27 Ağustos 2018 Pazartesi

Belcekız'ın talipleri çok

Bilindiği üzere Muğla'nın Fethiye ilçesinde bulunan Ölüdeniz Plajı, 2006 yılında tescillenerek dünyanın en güzel kumsallarından biri olarak seçilmişti.

Belde, mavinin farklı tonlarını görebileceğiniz denizi, bembeyaz kumsalları, bol oksijenli havası, doğanın içerisine gizlenmiş tarihi kalıntıları ile sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en güzel yerlerinden biri. Likyalılarda ışık ve güneş diyarı, ortaçağda ise uzak diyarlar olarak tanımlanan bu turizm cenneti, Anadolu'nun güney batısında yer alan Teke Yarımadası'nda bulunuyor. 1978'de Ölüdeniz Tabiat Parkı milli park olarak ilan edilerek koruma altına alınmış. Kıdrak Tabiat Parkı olarak da bilinen bölge, zengin florası ile öne çıkıyor. Milli parkın içinde ise yaklaşık 300 kişilik otopark alanı mevcut. Girişler ise 3.5 TL ile 7 TL arasında. Bölgede yoğun olarak yapılan yamaç paraşütü, safari ve tekne turları ise turizme önemli katkı sağlayan aktivitelerden birkaçı.

Gelelim kulisimize. Ölüdeniz'de deniz keyfi yaşayabileceğiniz en güzel noktalardan biri Belcekız Plajı'dır.

Uzun plajı ile de bir hayli dikkat çekiyor.

Belcekız sahilinden Kumburnu plajına kadar pek çok farklı işletme mevcut. Milli park girişinden sonra, şezlong ve şemsiye fiyatları 15 TL. Toplamda iki şezlong ve bir şemsiyenin fiyatı ise 45 TL'ye ulaşıyor. Duyduğumuza göre neredeyse bine yakın şezlongun bulunduğu Belcekız Plajı'nda, şezlong ve şemsiyelerden günde 30 bin TL'ye yakın gelir sağlanıyormuş. Plajın işletmesi uzun zamandır Muğla Valiliği ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı'nın iştiraki MUÇEV tarafından yapılıyormuş. Vakfın, Ağustos ayının başı itibari ile işletme süresi dolmuş. Aldığımız bilgiye göre, ihale tarihi belli olmayan plaja bölgede bulunan büyük tur şirketleri şimdiden talipmiş...

Alt yüklenicileri zorda

Doğuş Holdingin patronu Ferit Şahenk geçen hafta Bodrum'da gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu.

Toplantıda CEO Hüsnü Akhan, Yönetim Kurulu üyesi Ergun Özen, Levent Veziroğlu, Nafiz Karadere, Nevzat Öztangut ve Naci Başerdem gibi kurmayları da hazır bulundu. Yedi sektörde 35 bin kişinin çalıştığı Grubun borç yapılandırmasıyla ilgili açıklamalar yapıldı.

Durumun borç yapılandırma değil, borç vadelendirme olduğunu belirten şahenk, "2.3 milyar euro borca 3.6 milyar euro teminat verdik. Yakında imzalanmasını bekliyoruz" dedi. İki gün sonra da yazılı açıklama ile lider bankalarla anlaşmaya varıldığı duyuruldu. Ancak madalyonun bir de diğer tarafı var. şahenk, bankalarla anlaşarak kendini garantiye aldı. Peki, Şahenk'in şantiyelerinde alt yüklenici olarak görev alan şirketlerin durumu ne olacak? Geçen hafta önemli bir bilgiye ulaştık. İstanbul'da en son hizmete açılan Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy metrosunun yapımını Doğuş Holding üstlenmişti. Metronun beton işini de Payas İnşaat Turizm İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'ne vermişti. Duyduğumuza göre bu şirket 2 Ağustos 2018 tarihinde konkordato istemiş. 2018/ 925 Esas sayılı dava İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülecek. Mahkeme heyeti geçici mühlet kararı vermiş, şirket yönetimine konkordato komiserleri atamış. Davanın ilk duruşması da 31 Ekim 2018 günü yapılacak. Sıkıntı yaşayan tek alt yüklenici tabii ki Payas İnşaat değildir. Bankalarla anlaşan Doğuş Grubu, umarız alt yüklenicilerinin de durumunu gözetir...

Bombaya dayanıklı Ar-Ge merkezi

Türkiye, son yıllarda savunma sanayiine dönük çok önemli yatırımlar gerçekleştiriyor. Milli gemiden milli piyade tüfeğine, helikopterden mühimmata kadar birçok alanda özel şirketlerin yatırımları var.

Bu şirketlerden biri de Açık Grubu. Yazılım geliştiren şirketin savunma sanayiine dönük yatırımları da bulunuyor. Firmanın Pazarlama Direktörü Hande Özay Yağcı'nın verdiği bilgiye göre, grubun altı marka ve 14 şirketi faaliyette. Telekomünikasyon sektöründe Mikrolink, telekomünikasyon altyapı sistemleri malzeme üretiminde Vietfiber, ileri kompozit ve savunma teknolojileri sektöründe CES, iklimlendirme (HVAC) sektöründe Boreas, inşaat sektöründe Serban ve siber savunma teknolojileri sektöründe sayTEC şirketleriyle faaliyet gösteriyor. Grup bünyesinde 1.100 kişi istihdam ediliyor.

Grubun en önemli yatırımlarından biri de CES markasıyla Ankara'da gerçekleştirdikleri CES Kompozit üretimi. Bu şirketi 2012'de almışlar. CES, geçen yıl Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı tarafından "Ar-Ge Merkezi" ilan edildi.

Balistik kişisel ve araç koruma alanlarında testler yapılıyor. Bu tesis içinde Eylül'de faaliyete geçecek bir de laboratuvar var. Merkezde bomba testleri de yapılabilecek. Bu tesisin müşterileri arasında Airbus, Sikorsky, Leonardo gibi dünya savunma sanayi devleri var. Türkiye'de helikopter ve kara aracı zırhı yapabilen ilk ve tek firma olduğunu da belirtelim, şimdiye kadar 27 milyon dolarlık yatırım yapılmış. 2020 sonuna kadar yatırım miktarı 50 milyon doları bulacakmış...

Turşuda dünya rekoru!

Ankara'nın Çubuk ilçesi, ağız sulandıran lezzetli turşularıyla meşhurdur. Turşu, ilçenin ekonomisinde önemli bir yer tutarken her yıl düzenlenen Turşu Festivali ile de adından söz ettirir. Bu yıl 13-14 Eylül tarihlerinde festivalin 13/sü düzenlenecek. Festivalde ilçenin adını dünyaya duyuracak bir etkinlik yapılacakmış.

Çubuk Belediyesi, dünyanın en büyük turşusunu kurarak, Guiness Rekorlar Kitabı'na girmeye hazırlanıyormuş. 28 Ağustos tarihinde kurulacak bir buçuk ton ağırlığındaki turşunun malzemeleri tamamen yerel üreticilerden temin edilecekmiş. Turşunun hazırlanması için kurulacak dev sahnede mahsuller dev kavanoza atılırken Guiness Rekorlar Kitabı'ndan bir temsilci de hakemlik yapacakmış.

Bu etkinliğe Milletvekili Kenan Sofuoğlu'nun yanı sıra, ünlü kişiler de katılacakmış. Ekranların bilinen yüzleri diyetisyen Ender Saraç, yemek yazarı Sahrap Sosyal ve Beşiktaşlı eski futbolcu, Milletvekili Alpay Özalan da katılanlar arasında yer alacakmış.

Çubuk Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Metin'in arkadaşımız Özlem Kapar Bayburs'a verdiği bilgiye gör,e kurulan turşu, 13 Eylül'de açılarak halka dağıtılacakmış...

Konkordato istediler

Reel sektör tarafında bir süredir borç yapılandırmaları gündemde.

Bazı şirketler bankalarla borç yapılandırmasına giderken bazıları da konkordato yolunu tercih ediyor. Başarılı birçok şirket zaman zaman mali sıkıntıya düşebiliyor.

Bu sadece Türkiye'ye özgü bir durum değil. Zaman zaman dünya devleri de bu yola başvurarak kurtulabiliyor. Bu nedenle de konkordato talebinde bulunan firmalara battı gözüyle bakmak doğru olmaz. Konkordato, mahkeme korumasına giren şirketlerin tekrar sağlıklı yapıya kavuşması için kullanılan bir yol. Şimdi gelelim kulisimize. Ankara merkezli iki firmadan bahsedeceğiz. Birisi İlci Holding şirketlerinden İlci inşaat ve İlsan İnşaat. 1986'da Muş'ta temelleri atılan İlci inşaat, bugün Ankara merkezli olarak faaliyetlerini yürütüyor. Birçok devlet kurumunun altyapı ve üst yapı projelerini yapmış bir şirket. Ankara'nın bu köklü şirketi iki hafta önce Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne müracaat ederek konkordato talebinde bulunmuş. Mahkeme geçici mühlet kararı verip, geçici konkordato komiserleri atamış. 2018/559 sayılı dosyaya göre mahkeme şirket komiserliğine hukukçu Merve Bihter Akıcı, mali müşavir Akın Akbulut ile çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkiler uzmanı TürkerTopalhan'ı atamış. Aker İnşaat Ticaret ve Sanayi Anonim şirketi için de Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde 2018/537 Esas sayılı dosyaya göre geçici mühlet kararı verilmiş. Bu dosyaya da hukukçu Ümit Erkan Turna ve Akın Akbulut ve Türker Topalhan konkordato komiseri olarak atanmış. Aker İnşaat da ağırlıklı olarak kamu projeleri yapmış bir şirket. Her iki şirketin de konkordato sürecinden sağlıklı bir yapıya kavuşarak çıkmasını diliyoruz.

Dövizdeki yükselişi takmayan yatırımcı

Praktiker "organize perakende ev geliştirme" alanında "kendin yap" anlayışı ile ürün ve hizmet sunmak üzere, 1979 yılında Almanya'da dört mağaza ile faaliyete başladı. Türkiye'de faaliyetlerini 1997 yılından bu yana sürdüren Praktiker 2013'te Türkiye'de önce iflas erteleme kararı aldırdı, ardından da iflas ederek pazardan çıktı.

2014'te ise Hollanda merkezli fon şirketi Practical Retail, Praktiker'in isim haklarını satın aldı. Ardından Türkiye'de Uygulama Yapı Marketleri A.ş. ismiyle şirket kurarak Praktiker'i tekrar Türkiye'ye getirdi ve markayı yeniden yapılandırdı. Büyük ölçekli mağaza yerine daha küçük mağazalar tercih edildi ve ev geliştirme tarafını öne çıkardı. Bugün yedi franchising, 16 tane de kendi mağazası var. Geçen hafta Kayseri mağazasını açarak kendi mağaza sayısını 17'ye çıkardı. Praktiker Türkiye'nin başında Haşan Yalçın var. Yalçın, dövizdeki yükseliş ya da ekonomideki sıkıntıların yatırım kararlarını etkilemeyeceğini söylüyor. Yalçın yılsonuna kadar yedi mağaza daha açma planları yapıyor. Bu mağazaların dördü İstanbul'da olacakmış. Sırada Gaziantep, Erzurum ve Ankara varmış. Gelecek yıl ise en az 15 mağaza daha açmayı planlıyor. Büyükşehirler dışında birkaç şehirde franchising verilecekmiş. Bu illerden biri de Van olacakmış. Praktiker'in isim hakkını alan Practical Retail, Türkiye dışında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da 16 ülke için de isim hakkını almış. Ortadoğu'da da mağazaların açılması gündemdeymiş. Kuveyt ve Katar ilk sıradaymış. Bu ülkelerde master franchising anlaşmaları yapılacakmış. 16 ülkenin operasyonu Türkiye'den yönetilecekmiş. Birçok ürün de Türkiye'den gönderilecekmiş. Bu arada Praktiker'in online satış için de ciddi bir yatırım yaptığını öğrendik. Sanal gerçeklik online satışta etkin olarak kullanılacakmış. Yazılımları hazırlanmış, sadece ürün çekimleri bekleniyormuş...

OKS'liler devlet katkısında daha avantajlı

Gönüllü BES katılımcıları piyasalardaki dalgalanmalardan olumsuz etkileniyor. Devlet katkıları TÜFE’ye endeksli ve kaydi olarak taahhüt hesaplarında takip edilen OKS katılımcıları ise avantajlı konuma geçiyor...

BİREYSEL emeklilik sisteminin en büyük motivasyon kaynağı nedir diye soracak olursanız, herkes devlet katkısı diye yanıtlayacaktır. Çok haklısınız. Evet, sistemin en büyük motivasyonu devlet katkılarından geliyor. Bunu nereden mi biliyoruz? 2003-2013 aralığındaki 10 yılda sistemde 3 milyona ulaşan katılımcı sayısı, devlet katkısı uygulamasının başladığı 2013 yılından itibaren hızla artmaya başladı. İlk yıl bir milyon , yeni katılımcı sisteme girdi. Hali hazırda gönüllü BES tarafında 7 milyon OKS tarafında 4.2 milyon olmak üzere sistemde toplam 11 milyon katılımcı oldu.

GÖNÜLLÜ BES'İN DEVLET KATKILARI

Gönüllü BES tarafında devlet katkıları hesaba peşin olarak yatırılıyor. Katılımcının hesabına o gün oluşan fon fiyatından alım yapılıyor. Tabii ki devlet katkıları aylık olarak hesaplara yansıtıldığından bireysel emeklilik şirketi, devlet katkılarını katılımcıların hesaplarına ayrı ayrı yansıtıyor. Diğer taraftan portföy yönetim şirketi gelen devlet katkısını toplu olarak portföye varlık alımında kullanıyor. Devlet katkısı fonunun içeriğindeki kıymetlerin dağılımına uygun olarak fona varlık alımı yapılıyor. Devlet katkısı fonlarının içeriğinde en az yüzde 75 oranında TL cinsinden kamu borçlanma araçları, gelir ortaklığı senetleri ve kira sertifikaları bulunmak zorundadır. Kalan yüzde 25 ise, TL cinsinden mevduat, katılım hesabı, bankalar tarafından çıkarılan borçlanma araçları ve kira sertifikaları ile BİST 100 ve BIST Katılım endeksindeki hisse senetlerinde değerlendirilir. Dikkat edilirse devlet katkısı fonlarına döviz cinsi varlıklar ve kıymetli madenler alınmaz.

OKS'DE DEVLET KATKILARI

OKS tarafında devlet katkıları daha farklı bir yol ile takip ediliyor. Çalışanların devlet katkısı hesabına nakit para girişi yapılmıyor. Taahhüt hesabında alacak kaydı açılıyor. Çalışandan kesilen her katkı payı için yüzde 25 devlet katkısı taahhüt hesabına yansıtılıyor. Takvim yılı başlarında yılda bir kez, devlet katkısı tahakkukunun yapıldığı aydan itibaren, aylık TÜFE değişim oranlarıyla değerlemeye tabi tutuluyor. 2017 yılında yapılan katkı payı tahakkukları 2018 yılı başında değerlemeye tabi tutuldu. 2018 yılında yapılan tahakkuklar da 2019 yılbaşında değerlemeye tabi tutulacak. 1.000 TL’lik başlangıç devlet katkısı ise ayrı bir taahhüt hesabında tutuluyor. Mevcut uygulamada 1.000 TLTik başlangıç devlet katkısına değerleme uygulanmıyor.

OKS tarafında devlet katkıları taahhüt hesabında TÜFE’ye endeksli olarak değerlendirileceği için enflasyonun yükseliş eğilimi buradaki birikimin değer kazanmasını sağlayacak.

Değer düşüşü yaşanmayacak. Sistemde üç yılını tamamlayan çalışanın, devlet katkısı taahhüt hesabındaki tutarın yüzde 15’i, nakit olarak devlet katkısı fonuna aktarılacak. Kalanı TÜFE’ye endeksli değerlenmeye devam edecek. Bu durumda devlet katkısı fonuna yönlendirilen yüzde 15’lik tutar piyasada faizlerin dalgalanmasından etkilenecek.

ENFLASYONDAN KORUNMA

Devlet katkısı fonlarında TL bazlı kamu borçlanma araçlarının ağırlığı nedeniyle faizlerdeki yükseliş bu fonlarda değer kaybına neden oluyor. Gönüllü BES katılımcıları piyasalardaki dalgalanmalardan olumsuz etkilenirken, devlet katkıları TÜFE’ye endeksli ve kaydi olarak taahhüt hesaplarında takip edilen OKS katılımcıları, avantajlı konuma geçiyor. Devlet katkısı fonlarındaki değer kaybının önüne geçebilmek için bu fonların enflasyona endeksli kamu borçlanma araçlarına yatırım yapmaları gerekir. Ayrıca portföylerine dövize endeksli kamu dış borçlanma araçları almalarına izin verilmesi, gelecekte oluşacak değer kayıplarını önleyici etki yaratabilir.

Batuhan Başavcı / Vakıf Portföy Yönetimi Araştırma Uzmanı
"Bu yılın özel koşulları göz ardı"

Gönüllü BES’te fonlara aktarılan devlet katkı tutarları ilgili fonlarla ilgili kıstaslara göre yönetilmektedir. Fonların kıstasları; Faiz içermeyen katkı fonları için, yüzde 90 BIST KYD Kamu Kira Sertifika Endeksi + yüzde 5 bir aylık kar payı (TL) endeksi + yüzde 5 Katılım 50 endeksi. Faiz içeren devlet katkı fonları içinse yüzde 85 BIST KYD DIBS uzun endeksi + yüzde 10 BIST KYD bir aylık (TL) mevduat endeksi + yüzde 5 BIST-100 endeksi şeklindedir. Enflasyonda yaşanan artış, tahvil faizlerinin yukarı yönlü hareketine neden olurken, uzun vadeli tahvillerde de değer kaybına sebebiyet veriyor. Devlet katkısı fonlarının faizlerde yaşanan artış veya azalışa daha hassas olan uzun vadeli varlıklardan oluşması nedeniyle kayıplar yaşanırken, OKS fonlarının devlet katkıları enflasyon üzerinden nemalandırıldığından, bu yıl özelinde fark ortaya çıkmıştır. Brüt getiri üzerinden gönüllü BES'te faize dayalı fonlar yılbaşından bu yana ortalama yüzde 15.60 değer kaybı yaşamıştır. Faizsiz katılım katkı fonlarında yüzde 3.5 artış meydana gelirken, enflasyon yılbaşından bu yana yüzde 9.77 artış göstermiştir. Ancak 2014 yılında faizli devlet katkı fonu ortalama yüzde 16.40, faizsiz katılım katkı yüzde 13.75 oranında getiri sağlarken, enflasyon sadece yüzde 8.17 yükselmiştir. Bu nedenle bu yılın enflasyon ve faiz konusunda aşırılıkların olduğu bir yıl olmasının göz ardı edilmemesi gerekir. Ayrıca emeklilik sisteminin uzun dönemli bir birikim aracı olmasından dolayı orta ve uzun vadede devlet katkısı getirilerinin enflasyona yakınsayacağını beklenmektedir.

TL'deki değer kayıplan hız kazandı

Türk Lirası geçen haftaya kayıpla başlarken, pazartesi günü endeks kapanışını ardından TL’deki kayıplar hız kazandı. Salı günü ise ABD ve Türkiye arasında ön mutabakat sağlandığı ve ABD'ye bir heyet gideceğine yönelik haber akışları sonrasında Türk Lirası kayıplarını bir miktar geri alsa da genel olarak TL üzerinde satış baskısının devam ettiği görülüyor. Türkiye ile ABD arasında yaşanan sorunların aşılması için yola çıkan heyet çarşamba günü ABD'de görüşmelerini gerçekleştirdikten sonra perşembe günü Türkiye'ye döndü, Türk heyetinin görüşmeleri tamamlayıp dönmesinin ardından herhangi bir ilerleme işaretinin ve açıklamanın gelmemesi ile cuma günü Trump'ın açıklaması TL varlıklar üzerindeki satış baskısını önemli ölçüde artırırken, panik fıyatlamasının etkili olduğu görüldü.

Türk Lirası'nda ve TL varlıklarda volatilite artış kaydetti. Do-lar/TL kuru tarihi zirvesini 6.8000 seviyesine taşıdı. Cuma günü endeks kapanışında dolar/TL 6.4Û'lı seviyelerden işiem gördü. Volatilitenin gösterdiği artış nedeniyle dolar/TL kurunda verilecek teknik seviyelerin anlamlı olmadığını değerlendiriyoruz. ABD ile gerilimin devam etmesi ve gerilimin tırmanmasına neden olacak olası gelişmeler TL’deki değer kayıplarının sürmesine neden olabilecektir. Aynı şekilde sorunun çözümüne dair somut gelişmeler de TL’de hızlı bir toparlanmayı beraberinde getirebilecektir. Yoğun haber akışı ve piyasaların henüz dengelenememiş olması nedeniyle TL varlıkların taraf olduğu işlemlerde her iki yöndeki hareketlerde de temkinli olmanın faydalı olacağını görüşümüzü koruyoruz. Özellikle kaldıraç kullanımının bu dönemde sınırlı kalmaya devam etmesinin gerektiğini düşünüyoruz.

BIST'te volatilite yüksek seyrediyor

Haftaya negatif başlayan endeks hafta içerisinde volatii bir seyir izleyerek haftayı yüzde 0.70 oranında bir kayıpla kapattı. Hafta içinde haber akışı kaynaklı volatilitenin ciddi ölçüde artış kaydettiği izlenirken, BiST-100 Endeksi’nde yaklaşık 10.145 puanlık bir dalgalanma yaşandı. Pazartesi günü negatif açılan endeks ilerleyen günlerde toparlanma kaydetti. Endeks tarafındaki toparlanmada, salı günü ABD ve Türkiye arasında ön mutabakat sağlandığı ve ABD'ye bir heyet gideceğine yönelik haber akışları etkili oldu.

Ancak heyetin görüşmeleri tamamlamasının ardından olumlu bir açıklama gelmemesi TL varlıklarda satış baskısını artırdı. Perşembe ve cuma günü TL varlıklarda ve Türk Lirası'nda hız kazanan değer kayıplarının etkisiyle BIST-100 Endeksi boşluk bırakarak satıcılı bir açılışla güne başladı. Endeks perşembe günü kayıplarını geri alırken, cuma günü Trump'ın açıklamalarının etkisiyle BİST'te satış baskısı artış kaydetti ve endeks hafta içerisindeki kazançlarını haftanın son işlem gününde geri verdi. BIST-100 Endeksi’nde en düşük 88.598 seviyesi test edildi. Ancak kapanışa doğru gelen tepki alımları ile endeks cuma gününü yüzde 2.31'lik bir kayıpla kapattı. Endeksteki aşağı yönlü seyrin devam etmesi durumunda 93.900-93.000 ve 91.700 seviyeleri önem kazanacaktır. Endekste cuma günü yaşanan panik fıyatlamasının devam etmesi durumunda teknik seviyelerin önemini kaybedebileceği dikkate alınmalıdır. Yukarı yönlü hareketlerde ise 96.000-97.400 ve 98.800 olarak öne çıkmakta.

96.000 direnci üzerine çıkılmadan yükselişlerin tepkiden öteye gidemeyeceğini düşünüyoruz. Dnümüzdeki süreçte ABD-Türkiye gerilimleri yakından takip edilmeye ve fiyatlamalar üzerinde belirleyici olmaya devam edecektir.

ABD ile gerilim TL varlıkları baskılıyor

Sorunun çözümüne yönelik adımlar atılırsa dolar yükseldiği hızda düşebilir. TL varlıkların taraf olduğu işlemlerde temkinli olunmalı. Özellikle kaldıraç kullanımı bu dönemde sınırlı kalmaya devam etmeli...

SON dönemde gerilen ABD-Türkiye ilişkileri ve cuma günü Trump’ın “Türkiye ile ilişkilerimiz iyi değil” açıklaması yurtiçi piyasalar üzerindeki satış baskısını ve volatiliteyi önemli ölçüde artırdı. ABD ile yaşanan sorunun çözümü için ABD’ye heyet gönderilse de piyasaların somut bir adım ya da açıklama görmemesi ve gerilimin devam etmesine bağlı olarak TL varlıklar değer kayıplarını hızlandırdı. Buna bağlı olarak fiyatlama davranışının önemli ölçüde bozulduğu görülüyor. Türk Lirası’ndaki değer kayıpları hız kesmezse 13 Eylüİ’de gerçekleşecek Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde TCMB üzerindeki piyasa baskısı artabilir. Bu nedenle TL ve bu çerçevede TCMB’yi zorlu bir ay beklediğini düşünüyoruz. Yoğun haber akışı ve piyasaların henüz dengelenememiş olması nedeniyle TL varlıkların taraf olduğu işlemlerde her iki yöndeki hareketlerde de temkinli olmanın faydalı olacağını görüşümüzü koruyoruz, özellikle kaldıraç kullanımının bu dönemde sınırlı kalmaya devam etmesinin gerektiğini düşünüyoruz.

ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ İZLENECEK

Son dönemde gerilen ABD-Türkiye ilişkileri ve ABD’nin almış olduğu yaptırım kararı, TL varlıklar üzerinde satış baskısını artıran gelişmeler olarak ön plana çıkmıştı. Bakanlar hakkında ABD’nin almış olduğu yaptırım kararının sembolik anlamı olduğu ancak sonraki olası adımlara zemin hazırladığına dair yapılan değerlendirmeler neticesinde, özellikle kur ve faiz cephesinde fiyatlamalar oldukça sert gerçekleşmekte. Pazartesi günü yurtiçinde satış baskısı etkili olmaya devam etti ve piyasa kapanışından sonra Türk Lirası’ndaki değer kayıpları hız kazandı. Ancak sah günü ABD ve Türkiye arasında ön mutabakat sağlandığı ve ABD’ye bir heyet gideceğine yönelik haber akışları geçen hafta TL varlıklar üzerindeki satış baskısının bir miktar hafiflemesine katkı sağladı. Türkiye ile ABD arasında yaşanan sorunlarm aşılması için yola çıkan heyet çarşamba günü ilk görüşmesini ABD Dışişleri Bakanlığı’nda gerçekleştirdi. Heyetin ikinci durağı ise ABD Hazine Bakanlığı oldu. Mutabakat ve görüşmelere bağlı olarak hafta içinde Borsa İstanbul’da olumlu fiyatlamalar yaşansa da, tahvil ve Türk Lirası’ndaki değer kayıpları hafta boyunca devam etti.

Türk heyetinin görüşmeleri tamamlayıp dönmesinin ardından herhangi bir ilerleme işaretinin ve açıklamanın gelmemesi, cuma günü Trump’ın “Türk Lirası bizim güçlü dolarımız karşısında hızla geri çekildiği için alüminyum ve çelik üzerindeki tarifelerin katlanmasına onay verdim. Alüminyum yüzde 20, çelik yüzde 50 olacak. Türkiye ile ilişkilerimiz şu an iyi değil” açıklaması TL varlıklar üzerindeki satış baskısını artırdı. TL varlıklarda volatilite yüksek seyrederken, fiyatlama davranışı önemli ölçüde bozulma gösterdi. Türkiye’nin beş yıllık CDS primleri 440’lı seviyelere ulaştı. Özellikle tahvil ve Türk Lirası’nda değer kayıpları önemli boyutlara ulaşırken, Borsa İstanbul hafta içerisindeki kazançlarını geri verdi. ABD-Türkiye ilişkilerinin seyrine yönelik gelişmeler ve haber akışları yurtiçi piyasalarda yakından takip edilecek olup, TL varlıkların seyri üzerinde belirleyici olmaya devam edecektir.

İRAN AMBARGOSU DEVREDE

Pazartesi günü ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran ile nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesinin ardından işaretini verdiği yaptırımların ilk aşaması devreye girdi. ABD’nin İran’a yönelik ilk yaptırım paketinin devreye girmesiyle Iran hükümetinin, ABD doları satın alması, altın ve değerli madenlerle ticaret yapması yasaklanıyor. İran’ın çelik, kömür, alüminyum ticareti ile otomotiv sektörüne yaptırım uygulanacak. ABD Başkanı Donald Trump, İran’a yönelik ambargoları ihlal edenlere yaptırım uygulanmasını sağlayacak yeni bir başkanlık kararnamesi imzaladı. Buna karşın Avrupa Birliği (AB), Fransa, Ingiltere ve Almanya tarafından yapılan ortak açıklamada, AB hukuku ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararı uyarınca Iran ile meşru ticaret yürüten Avrupalı firmaları koruma konusunda kararlı olunduğu bildirildi. Bu kapsamda Avrupa Birliği, şirketlerin çıkarlarının korunması amacıyla Engelleme Mevzuatını güncelleyerek 7 Ağustos tarihinden itibaren yürürlüğe gireceğini açıkladı. Engelleme mevzuatı ile AB’deki yerleşik ve Iran ile iş yapan şirketler ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına yasal olarak bağımlı olmaktan korunması planlanıyor.

Türkiye’den de bu konuda gelen açıklamalar takip edildi. Enerji Bakanı Fatih Dönmez, kontrat hükümlerine dayalı olarak Iran ile ticaretin devam edeceğini söyleyerek, ABD’ye giden Türk heyetin İran’a yaptırımlar da dâhil olmak üzere bir seri konu hakkında müzakere yaptığını ve bu diyalogdan iyi bir netice çıkacağı kanaatinde olduğunu belirtti.

ilerleyen süreçte İran yaptırımları ile ilgili gelişmeler ve ABD’nin tavrı hem küresel piyasalar hem de TL varlıkların seyri üzerinde belirleyici olabilecek önemli bir konu olup, buradaki gelişmelerin yakından takip edilmesi yararlı olacaktır. ABD’nin burada sert tavrını korumaya devam etmesi TL varlıklar üzerinde satış baskısının devam etmesine yol açabilecektir.

TİCARET SAVAŞI ENDİŞELERİ ARTTI

Önceki hafta ABD’nin 200 milyar dolarlık Çin ürünlerine uygulanacak gümrük vergisi oranını yüzde 10’dan yüzde 25’e yükseltmesi ve Çin’in ABD’nin ek gümrük vergilerine misilleme olarak 60 milyar dolarlık ABD ithalatına farklı gümrük tarifesi uygulayacağını açıklaması ticaret savaşlarına yönelik endişelerin tekrar artış kaydetmesine neden olmuştu.

Geçen hafta da ticaret savaşlarına yönelik yeni adımlar geldi. ABD, 50 milyar dolarlık Çin menşeli ürüne yönelik gümrük vergisi uygulamasının 16 milyar dolarlık ikinci bölümünü 23 Ağustos’ta başlatacağını açıkladı. ABD’nin bu hamlesi sonrasında Çin’den de karşılık geldi. Çin, ABD’nin 16 milyar dolar tutarındaki Çin mallarına getirdiği vergilere karşı misilleme olarak, 16 milyar dolar tutarındaki ABD menşeli ürünlere yüzde 25 ilave vergi getirildiğini açıkladı. Özellikle ticaret savaşlarına yönelik gelişmeler haziran ayından bu yana küresel piyasaların gündemini belirlerken, bu tarafta endişelerin artış kaydetmesi gelişen ülke para birimleri olmak üzere riskli varlıkları baskılıyor.

Döviz kurları ne olur?

Rahip Brunson krizi kaynaklı Türkiye ile ABD arasındaki gerginlik sürüyor. Para piyasaları yöneticilerine göre kısa vadede kurlardaki olası geri çekilmeler sınırlı kalabilir...

ABD ile yaşanan gerginliğin sürmesi geçen hafta döviz kurlarını tarihi zirvelere taşıdı. Cuma öğleden sonra ABD Başkanı Trump’ın Twitter hesabından yaptığı, “Türkiye ile ilişkilerimiz iyi değil” ifadesi ve Türk demir çelik ve alüminyumuna yönelik gümrük vergilerinin iki katma çıkarılabileceği açıklaması nedeniyle TL'deki değer kaybı sürdü.

Dolar açıklamanın ardından 6.87 TL’ye kadar yükselirken, euro 7.85 TL’ye çıktı. Kapanışta sırasıyla dolar 6.39 TL’ye, euro ise 7.24 TL’ye geriledi.

Son günlerde TL’deki hızlı değer kaybında en büyük etkenin Rahip Brunson ile başlayan ve ABD ile gerginleşen ikili ilişkiler olduğu görüşü hakim. Para yöneticilerine göre bunda yüksek çıkan enflasyon rakamları, yüksek cari açık verilerinin yanı sıra özellikle özel sektörün vadesi gelen dış borç ödemelerinin de etkisi var.

KUR SEVİYESİ ÇOK YÜKSEK

Kısa vadede kurlarda önemli bir gerileme beklenmemesine rağmen uzmanlar yatırımcılara “alım yapın ama fiyata dikkat edin” uyarısında bulunuyor. Kurların mevcut seviyesinin çok yüksek olduğunu hatırlatan para yöneticilerine göre, yeni alım yapmak isteyenler bugünkü fiyat seviyesinin altından alım yapmalı. Genel görüş ise dövizin portföylerdeki ağırlığı yüzde 25-30’u aşmamalı.

"GERİ ÇEKİLMEYİ BEKLEYİN!"

Meksa Yatırım Stratejisti Zeynel Abidin Balcı, son dönemde gerek makroekonomik verilerdeki bozulmaya bağlı gelişmeler gerekse yurtdışı kaynaklı özellikle ABD ile ilişkiler bağlamında algının negatife dönüştüğü görüşünde. Türk Lirası’nda son dönemde yaşanan değer kaybını buna bağlayan Balcı, “TL’deki değer kaybında Türkiye’nin yeni kaynak ihtiyacı, kısa vadeli dış borç ödemeleri, yüksek cari açık, yüksek enflasyon gibi bozulmalar ve Türkiye’nin yer aldığı gelişen ülke piyasalarından çıkışlar, risk algısının yükselmesi (CDS primlerindeki yükseliş) ve Türkiye-ABD arasındaki gerginlik etkili oldu” diyor.

Döviz kurlarında yakın vadede geri çekilme yaşanması durumunda dolar/TL için önce 6.00 ardından 5.60-5.50 TL’nin, euro/TL içinse 7.00 ve 6.50 TL’nin gündeme gelebileceğine dikkat çeken Balcı’ya göre, önümüzdeki dönem Türkiye için olası risklerin başında yine cari açık, enflasyon, kredi notlarında değişim olup olmayacağı ve ABD ilişkileri geliyor.

"SPEKÜLATİF ATAK"
Gedik Yatırım Yatırım Danışmanlığı Müdür Yardımcısı Beste Naz Köksal’a göre ise, son günlerdeki TL’nin dolar ve euro karşısındaki aşırı değer kaybında spekülatif ataklar etkili oldu. Kurlardaki son atakların Pastör Brunson davası üzerinden gerçekleşmesinin spekülatif atak yorumlarını kuvvetlendirdiğine dikkat çeken Koksal, “Piyasa Türkiye-ABD ilişkilerine oldukça hassas hale geldi. Bu nedenle kurdaki hareketlerin tahmininde önümüzde büyük bir sis perdesi var. Yükselişlerin devamının daha çok politik ilişkilere bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak ekonomide dengelenme beklentileri, enflasyon ve cari açıkta görülen kırılganlıkların da devam etme riski olduğundan TL’nin değer kaybının bir süre daha devam etmesi beklenebilir.”

Koksal, Pastör Brunson ve ABD’nin İran’a yönelik ambargo uygulamaları son bulsa dahi dolar kurunda 4.70-4.80’nin altına inmesini şimdilik zor görüyor. Koksal, bu beklentisinin nedenlerini ise şöyle sıralıyor:

“Enflasyon görünümündeki bozulmanın, gelen zam haberleri, enerji maliyetlerindeki artış ve kur tarafında yaşanan olağanüstü hareketler nedeniyle devam edeceğini düşünüyorum.

Bu durum TL üzerindeki baskıyı destekliyor. Bu nedenle en iyi ihtimalle kur tarafında 4.80 seviyesi olduğunu düşünüyoruz.”

"HER AY 10 MİLYAR DOLAR LAZIM"


Alnus Yatırım Araştırma Müdürü Yunus Kaya, kurdaki yükselişin çok sayıda ekonomik ve politik temel nedeninin bulunduğuna dikkat çekiyor. Makroekonomik verilere bakıldığında Türkiye’nin her ay 10 milyar dolardan fazla dolara ihtiyaç duyduğuna dikkat çeken, Kaya, “Bunun çoğu borçlanarak karşılansa da bu dönemde borçlanmada sorun yaşanabileceğini diyor. Teknik olarak bakıldığında 6 TL seviyesinin artık psikolojik destek seviyesi olarak karşımıza çıktığım söyleyen Kaya, kurlara ilişkin yakın vade beklentisini ise şöyle özetliyor:

“6 TL’nin daha aşağısının görülmesi için makroekonomik reformlar ve politik haberler tarafında iyileşme şart. Öncelikle mevcut durum içerisinde Türkiye ile ABD ilişkileri en önemli risk olarak izlenecek. Bunun dışında global piyasalarda ticaret savaşları ve ABD’nin İran ambargosu takip edilecek önemli bölgesel riskler arasında. Bir de yurtiçinde makro politikalar önemli. Başkan Erdoğan’ın artık en önemli görevi, dolar kıtlığı algısını ortadan kaldırmak ve böylece enflasyonu dizginlemek olmalıdır.

‘Dış borçlanmada şimdi biz Çin piyasasına yöneliyoruz’ açıklaması bu yönde atılmış bir adım olarak görülebilir. Ama daha yapacak çok iş var.”

Almalımı satmalımı ?

MEKSA YATIRIM

Kurun bu seviyelerinden döviz almadan önce geri çekilmelerin beklenmesinde yarar var. Piyasanın risk algısına göre portföylerin yüzde 30'u dövizde değerlendirilebilir. Dolar dış piyasalarda daha güçlü görünüyor. Bu yüzden döviz alınacaksa doları önceliklendirmek gerekiyor.

GEDİK YATIRIM

Olası kur geri çekilmelerinde portföylere kademeli döviz alınabilir. Enflasyon veren ülkelerin yerel para birimleri döviz karşısında değer kaybeder.

Yatırımcılar ağırlıklı olarak doları tercih edebilirler. Euro/ Dolar paritesi 1.15 seviyelerinde bulunuyor. Euro’nun dolar karşısında yüksek olduğunu ve Fed'in bu yıl iki faiz artışı daha yapacağını düşünürsek paritenin 1.10 altına gelme riskinin olduğundan bahsedebiliriz. Bu da TL tarafında doların daha güçlü olacağı anlamına geliyor.

ALNUS YATIRIM


Dolar/TL'nin nereye kadar çıkacağını kestirmek güç. Zamanında 4 TL insanlara pahalı geliyordu.

Şimdi 6.5 TL. Elinde döviz bulunduran yatırımcıların bu kıtlık ortamını sakinleşecek gelişmeler olana kadar taşıması uygun olabilir. Özellikle döviz borcu olan şirketlerin kurdaki her gerilemeyi bir alım fırsatı olarak değerlendirmesi uygun olur.

Bu seviyelerde borsaya yatırımı önermiyorum. Dolar, faiz ve altın yatırımı halen cazibesini koruyor.

BIST-100 için dolar bazında 15.000 seviyeleri alım için ideal olabilir.

























26 Ağustos 2018 Pazar

FİT Solutions Foriba olda, şimdi dünyaya açılıyor

E-Dönüşüm şirketi FİT Solutions, yakın zamanda faaliyetlerine Foriba marka adıyla devam edeceğini duyurmuştu. 20 yıla yakın süredir sektörde hizmet veren şirketin isim değişikliğine gitmesindeki nedenlerin başında, globalleşme ve büyüme hedeflerini hızlandırmaya yönelik oluşturduğu yeni strateji geliyor. Markanın 2017 yılı içerisinde bu strateji ışığında attığı önemli adımlardan biri yatırımcılarla masaya oturmak oldu.

Foriba, 2018 yılının Şubat ayında dünyanın özel sektöre odaklı kalkınma kuruluşu IFC liderliğiyle 5 milyon dolar yaünm aldı. Alman 5 milyon dolar yatinmm 3 milyon doları IFC’den, 1.5 milyon doları Revo Capital’den, 500 bin doları ise Endeavor Catalyst’den geldi.

Foriba, birleşmeler, satın almalar ve yurt dışı planlan ile birlikte, 1 yıl içerisinde müşteri sayısı ve ciro anlamında yüzde 100 büyüme öngörüyor. Bu doğrultuda, aldığı yaönmı yeni birleşmeler ve satın almalar için kullanmayı planlayan şirket, ilk olarak ISIS Bilişim ile el sıkıştı. Birleşme öncesinde şirket değerlemesi 25 milyon dolar olan Foriba, 2018 yılı içerisinde bünyesine Türkiye’den en az bir şirketi daha dahil edecek. Foriba aynca 2018 yılında İtalya’da bir ofis açtı ve burada halihazırda Ginini gibi iş ortaklarıyla çalışıyor. Foriba CEO’su Koray Gültekin Bahar süreçle ilgili olarak, “Foriba olarak bir yandan e-Dönüşüm süreçlerindeki bilgi liderliğimizi devam ettirirken bir yandan da yeni birleşmeler ve satın almalarla hizmet verdiğimiz pazarlara yenilerini katmak istiyoruz. Yeni hedefimiz Avrupa ve Asya-Pasifik bölgesi ile Türki Cumhuriyetler’de hizmet vermeye başlamak. İtalya ve Macaristan’da projelere başlandı. Polonya ve Litvanya için de müşteri analizleri ile beraber projeler önümüzdeki ay canlıya alınacak” dedi.

Mikro 30 yıllık deneyimini çözümlerine taşıdı

Mikro Yazılım, 30 yıllık deneyimini arkasına alarak ürün yelpazesini yeniledi. Yeni çözümler küçük, orta ve büyük ölçekli işletmelerin ihtiyaçları göz önüne alınarak tasarlandı. Mikro Yazılım’ın yeni ürün ailesi Mikro Run, Mikro Jump ve Mikro Fly’dan oluşuyor. Bunun yanı sıra Mikro Yazılım, Doğuş Üniversitesi ile eğitim alanında bir iş birliği protokolü imzaladı. Protokol kapsamında üniversite ile ortak bilimsel çalışmalar yapmak, meslek içi eğitimlerdeki birikimlerini birleştirmek ve sonuçlarını paylaşmak yer alıyor. Mikro Yazılım Genel Müdürü Alpaslan Tomuş yaptığı açıklamada şunlan söyledi: “Teknoloji ve yazılım sektörleri Türkiye ekonomisinin gelişmesinde ve kalkınmasında giderek artan önemli bir rol üstleniyor. Bu kapsamda yetişmiş insan kaynağının öneminin farkındayız. Mikro Yazılım, yazılım sektöründe yetişmiş ve donanımlı insan kaynağı yaratmak amacıyla her türlü eğitim faaliyetine destek vermeye devam edecek.”

Huawel Türkiye'de iş ortaklarıyla büyüyor

Huawei geçtiğimiz ay ‘Kurumsal İş Çözümleri Teknoloji Zirvesi 2018’i yaklaşık bine yakın kişinin kaüldığı etkinlikle gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını Huawei Türkiye Kurumsal İş Çözümleri Başkanı Robben Zeng yaptı. Zeng konuşmasında, 2016 yılında Huawei Türkiye Kurumsal İş Çözümleri’nin 39.1 milyon dolar olan cirosunun 2017 yılında yüzde 59 artışla 62.1 milyon dolara ulaşü-ğım, 2018 hedeflerinin ise 100 milyon dolar olduğunu ifade etti. Bu artışın temelinde şirketin Ar-Ge yatırımlarının olduğunu anlatan Zeng, Türkiye’de 450’nin üzerinde mühendis ile yenilikçi teknolojiler geliştirdiklerini aktardı. Huawei olarak, dijitalleşmeyi olanaklı kılan ve kolaylaştıran kurum olduklarını belirten Zeng, sözlerini şöyle tamamladı: ‘Yerel ortaklara yatın m yapıyoruz. OpenLab, bunun en iyi örneklerinden birini temsil ediyor. Huawei, üniversiteler ve yerel ortaklarla uçtan uca çözümleri geliştirebilmek adına iş birliği yapıyor. Türkiye'deki dijital dönüşümü hızlandırmaya odaklanırken, güvenli ve akıllı şehirler, bulut, çevik ağlar, finans, üretim, enerji ve eğitim sektörleri genelinde çözümler sunuyoruz.”

Faizsiz dijital bankacılık 'Insha' Almanya'da

Katılım bankası alanında faaliyet gösteren Albaraka Türk, Avrupa’da dijital bankacılık hizmeti vermek üzere Insha projesini hayata geçirdi. Şubesiz ve tamamen dijital bankacılık hizmeti verecek olan Insha, Albaraka’nın yurt dışında dijital kaulım bankacılığı alanındaki ilk adımı olurken, Türkiye katılım bankacılığı sektöründe de ilk olma özelliği taşıyor. Insha, Almanya Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu BaFin ve Almanya Merkez Bankası ECB tarafından tam bankacılık lisansı verilmiş, kurumsal firmalara bankacılık platformu sağlayan, Berlin merkezli solarisBank AG’nin ana bankacılık altyapısı üzerine inşa edildi. Bankacılık hizmet kanallan ve modüler yapısıyla Insha önce Almanya’da sonrasında ise kıta Avrupa’sında kaülım bankacılığı hizmetleri venne-yi hedefliyor. Insha projesinin Avrupa pazanna giriş stratejilerinin öncü parçası olduğunu belirten Albaraka Türk Genel Müdürü Melikşah Utku, “Avrupa’da 20 milyon Müslüman yaşıyor. Bunlann dörtte biri de Almanya’da ikamet ediyor. Müslüman halklar, dil sonınu ve faiz hassasiyetinden dolayı yaşadıklaıı bu ülkelerde finansal hizmetlerden yararlanmakta sıkıntı çekiyor. Kendi ülkelerine para göndenne ve mecburi bazı bankacılık işlemlerini gerçekleştirmede dahi sonın yaşıyor. Gerek Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarımızın gerekse diğer ülke Müslümanların yaşadığı bu sorunlara bir çözüm getirmek, dünyanın en iyi katilım bankası olma vizyonumuzu bir adım daha ilerletmek ve en önemlisi de katılım bankacılığını küresel anlamda geliştimıek amacıyla Insha hayata geçiyor” açıklamasında bulundu

Equinix yeni veri merkezini açtı

Küresel ara bağlantı ve veri merkezi şirketi Equinix, Türkiye’de 2017 sonlannda 373 milyon TL’ye satın aldığı EL2 (IstanbuL2) veri merkezinin açılışını duyurdu. IL2 veri merkezi, yeni ve yüksek teknolojik altyapıya sahip Uluslararası İşletme Borsası olan veri merkezlerini Avrupa ve Asya arasında stratejik bir köprü rolünde olması nedeniyle ekonomik ve jeopolitik anlamda kritik öneme sahip. Equinix veri merkezlerinin inovasyonu destekleyen, işlem hızını artıran ve çok daha geniş faaliyet esnekliği sağlayan ortamlar sunarak dijitalleşmenin avantajlarını artırdığına dikkat çekiliyor. Eqııinix Türkiye Ülke Müdürü Mehmethan Şişik, yaptığı açıklamada, “İstanbul’daki IL2veri merkezimiz, Asya ve Avrupa arasında stratejik bir köprü rolü üstlenmesi sayesinde Türkiye’deki işletmelerin ara bağlantı yolculuğunu desteklemenin yanı sıra çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki gerçek potansiyellerine ulaşmalanna yardımcı olacak” dedi. Equinix, finansal, kurumsal ve bulut ağlan için en geniş arabağlanu seçenekleri ile en büyük dijital ekosistemle-ri sunuyor.

TP-Link, KOBİ çözüm ortaklarıyla el ele

Kablosuz ağ pazarında faaliyet gösteren TP-Link, KOBİ’lere anahtar teslim ağ çözümü sunan çözüm ortaklarına yönelik toplantılara başladı. Bireysel ağ pazarındaki başarısını, kurumsal pazara da yansıtmak isteyen şirket, son bir yıldır kendi içerisindeki yapılanmasını tamamlayarak birlikte pr oje gerçekleştireceği çözüm ortaklanın belirledi. TP-Iink Ülke Müdür Yardımcısı Ali Dinçer, TP-Link’in KOBİ’lere yönelik kolay yönetilen ve uygun fiyatlı ağ çözümleri olduğunu vurgulayarak, “Son bir yıldır bu pazara odaklandık ve farklı sektörlerde deneyimli birçok çözüm ortağı ile çalışmaya başladık. Özellikle kurumsal alanda doğru projelendirme ve en uygun ürünün/çözümün seçimi çok önemli. Kurumların ihtiyacına en uygun ürünü belirlemek ve bu ürünü doğru uygulamak gerekiyor. Bu toplan tılanmız sonucunda çözüm ortaklanınız ürünlerimizi daha iyi tanıyacak ve kurumlara daha sağlıklı projeler üretecekler” dedi.

NGN, Star of Bosphorus'u hizmete açtı

NGN, yeni veri merkezi yatırımlarından biri olan Star of Bosphorus Veri Merkezi’ni hizmete açtı. Star of Bosphorus Veri Merkezi, güvenilirlik ve kesintisiz çalışma süresini birincil önceliği yapan kurumsal müşteriler için tasarlanmış. Merkez teknolojisi, deneyimli ekibi ve uluslararası sertifikasyonlarıyla faaliyetlerine başladı. NGN Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su İnanç Erol yaptığı konuşmada, teknoloji alanında Türkiye’ye çok değerli bir yatırım kazandırmaktan mutluluk duyduklarını belirterek şunları söyledi: “Ülkemize değer katmayı, istihdama katkıda bulunmayı, yatırım yapmayı ve yatırım yapılmasına olanak sağlamayı ilke edinmiş bir şirket olarak çok önemli bir adım attık. Yaklaşık 150 milyon dolar düzeyinde bir yatırımla hayata geçirdiğimiz, gelişmiş veri merkezi Star of Bosphorus ile ilgili hedefimiz ülkemize salt bir veri merkezi tesisi sunmaktan çok daha ileride. Star of Bosphorus Veri Merkezi sektörümüz için yeni standartlar belirleyecek.”

BimSA'dan teknokentlere bordro çözümü

BimSA’nın, HR-Web Dijital İK Platformu üzerinde geliştirdiği bordro çözümü ile tekno-kentlerde bulunan ve Ar-Ge çalışmalan yürüten şirketlere büyük ölçüde zaman tasarrufu sağladığı belirtiliyor. Bordro çözümünün Teknokentve Ar-Ge bord-rolama süreçlerine sağladığı en önemli kolaylıklardan biri ‘Teşviğe Tabi Gün Hesaplaması’. Bu özellik sayesinde, genellikle manuel yapılan ve bu nedenle zaman kaybına neden olan ‘Teşviğe Tabi Gün Hesaplaması’nm HR-Web yazılımı tarafından otomatik olarak yapıldığı ifade ediliyor. BimSA’mn yasal mevzuat konusunda uzman ekibiyle geliştirdiği bu çözüm, tüm teknokent şirketleri ve yerinde Ar-Ge çalışmaları yapan şirketlere sürekli bilgi desteği sağlayarak süreçlerin hızlı ve doğru bir şekilde, hatasız olarak ilerlemesine zemin hazırlıyor.

Boğaziçi Üniversitesi Teknopark'tan Norveç'e yazılım ihracı

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Eren Soyak ve ekibi, internet kullanımında dünyada ikinci sırada olan Norveç’e yazılını ihraç ederek pazarda önemli bir çıkışa imza attı. Soyak ve ekibi, fiber altyapısı oldukça gelişmiş bir ülke olan Norveç’te bir telekom operatörüne nihai tüketicinin evinde hızlı internetle ilgili sorunlan çözmek için geliştirilmiş bir yazılım ürünü sattı. Eren Soyak, telekom operatörlerine yönelik, nihai tüketiciye ulaşan ürünlerde karşılaşılan sorunların çözümü için geliştirdikleri yazılım konusunda şunları kaydetti: “Norveç pazannda küçük operatörlerin bile yüzde 80'i fiber kullanıyor. Norveç'in sahillerinde, dağ başında bile yüzde 80 fiber altyapı var. Dolayısıyla altyapısal sorunlannı çoğu anlamda çözmüşler ve ev içerisindeki sorunlara gelmişler. Biz de çoğunlukla ev içerisinde hızlı internette öne çıkan sorunla-n çözüyoruz.”

Laykon Bilişim, Watchguard'ın distribütörü oldu

Güvenlik duvan ve UTM sağlayıcısı WatchGuard, Laykon Bilişim ile geçtiğimiz aylarda distribütörlük anlaşması imzaladı. Gerçekleştirilen iş ortaklığı kapsamında 2018’in ikinci çeyreği itibariyle WatchGuard ürün ve çözümleri, Türkiye bilişim pazanna Laykon Bilişim güvencesiyle sunulacak. WatchGuard Türkiye ve Yunanistan Ülke Müdürü Yusuf Evmez anlaşmayla ilgili olarak,

“Ağ güvenliğinde yenilikçi çözümler sunduğumuz Türkiye pazarındaki ticaretimizi, distribütörlüğünü yaptığı markalara saüş ve teknik anlamda yoğunlaşarak bayi kanalındaki başarısını kanıtlayan Laykon Bilişim Teknolojileri ile yapüğımız distribütörlük anlaşmasıyla daha ileriye taşıyacağımıza inanıyorum. WatchGuard Technologies olarak 22 yıldır bu sektörde olmanın verdiği bilgi birikimini hem bayi kanalına, hem de bayiler aracılığıyla son kullanıcılara ulaştırmanın heyecanını yaşıyoruz” dedi. WatchGuard, Laykon Bilişim ile gerçekleştirdiği anlaşmayla Türkiye’de daha geniş alanda çözüm ortaklarına ulaşmayı hedefliyor.

Veri korumada May Siber Teknoloji-Digital Guardian iş birliği

Geçtiğimiz aylarda May Siber Teknoloji ile veri koruma alanında çalışan Digital Guardian iş birliği yaparak şirkederi büyük zarara uğratan veri kayıplarının önüne geçmeyi hedefliyor. May Siber Teknoloji CEO’su İlkem Özar, dijital ihlallerin küresel olarak hangi ölçekte gerçekleştiğini ve maliyetini tespit etmek amacıyla bir araştırma yapıldığını belirterek, “Söz konusu araştırmaya göre her bir veri ihlali, 3.6 milyon dolara mal oluyor. Veri ihlallerinin önemli bir kısmı da kurumların içindeki kötü niyetli kullanıcılardan kaynaklanıyor. Dijital varlıkların artan değer ve hacmiyle birlikte, kurumların içinden bu hassas varlıkların sızdırılması veya çalınması riski her geçen gün katlanarak artıyor. Araştırmalara göre, sadece geçen yıl yaşanan veri kayıplarının dünya ekonomisine verdiği zarar 5 trilyon dolan aşmış durumda.

Öngörülere göre bu rakam 2030 yılında 10 trilyon dolalı aşacak. May Siber Teknoloji ve Digital Guardian iş birliğiyle meydana getirdiğimiz bu ortak platform, ülkemizde bizim tahminimize göre her yıl 100-120 milyon dolar arasında değişen hacimlerdeki veri kaybını azaltmaya yönelik çözümler yaratacakür” dedi. May Siber Teknoloji olarak gerek Türkiye’de KVKK (Kişisel Verileri Koruma Kanunu), gerekse AB’ndeki GDPR (General Data Protection Regulation) regülasyonlan çerçevesinde kurumların hassas bilgilerinin korunması konusunda çözümler sunduklarını belirten Özar, bu çözümler arasına DLP (Veri Kaybını Önleme, Data Loss Prevention) alanında Gartner’ın lider sınıfında değerlendirdiği Digital Guardian ile iş birliği yapmış olmaktan dolayı büyük mutluluk duyduklarını söyledi.

Parsecure, siber istihbarat ve proaktif koruma sağlıyor

Türk teknoloji şirketi Bilişim 112 Yazılım, Entegre Siber Güvenlik Teknoloji Platformu’nda, Proaktif Siber Saldın Konıma Sistemi ParSecure çözümünü tanıttı. Şirketin kumcu ortağı ve genel müdürü Serkan Bilen, ticari ve kişisel veri hırsızlığının dahil olduğu veri sızın Ulan, sektörel siber saldırılar ve fidye saldmlann başlıca siber saldırılar arasında geldiğine dikkat çekti. Saldırganlann siber fidye gelirinin 2017 yılında 5 milyar doların üzerinde gerçekleştiğini ve bu bedelin bir kısmının bireylerin veya işleünelerin kasasından çıküğını söyleyen Serkan Bilen, “İşletmelerin siber bir felaket ile karşılaşmamalan için mutlaka güvenlik altyapısı kullanmalan gerekir” dedi.

Dünyada her 40 saniyede bir kuruluşun bilişim sistemlerinin etkilendiği siber fidye saldınlannı, anlık olarak tespit eden ve önleyen ParSecure sistemi sayesinde şirketlerin hizmetlerini kesintisiz sürdürdüklerini belirten Serkan Bilen, ürünün 52 ülkede IP bloklanna yapılan saldmlan anlık olarak tespit ederek önlediğini ifade etti. ParSecure’un bir güvenlik duvan ürünü olduğunu vurgulayan Bilen, ürünün, Cryptolocker ve türevi olan Java Ransomvvare, Payday, Scarab, Arena Ransomvvare, Cesar Ransomvvare ile Nemesis ve Paradise gibi, siber fidye saldın türlerine karşı da tüm bilgisayar ve bilişim sistemlerini koruduğunu vurguladı.

Sigortayeri, sıber risklere karşı fınansal güvence sunuyor

Sigorta brokerlik pazannda faaliyet gösteren Aktif Bank’m iştiraki Sigortayeri, fınansal sigortalar alanındaki çözüm ortağı, sabit kıymet ve sorumluluk sigortacısı Chubb Türkiye ile kaüldığı Entegre Siber Güvenlik Teknoloji Platformu’nda son dönemde siber güvenlik alanında yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Sigortayeri Genel Müdürü Cüneyt Tânnverdi, Sigortayeri olarak, Asron Sigorta markası altında, Chubb Türkiye iş birliği ile bankacılık, enerji ve perakende sektörlerine yönelik Türkiye ve yurt dışında çok sayıda kurumsal müşteriye siber risk sigortalan sunduklarım belirtti. Tüm dünyada kurumlara yönelik ciddi siber saldırılar yaşandığım ifade eden Chubb Türkiye Ülke Başkanı Emre Buğday ise “Giderek yoğunlaşan siber saldırılar sadece büyük kurumlan değil, küçük ve orta ölçekli işleüneleri de hedef alıyor.

2017’de Türkiye’de online siteleri çökertmeye yönelik günde 475, saatte 20, dakikada 3 DDoS saldırısı yaşandı ve Türkiye dünyada en fazla DDoS saldınsına hedef olan ülkeler arasına girdi. Saldırıya manız kalanlar hem maddi zarar gördü hem de itibarlan zedelendi, bu da müşteri kaybını beraberinde getirdi. Bu tarz risklere karşı hazırlık yapmak önemli olsa da hiçbir önlem siber saldmlara karşı yüzde yüz konıma sağlamıyor. Siber sigorta çözümleri ise siber saldırıla-nn zarannı en aza indirgiyor. Siber sigorta pazarının liderlerinden Chubb olarak, bu alandaki 20 vali aşkın global birikimimizi Türkiye’ye getirdik. Her şirketin ihtiyacı, faaliyet gösterdiği sektöre, büyüklüğüne ve risklere göre farklılık gösteriyor. Bu nedenle siber sigorta çözümlerinin özelleştirilebilir olması gerekiyor. Chubb olarak her bir riski kendi içinde değerlendirip ona özel ürün tasarlıyoruz. Süreci müşteriyle beraber yönetiyor, hasar oluştuktan sonraki dönemde de müşterinin yanında yer alıyoruz” açıklamasını yapü.

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Merkezin kararlan sonrası öne çıkan 35 hisse

Yeni ekonomi yönetimi G20 toplantısında uluslararası vitrine çıktı. Yönetim uygulanması planlanan ekonomi ve maliye politikaları konusunda önemli mesajlar verdi. Analistler bu dönemde ihracat oranı yüksek şirketleri işaret ediyor...

TÜRKİYE Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 24 Temmuz toplantısından faiz konusunda bir değişiklik çıkmadı. Piyasaların beklentisi ise politika faizinde 100 baz puanlık bir faiz artırımı yapılması yönündeydi. Gelen bu sürpriz kararla Borsa İstanbul’da sert satışlar ve dolar/TL’de 4.93’lere kadar yükseliş gördük. Ancak bu durum Çarşamba günü Rahip Brunson’ın ev hapsine alınmasıyla tersine döndü. Merkez Bankası’nın sürpriz kararma ilişkin karar metninde iç talepteki yavaşlamaya vurgu yapıldı ve maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkıdan bahsedildi.

Analistler yeni ekonomi yönetimi sonrası önümüzdeki süreçte belirli sektörlerden ziyade ihracat oranı yüksek şirketlere yönelik karar, teşvik ve çalışmaların hükümet gündemine gelebileceğini, Borsa İstanbul’da da ihracat oranı yüksek olan hisselerin ön plana çıkabileceği düşünüyor. Öte yandan alınan önlemler ile faizlerde yaşanabilecek düşüşlerin önce bankacılık ve kredi faizlerine direk bağımlı olan gayrimenkul ile otomotiv sektörlerini olumlu etkileyebileceği belirtiyor. Bu kapsamda 35 hisseye dikkat çekiliyor.