini verdi ama zaten Hazine KIT’lere ortak olabiliyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KIT) Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile KÎT ve bağlı kuruluşlarında pay sahibi olma hakkına sahip. Hatta bu mevzuatta Cumhurbaşkanlığı makamının, teşebbüsler tarafından yurtdışında şirket kurulmasına ya da kurulmuş bir şirkete ortak olunmasına dair halihazırda kanunen yetkisi bulunuyor. Şimdi ise yayınlanan yeni kararname ile Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemine bu etki işlendi ve kapsamı genişletildi.
İş dünyası temsilcileri çok ses getiren bu kararnamenin nasıl uygulanacağını bizzat Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a sordular. Hatırlanacağı üzere Bakan Albayrak, 9 Ağustos’ta Türkiye İhracatçılar Meclisi (TÎM) Başkanı İsmail Gülle ve yönetim kurulu üyelerini TİM’in Yeni-bosna’daki merkezinde ziyaret etmiş ve TİM Sektör Konseyi temsilcilerinin sorun ve taleplerini dinlemişti. Bu toplantının ardından konuyu Bakan Albayrak’a soranlar arasında İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (ÎK-MÎB) Başkanı Adil Pelister de vardı. Pelister’in verdiği bilgiye göre Bakan Albayrak, kararna-menin hedefini “Bizim amacımız firmalara ortak olarak, firmaların önünü açmak, işbirlikleriyle finan-sal olarak onları rahatlatacak imkanları sağlamak” olarak iş insanlarına açıkladı.
Adil Pelister, kararnameyi ‘pozitif bir adım olarak görüyor. KOBÎ’lerin büyütülmesi için bu yetkinin kullanılabileceğini söyleyen Pelister, değerlendirmelerini şöyle sürdürüyor: “Yabancı yatırımların Türkiye’ye gelmesi için yatırım ortamının olunmasına kararname katkı sunacaktır. ^Teknoloji alanında yurtdışma gidecek ve .. Türkiye ekonomisine katma değer sağlanacak Türk yatırımlarının destekleneceğini tahmin ediyorum. Yurtdışında desteklenen bu işbirlikleri tekrar Türkiye’ye yatırım olarak dönebilir. KOBİ’lerin ölçek büyütmesine katkı sağlayabilir ve beraber kredi kullanma mantığına katkı sunabilir.”
"FON İKİYE BÖLÜNEBİLİR"
ÎKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Murat Akyüz ise, tebliğde ortaklık konularının ve niyetin net olarak belli olmadığını belirterek sözlerine başlıyor. Akyüz, “Bakanlığın oluşturacağı fon ikiye bölünüp bir kısmı stratejik yatırımlarda bir kısmı da sıkıntıda olduğu için desteklenecek şirketler için kullanılırsa aydalı olur” diyor.
Bakanlık’m aldığı yetkiyi nasıl kullanabileceği konusunda önerilerini Akyüz şöyle paylaşıyor:
“Uçakların boyamasından patlayıcılarda kullanılan spesifik kimyasal ürünlere kadar birçok konuda devlet ortaklığa girebilir. Bu yaklaşım ile şirket kurtarmak birbirinden çok farklı. İkisi de ekonomi için faydalı olabilir ama tebliğde netlik olmadığı için karmaşa var. Bizim iş insanları olarak şu aşamada yapmamız gereken, ülkemiz için faydalı olacak görüşlerimizi paylaşmak. Örneğin İkitelli’de insansız hava araçlarının güvenliği için çalışan bir şirket var. İçişleri Bakanlığı şirketin güvenliğini sağlıyor. Bundan sonraki süreçte devlet ortak olabilir; bir strateji belirlenip yol alınabilir. İş Bankası gibi finansal kuruluşlar büyüme potansiyeli gördükleri şirketlere ortak oluyor; beş yıl ya da belirlenen sürede o günkü değeri üzerinden satıp ortaklıktan çıkıyor. Tabii onlar kar amaçlı giriyorlar. Oysa devlet kar etmese de stratejik amaçlı ortaklığa girebilir. Yalnızca devletin alabileceği ürünleri üreten özel şirketler var. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile devlet alımı teşvik ediyor ama fiiliyatta tam uygulanamıyor. Devletin ortaklığı ile alım da garanti edilebilir.”
"ŞİRKETLER YAŞATILMALI"
Konya Sanayi Odası Başkam Memiş Kütükcii ise, şirketlerin ve sanayi tesislerinin ülke ekonomisinin en kıymetli varlıkları olduğunun altını çizerek sözlerine başlıyor. Kütükcü, “Ülkemizin ekonomik olarak özel bir dönemden geçtiği bu günlerde, özellikle bazı stratejik alanlarda devletin Hazine ve Maliye Bakanlığı marifetiyle yatırım ortağı olması önemli bir karar. Çünkü milyonlarca insana işveren, ekonomik katma değer üreten şirketlerimizin yaşatılması ve güçlendirilmesi Türkiye’nin refah üretmesi açısından çok kritik” şeklinde konuşuyor.
Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, Hazine ve Maliye’nin aldığı yetkiyi önemli bir tasarruf olarak değerlendiriyor. “Bu tasarruf yalnız Bakan’a mı verildi yoksa başkasıyla paylaşılacak mı? Örneğin bir komite mi bu tasarrufu kullanacak? Yetki paylaşımının olup olmayacağım bilmiyoruz” diyen Keçeci, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu kritik ve nazik bir tasarruf! Hazine ve Maliye Bakam’nın şahsına ve makamına sonsuz derecede inanılması ve güven duyulması gerekiyor. Sayın Bakan, bu konudaki hassasiyeti ve etik anlayışı kamuoyu önünde gösterecektir. Burada keyfiliğinin olacağına ihtimal vermiyorum. Tebliğin adından anlaşılıyor ki, ülke adına çalışması mutlak olan ve yok olduğunda ülke ekonomisine büyük zarar verecek kurum ve kuruluşlara, geçici ya da uzun süreli ortaklık sağlanacak. Ben öyle anlıyorum.”
"ORTAK OLMAK DAHA İYİ"
TOBB Mobilya Sektörü Meclis Başkam ve Ersa Mobilya Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ata, “Gerek sektörel gerekse ülke menfaati gereği özel sektör mantığı çerçevesinde yönetilmesi gereken şirketlere teşvik veya dolaylı destekler yerine ortak olunmasının daha mantıklı olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerine başlıyor. Ancak ortak olunacak şirketlerin seçimi ile ilgili de Ata’nın önerileri var:
“Sermaye olarak ortak olunan şirketlerin yönetiminin de özel sektör mantığı ile belirlenmesi gerekir. Çalışan profesyonel ekibin başarıya odaklı olarak mükafatlan-dırılması faydalı olacaktır. Diğer taraftan aynı alanda özel sektör kuruluşları tarafından rekabet üstünlüğü sağlanmaması ve hatta bu alanlara girilmemesi yerinde olur. Yapılan ortaklığın sadece doğrudan kar odaklı olması gerekmez; dolaylı olarak ülke ekonomisine fayda sağlayan alanlara öncelik verilebilir.” TOBB Türkiye Sağlık Kurumlan Meclis Başkanı Dr. Seyit Karaca ise, sağlıktaki bazı önemli ve stratejik girişimlerin, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından desteklenebileceğini düşünüyor. Sağlık hizmetlerinde yeni kurulan USHAŞ şirketinin bazı girişimlerinin de desteklenebileceğini, Hazine’nin bu şirkete stratejik ortak olabileceğini kaydeden Karaca, “Sağlıkta yurt-dışmda bir takım ortaklıklarla yol almak mümkün. Sağlık turizminin gelişimi için bu yetki kullanılabilir. Sağlık sektörünü bu yolla desteklerlerse çok iyi olur” diye konuşuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder