30 Mayıs 2018 Çarşamba

BAKKALLARI REKABETE KAZANDIRIYORUZ

KARŞILAŞTIRMA FIRSATI

Bakkaldan, geleneksel bakkal kültürünü mobile taşıyan bir girişim. Kullanıcılar, uygulama içinde karşılaştırmalı olarak ürünleri inceleyebiliyor ve istedikleri mahalle bakkalından sipariş veriyor. Girişimin kurucuları İzzet Tavaşi, Cem Danon ve Güçlü Talu, “Ülke ekonomimizin belkemiği olan küçük esnafımıza destek olmak gibi bir sosyal sorumluluğu yerine getirmek niyetindeyiz” diyor.

Girişimciler, her şeyden önce hayatı kolaylaştırmayı hedeflediklerini belirterek şöyle konuşuyor:

AYDA BİN SİPARİŞ

“Bakkallarımızın sektörde rekabet edebildiği bir ortamı geri döndürmek bizim en büyük amaçlarımızdan biri. Gelişen dünyada müşterilerini farklı kanallara kaybeden bakkallarımızı, onlara çeşitli avantajlar sağlayarak tekrar rekabet edebilir hale getirmek istiyoruz. Yaklaşık 9 ay önce kurulduk ve şu anda ayda bin siparişe ulaştık. 2018 hedefimiz ayda 10 bin sipariş almak ve en az 5 markayla anlaşma sağlamak.

YATIRIM İHTİYACI VAR

Şu anda İstanbul’un 30 ilçesinde faaliyet gösteriyoruz. Yıl sonunda tüm ilçelere ulaşmayı hedefliyoruz. Yıl sonu planlarımız arasında 2 şehirde daha hizmete girmek de var. Şu ana kadar özsermayemizle ilerledik ve bir süre daha böyle devam edebiliriz. Ancak büyümemizi istikrarlı bir şekilde sürdürebilmek ve hayallerimizi gerçekleştirmek için önümüzdeki dönemlerde ciddi yatırım ihtiyacımız olacak. 5 yıl sonra uygulamamızı sektörde lokomotif bir uygulama olarak görmek istiyoruz.”

Global fayda sağlayacağız

İLHAM NOKTASI Voscreen, Türkiye’den çıkıp dünyada adını duyurmayı başaran girişimlerden biri... Bugün dünyada 100’den fazla ülkede, 2,5 milyon kullanıcıya ulaştı. UPENN tarafından en iyi eğitim uygulaması dalında bronz ödülünü de alarak başarısını pekiştiren Voscreen, hayatın içinden videolarla İngilizce öğretiyor. Çocukların ana dillerini öğrenme süreçlerini model alarak oluşturulan girişimin kurucusu Deniz Dündar, ODTÜ mezunu bir dilbilimci.

YENİ ÖZELLİK Voscreen ’de şu anda 21 dil seçeneği bulunuyor. Kullanıcıların yüzde 30’luk bir bölümü Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Amerika ülkelerinden geliyor. Uygulamada, kullanıcılar şimdiye dek görme ve duyma üzerine öğrenim süreci yaşıyordu. Bundan sonra ise kullanıcıların öğrendiklerini uygulamaya dökebilecekleri yeni etkileşimli platformlar oluşturulacak.

5 YILLIK VİZYON Girişimin önümüzdeki dönemde odaklanacağı büyüme alanı ise Kuzey ve Güney Amerika olacak. 5 yıl sonra birkaç yüz milyon kullanıcıya ulaşmayı hedefleyen girişimin ürün müdürü Cihat Büyük, şöyle konuşuyor:

“Voscreen’i, kullanıcıların sıklıkla ve keyifle ziyaret ettiği, faydalandığı bir platform olarak görmek istiyoruz. Sadece İngilizce dil öğrenme/ geliştirme platformu olmanın dışında global bir topluluk olmayı ve bu topluluğa farklı faydalar sağlayabilmeyi planlıyoruz.”

23 Mayıs 2018 Çarşamba

Dolar/TL’de 4.50 teknik ve psikolojik seviye

Merkez bankasından kurlara müdahale gelebileceğine yönelik beklentilerin güç kazanması Türk Lirası’nı destekleyebilecek temel etken olarak ön plana çıkarken, sözlü yönlendirmelerin etkisinin sınırlı kaldığı görülmekte. İlerleyen günlerde merkez bankasından gelebilecek olası hamleler kurlarda aşağı yönlü sert hareketler izlenmesine neden olabilecekken, spekülatif fiyatlamaların ise tekrar volatii yukarı yönlü hareketlere neden olabileceğini değerlendiriyoruz. Bu nedenle spekülatif atakların da etkili olduğunu düşündüğümüz TL taraflı döviz işlemlerinde özellikle de kaldıraçlı işlemlerde risklerin taşınabilecek sınırlar içinde tutulmasının faydalı olacağını düşünüyoruz. Teknik açıdan geçtiğimiz hafta test edilen uzun vadeli yükseliş kanalının üst bandı olan ve psikolojik önemi de artan 4.50’nin üzerinde spekülatif yükselişler hız kazanabilir. Bu süreçte geçtiğimiz haftalardaki açıklamaların somut adımlarla desteklenmesi yönünde piyasa baskısının oluşabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Geçtiğimiz hafta da vurguladığımız üzere bir tarafta olası bu spekülatif ataklar diğer tarafta TCMB başta olmak üzere ekonomi aktörlerinden gelebilecek mesaj ve aksiyonlar ile olası bir baskılanma TL'nin taraf olduğu işlemlerde sağlıklı bir öngörü yapmayı zorlaştırıyor. Bu nedenle bu hafta için de kısa vadeli teknik seviyelerin anlamını yitireceğini düşünüyoruz. Buna karşın tarihi zirvenin görüldüğü 4.50 ile aşağıda 4.37 seviyelerinin kritik noktalar olacağını düşünüyoruz. 4.50 üzerinde 4.60'a kadar hızlı bir hareket gerçekleşebileceğini, bu yönde başlayacak bir hareketin de başta TCMB olmak üzere ekonomi yönetimini aksiyon almaya zorlayacağını düşünüyoruz.

BIST-100 toparlanmaya çalışıyor

BIST-100 Endeksi’nde hafta içerisinde volatii aşağı yönlü hareketler görüldü. Endeks haftaya negatif bir açılışla başlayarak hafta içinde oldukça geniş bir aralık olan 100.654 ve 103.763 seviyeleri arasında dalgalanma gösterdi. Haftanın ilk gününde negatif açılan endekste yukarı yönlü hareketler satış fırsatı olarak değerlendirildi. Salı ve çarşamba günü dar marjda hareketler görülürken Perşembe ve Cuma günü yükselişlerin tepkiden öteye gidemediğini gördük. Son bir haftalık süreçte 100.650 desteği ile 103.700 direnci arasında oluşan konsolide bölgesinin ne tarafa kırılacağı yön konusunda belirleyici olacaktır. Günlük grafikte kısa vadeli hareketli ortalamaların düşüş ivmesinde yavaşlama görülürken aşırı alım satım osilatörleri aşırı satım seviyesini yukarı kırarak yukarı yönde toparlanma çabası gösteriyor.

Kısa vadeli trend göstergelerinin ise nötr seviyeleri üzerinde yükseliş kaydettiği görülüyor. Gerek teknik indikatörlerdeki toparlanma gerekse konsolide bölgesinin direncine yaklaşılmış olması yukarı yönlü hareket beklentisini artırıyor. Fakat hafta içinde işlem hacminin düşük bir seyir izliyor olması yukarı yönlü hareketleri tepkiden öteye geçiremiyor. Hafta içerisinde haber akışına bağlı olarak volatii hareketler görülebilir. Fakat kısa vadede sağlıklı yukarı yönlü bir hareketten bahsedebilmemiz için son bir haftalık süreçte kuvvetli direnç konumunda olan 103.700 seviyesi üzerine hacimli çıkılarak kalıcılığın sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde 103.700 seviyesine kadar yükselişler tepkiden öteye gidemeyecektir. Hafta içerisinde yukarı yönlü hareketlerde 103.700-105.000 ve 106.500 seviyeleri direnç olarak izlenebilir. Aşağı yönlü hareketin ivme kazanarak 101.200 seviyesinin aşağı geçilmesi durumunda ise destek olarak 100.150-99.100 ve 97.800 seviyeleri önem kazanacak.

Dışarıda ABD faizleri, içeride TCMB’den gelecek haberler

Tarihi zirvenin görüldüğü 4.50 ile aşağıda 4.37 seviyelerinin kritik noktalar olacağını düşünüyoruz. 4.60’a kadar hızlı bir hareket gerçekleşebilir. Bu yönde bir hareket TCMB ve ekonomi yönetimini aksiyon almaya zorlar...

KÜRESEL ölçüde ABD faizlerinde ve buna paralel bir şekilde doların değerlenmesi izlenirken, önceki haftalarda olduğu gibi negatif ayrışan TL için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan gelen mesajlar izlendi. Önceki hafta gerçekleşen ekonomi koordinasyon toplantısı gerçekleşecek haberiyle birlikte, TCMB’nin daha etkin bir para politikası yöneteceğine yönelik beklentiler artmıştı. Buna karşın toplantı sonrasındaki günlerde TCMB’nin aksiyon alma konusunda niyetinin görülmemesi TL’nin yeniden satılmasına neden oldu ve hafta içinde dolar/TL’de 4.50 ile euro/TL’de de 5.32’li rakamlarla tarihi zirveler görüldü. Kurlarda görülen bu yeni zirvelerin ardından TCMB’den “Piyasalarda gözlenen sağlıksız fiyat oluşumları yakından takip edilmektedir. Gelişmelerin enflasyon görünümü üzerindeki etkileri de dikkate alınarak gerekli adımlar atılacaktır” şeklinde gelen açıklama ve TCMB Başkam’mn Cumhurbaşkanı ile görüşeceği yönündeki haberler kısa süreli iyimserlik oluşturdu. Buna karşın gerek doların uluslararası piyasada gücünü koruması gerekse hafta içinde TCMB’den beklendiği gibi bir aksiyon gelmemesi haftanın son günü dolar/TL’de yeniden 4.50’ye yakın seviyelerin test edilmesine neden oldu.

DOLAR TÜM DÜNYADA DEĞERLENİYOR AMA...

ABD’de 10 yıllık faiz oranlan Temmuz 2011’den sonraki en yüksek seviyesine ulaşırken, 2000 yılından beri devam eden düşüş trendi de teste dilmeye başlandı. ABD 10 yıllıklarında yüzde 3.10 civarında bulunan bu trend geçtiğimiz hafta kısa süreli de olsa yukarı yönde ihlal edilerek hafta içinde en yüksek yüzde 3.1293 görüldü. ABD faizlerindeki bu artış doğal olarak doların uluslararası piyasada değerlenmesinin de önünü açtı. Dolar Endeksi (DXY) hafta boyunca yükselişini koruyarak haftanın son günü 93.50’nin üzerinde dengelendi. Gelişmiş ülke para birimlerinin yanında gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında da hızlı değer kazanan dolar karşısında TL önceki haftalarda olduğu gibi yine en fazla değer kaybeden para birimlerinden biri oldu, bu nedenle TL’deki değer kaybının bir kısmını global konjonktürle değerlendirmek mümkün olsa da iç gelişmelerin bu süreçte oldukça etkili olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

FED TUTANAKLARI İZLENECEK

23 Mayıs Çarşamba günü 1-2 Mayıs tarihli Fed toplantısına ait olan tutanaklar açıklanacak. Mayıs ayında faiz artırımına gitmeyen Fed’in haziran ayında faiz artışına gitmesine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Buna karışın yılın geri kalanında haziran dahil iki kez mi yoksa üç kez mi faiz artışı yapılması planlandığına dair belirsizlik yüksek. Bu nedenle piyasalarda Fed toplantı tutanakları ve Fed üyelerinin vereceği mesajlar piyasalar açısından dikkatli bir şekilde izlenmeye devam ediliyor. Bu nedenle Çarşamba günü açıklanacak olan Fed toplantı tutanakları ve Cuma günü Fed Başkanı PoweH’ın konuşması, gerek ABD faizleri gerekse doların küresel seyri açısından önemli olacaktır. Bu hafta gündemin sakin olması nedeniyle ABD piyasalarındaki bu gelişmelerin ve seyrin diğer piyasalar üzerindeki etkisinin daha fazla olması beklenebilir.

DAVALARDAN BİRİ SONUÇLANDI

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ihlaline ilişkin ABD’de devam eden ve uzun süredir piyasanın gündemini belirleyen davalardan biri olan Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla için karar belli oldu. Davaya bakan Yargıç Richard Berman, Hakan Atilla’ya 32 ay hapis cezası verdiğini açıkladı. Atilla’nın hapiste geçirdiği 14 ay da 32 aylık ceza içinde göz önüne alınarak kalan cezanın 18 olmasına karar verildi. Kararın bu davalar ile ilgili süreçte Türkiye’de adı geçen kurum ya da şahıslarla doğrudan bir emsali bulunmasa da piyasa üzerinde stres yaratan konulardan birinin geride kaldığını söylemek mümkün. Ancak asıl konunun burada bir şahsa verilen cezadan ziyade devam eden inceleme sürecinin Türkiye ile ABD arasında bir gerilime neden olup olmayacağı olduğu unutulmamalı. Bu nedenle ABD’deki bu inceleme/dava süreçleri tamamen sonlanmadan piyasaların oluşan risk primini tamamen kaldırmayacağı göz önünde bulundurulmalı.

YURTİÇİNDE GÖZLER TCMB'DE

Son haftalarda kurlarda ve faizlerde yaşanan yükselişe TCMB’nin vereceği reaksiyon merakla takip ediliyor. ROM mekanizmasındaki katsayı değişikliği, TL uzlaşmalı döviz satışı gibi aksiyonlar alan TCMB’den faiz artışı beklentisi oldukça yüksek seviyelere çıkmış durumda. 7 Haziran’da planlı Para Politikası Kurulu toplantısı olan TCMB’nin bu toplantıdan önce bir aksiyon alma ihtimalinin yükseldiğini düşünüyoruz. Bu nedenle kurlarda yukarı yönlü hareketlere karşı temkinli yaklaşmak gerektiğini düşünüyoruz. Olası bir erken toplantı kararının geçmiş yıllardaki toplantı kararlarında olduğu gibi kurlar üzerinde sert etki oluşturacağını düşünüyoruz. Bu nedenle TL varlıklarda önceki haftalarda da vurguladığımız üzere her iki yönde de sert hareketler gerçekleşebilecek bu dönemde kaldıraç oranlarının düşük tutulması ve yönetilebilecek boyutlarda pozisyon alınmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.


ÜZEYÎR DOĞAN

Uzmanlar, 2018 için "dolar yılı" olacak diyor...

ABD ekonomisine ilişkin artan güven, doları euro karşısında son altı ayın en yüksek seviyesi olan 1.18'lere taşıdı. Paritenin 1.15'e çekilebileceği konuşuluyor. Uzmanlar, 2018 için "dolar yılı" olacak diyor...

BÜTÜN ekonomik aktörler son iki haftadır TL’deki değer kaybına odaklandı. Hatta geçen hafta bir ara dolar kuru 4.50 TL, euro ise 5.32 TL ile tarihlerinde gördüğü en yüksek seviyeye ulaştı. Haftanın ikinci yarısında özellikle Merkez Bankası’ndan gelen açıklamalarla toparlanmaya çalışsa da, dolar haftayı 4.4910 TL’den, euro ise 5.2820 TL’den kapattı.

Türkiye’de gündemin ilk sırasına çıkan dolar ve euro aslında dünyada da başka bir tartışmanın odağına yerleşti. Art arda yaşanan ekonomik gelişmeler ABD Başkanı Donald Trump’ın istikrarsız ekonomik ve politik çıkışlarına rağmen doların gücüne güç kattı. Çok değil daha bir ay önce 1.24’lerden işlem gören euro/dolar paritesi bugünlerde kırılmaz denen 1.18’in kapısına dayandı. Hatta hafta içinde bir ara bu düzeyi bile kırmayı denedi ama başarısız oldu.

Peki, uzun süredir euro karşısında güçsüz olan dolar neden şaha kalktı? Bunun en önemli nedeni tartışmasız Fed’in bu yıl dört faiz artışı yapacağına neredeyse kesin gözüyle bakılması. Bunda ABD 10 yıllık gösterge tahvil faizlerinin son yedi yılın zirvesi olan yüzde 3’leri aşması da etkili oldu. ABD ekonomisinin Avrupa’ya göre daha iyi performans göstermesi de pozitif havayı güçlendiriyor.

Euro/dolar paritesinde yakın vadede 1.18’in önemli direnç seviyesi olacağı görüşünü paylaşan uzmanlara göre 2018 dolar yılı olacak.

"MAJÖR DEĞİŞİKLİK OLMAZ"
Ata Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Cemal Demirtaş, kısa vadede euro/ dolar paritesinde majör bir değişiklik yaşanmasını beklemiyor. Bu süreçte Fed’den bir faiz artırımı gelse bile bunun parite üzerinde etkisinin sınırlı kalacağı tahmininde bulunan Demirtaş, şu değerlendirmede bulunuyor:

“Kısa dönemde Fed’den gelebilecek bir faiz artırımı beklentiler dahilinde olduğu için bu fiyatlara yansımış durumda. Bu nedenle önemli bir hareket yaşanması beklenmemeli. Bizim beklentimiz yakın vadede euro/dolar paritesinin 1.15-1.25 aralığında dalgalanacağı yönünde. Ağırlıklı olarak paritenin ortalama seviyesi olan 1,20’lerde kalacağını öngörüyoruz.”

Demirtaş, buna karşın zayıf bir ihtimalle de olsa paritenin l.lO’lara kaymasının Türkiye’yi daha olumsuz etkileyeceği görüşünde. Bu durumun doları daha güçlendireceğini ve buna bağlı olarak dolar/ TL’nin daha olumsuz bir tablo çizebileceğini belirten Demirtaş, “Paritenin l.lO’lara gelmesi özellikle sonbahara doğru TL üzerindeki baskıyı daha da artırır” diyor.

 "PARİTE 1.15'İ GÖREBİLİR"

Noor CM Araştırma Müdürü Ahmet Uluhan’a göre, dolardaki güçlenme devam edecek. Son dönemde ABD Hâzinesinin 10 yıllık tahvil faizlerindeki tırmanış ile beraber dolarda da hızlı bir değerlenme başladığını hatırlatan Uluhan, gelişmeleri şöyle özetliyor:

“Son dönemde özellikle 90’ın altında uzun süredir park etmiş olan dolar endeksinin 93’e kadar toparlandığım gördük. Dolardaki bu toparlanma paritenin 1.18 kritik seviyelerine doğru geri çekilmesine neden oldu. Mevcut koşullarda dolar endeksindeki yukarı yönlü potansiyelin kısa vadede devam edeceğini düşünüyorum. Özellikle 95 seviyeleri önümüzdeki kısa süreçte görülecektir. Buna paralel olarak parite ara ara tepki verse de kademeli düşüşünü 1.15 seviyelerine kadar sürdürecektir.” Uluhan paritenin dolar lehine hareketinin temel nedeninin ise ekonomik gelişmeler olduğu görüşünde. Özellikle 2017 performansı sonrası 2018 Euro Bölgesi veri akışında negatif yönlü sapma bunlardan biri. Avrupa’dan gelen verilerde yüzde 1-1.5 arası bozulma dikkat çekiyor. Buna paralel ECB’nin eylül itibariyle tahvil alım programını sonlandıracağım açıklaması da

bozulmayı destekliyor. Ayrıca ECB’nin halen hedeflediği yüzde 2 enflasyon seviyesinden oldukça uzak görünmesi de moralleri bozuyor. Bunun yanında İtalya kaynaklı siyasi belirsizliklerin etkisiyle euro’daki zayıflık bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.

Diğer taraftan ABD ekonomisinin güçlü performansını devam ettiriyor olmasının doları desteklediğine dikkat çeken Uluhan, “Piyasalar FED para politikasında daha hızlı bir sıkılaşma yaratabilir mi, bir miktar bunu fiyatlıyor diyebiliriz. Şimdilik haziran ve aralık ayları faiz artırımı için cepte görünüyor.

Burada özellikle Eylül ayında artırım olup olmayacağı bence belirsiz. Haliyle eylül ayına kadar her güçlü ABD verisi daha etkin dolar fiyatlamasma neden olacaktır. Eylül artırımı 2018 için dört artırımın garantilenmesi anlamına geliyor. Kısa vade yatırım projeksiyonunda piyasanın fırsat verdiği üst seviyelerde dolar yönlü pozisyon almayı tercih ederim” diyor.

Uluhan, o.uro/dolar paritesi içinse kritik seviyenin 1.18 olduğu görüşünde. Kısa dönem paritedeki teknik seviyeleri şöyle sıralıyor:

“Olası euro lehine tepkiler kısıtlı kalmaya devam edecektir. Özellikle 1.18 kırılırsa paritede gerileme 1.15— 1.1470 kademesine doğra derinleşir. Parite yaz aylarını 1.20-1.15 genişbant aralığında geçirebilir. Daha agresif dolar lehine bir senaryoda ise 1.15’lerin kırılması ile beraber 1.10 hedeflenebilir.

Bu şimdilik çok olasılık verdiğim bir senaryo değil. Yatırımcılar 1.20’lere yakın satış yönlü pozisyonu tercih edip 1.20 üzerinde stop’lu çalışabilirler. Aşağı yönlü sarkmalarda ise 1.18 vc 1.15 kademeleri kar realize etmek için hedeflenebilir.”

DOLAR GÜÇLENİYOR

QNB Finansinvest Yatırım Danışmanlığı ve Portföy Yönetimi Birim Yöneticisi Serdar Pazı, euro/dolar paritesinde artan jeopolitik riskler ve kuvvetli ABD ekonomik verileri ile beraber dolar lehine görünümün güçlendiği görüşünde. Paritede 1.20 direnci altında euro lehine tepki alımlarınm zayıf kalmasmı bekleyen Pazı, “1.1730 ve 1.1650 destek seviyeleri olarak takip edilebilir. ECB konusunda belirsizlikler de pariteyi aşağı çekiyor” diyor.

EN ÇOK FED İZLENECEK

Integral Yatırım Araştırma Uzmanı Eda Karadağ ise, paritede beklenen aşağı yönde hareketin yaşandığı görüşünde. Euro/dolar paritesinin 2018’in ilk aylarında 1.25’in üzerini denemesine karşın bunu aşamadığını ve bu tarihten sonra kazançlarını yavaş yavaş geri verdiğini belirten Karadağ şu değerlendirmeyi yapıyor:

 “Dolar pozitif seyrini korumak isteyebilir. Piyasalar, haziran ayında da bir faiz artışı bekliyor ancak bu beklentinin fiyatlamalar üzerinde etkisi sınırlı kalıyor çünkü piyasa Fed’in bu yıl için dört artış yapıp yapmayacağına odaklanmış durumda ve bu beklenti masada bir ihtimal olarak duruyor. Fed, dört faiz artışını net bir şekilde piyasalara yansıtırsa bu durumda güçlü doları konuşmaya devam edebiliriz. Ancak, bunu belirtmediği müddetçe dolarda agresif bir güçlenme oluşmayabilir. ”

Karadağ’a göre, yatırımcılar orta ve uzun vadede dolardan yana tercihlerini kullanmalı. Doların yatırımcısının yüzünü güldürme ihtimalini oldukça yüksek bulan Karadağ, paritenin destek ve direnç seviyeleri için şunu söylüyor:

“Euro/dolar paritesi ana direnç seviyesi olan 1.1815’i aşağı yönde kırma konusunda ısrarcı olursa bu durumda geri çekilmeler hız kazanabilir. Paritede 1.1710’un ardından 1.1655’i görebiliriz. Ancak, yeniden yukarı yönde tepki vermeye başlarsa 1.1865 ve 1.1970’in izlenebileceğini düşünüyorum. Paritede ana eğim aşağı yönlü olsa bile bir süre yatay bir seyir izleyebiliriz. Bu tablo karşısında kısa vadeli stratejiler değerlendirilebilir.’

Dolar neden değerleniyor?

•    Fed’in bu yıl dört kez faiz artiracağı görüşünün kuvvetlenmesi    .

•    ABD ekonomisine ilişkin guçlu verilerin gelmesi

•    ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin son yedi yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 3’ü aşması

•    Fed’den gelecek yeni faiz artırımları sonrası 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 3.5'a çıkacağına yönelik beklenti  

•    2018 yılı Euro Bölgesi veri akışında negatıt

•    AvrupaMerkez Bankası’nın (ECB] eylül ayı itibariyle tahvil alım programını sonlandıracağın. açıklaması

•    ECB'nin halen hedeflediği yüzde 2 enflasyondan oldukça uzak görünmesi

•    İtalya kaynaklı siyasi belirsizliğin tırmanması

•    Kuzey Kore ile ABD arasındaki iplerin gerilmesi

20 Mayıs 2018 Pazar

TURYAP Bayilik Veriyor

Türkiye’de ilk kez franchising sistemini kuran, 2017 büyüme oram yüzde 13 olan TURYÂP, bu yıl 33 yaşına basıyor.

Yurt içi ve yurt dışında 320 temsilcilik ağı bulunan firma 2018 itibariyle yurt dışı yatırımlarına da ağırlık vermiş durumda. KKTC, ABD, Azerbaycan, Hollanda, İspanya, Romanya ve Yunanistan'da temsilcilikleri bulunan firma körfez ülkelerine açılmayı hedefliyor. 2017 yılındaki büyüme oranı %13 olan şirketin bu yılki hedefi en az %20 olarak büyüme planı var. Tur-yap, cirodan pay almayarak farklı bir sistem yürütüyor.

Sektörel avantajları; adaylar, temsilcilik ofisini açtıkları andan itibaren emlak sektörünün en yaygın ve tanınmış markası altında çalışmaya başlıyorlar. Temsilciler cirodan ya da kardan herhangi bir pay ödemiyor, gelirlerini kendi işlerini geliştirmek için kullanıyorlar. Girişimcilere sunduğu fırsatlar; Tur-yapNet CRM programı ve web sitesi desteği, binlerce satılık/kiralık portföye erişim imkanı, kuruluşta gerekli olan tanıtım malzemelerin ücretsiz temini, tecrübeli temsilcilerden danışmanlık desteği, ücretsiz Temel Emlakçilik Eğitimi, temsilcilerle işbirliği, portföy, müşteri paylaşımı, mali, hukuki ve teknik konularda ücretsiz destek, sınırsız kadro kurma imkanı, özel projelerde ve müzayedelerde satış ve pazarlama imkanı, ISO 9001:2008 belgesi altında hizmet olanağı. franchise almak için http://www.bayilikverenfirmalar.biz/kategori/bayilik-ve-franchise inceleyiniz.

Altın Emlak Bayilik Veriyor

Türkiye'nin en sistemli emlak franchisee markası olan Altın Emlak, son üç ayda açılan 15 yeni Temsilciliği ile farkını bir kez daha ortaya koydu. 2018 yılının bir dönüm noktası olduğunu belirten Altın Emlak Genel Müdürü Mustafa Hakan Özelmacıklı "Emlak sektöründe bu yıl hayata geçecek olan yasal düzenlemeler, sektörümüzün kıymetini daha da artacak. Artık her isteyen emlak ofisi açamayacak.

Belgeli, yasal olarak açılmış, oda kaydı olan emlak ofisleri bu işleri yapmaya devam edebilecekler. Klasik emlakçılar yerine artık markalı profesyonel emlakçılar sektörde yer alacak" dedi. Bayilik almak için http://www.bayilikverenfirmalar.biz/kategori/bayilik-ve-franchise/emlak-bayilikleri adresindeki firmalar işinize yarayacaktır.

RE/MAX Yeni Franchise Ofisler Açacak

1973 yılında ABD'de ku-I rulan, RE/MAX Global, dünyayı değiştiren 50 şirket arasında gayrimenkul sektöründe ilk marka olarak bulunuyor.

RE/MAX Global'e bağlı olarak ülkemizde 20 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren RE/MAX Türkiye, 2017 yılını yüzde 20'yi aşkın bir büyüme oranı ile kapattı. 2017 yılında bünyesine katılan 50 yeni franchise ofisi ile toplam franchise ofis sayısını 274'e çıkaran RE/MAXTürkiye, 2018'de bu sayının üstüne 70'den fazla yeni ofis eklemeyi hedefliyor. Markanın yeni yıldaki ciro olarak büyüme hedefi de yüzde 20. RE/MAXTürkiye Bölge Direktörü Murat Goldştayn, "En yüksek pazar payına ve en fazla sayıda gayrimenkul danışmanına sahip markayız. RE/MAXTürkiye franchise ofis sahibi broker'lar ve gayrimenkul danışmanlarının tümü, bu olumlu koşullardan ve marka gücünden yararlanma fırsatı buluyorlar. RE/MAX Türkiye olarak girişimcilere avantajlar ve kolaylıklar sağlıyoruz" dedi. Bayilik almak için şurayı inceleyin.

2018 hedefi ofis bazında %50 büyüme kaydetmek

ERA Gayrimenkul Türkiye, yıl sonu büyüme hedeflerini tutturmak için ulusal Türkiye m uluslararası görüşmelerine hız kesmeden devam ediyor.

2017 yılında pazar payını iki kat artıran ERA Gayrimenkul Türkiye, gayrimenkul danışmanı sayısını 95'ten 186'ya taşıdı. Broker sayısında %35, idari ofis kadrosu sayısında ise %90'ın üzerinde büyüme göstererek 2017 yılında kurumsal gayrimenkul danışmanlık firmaları arasında en fazla büyüyen firma oldu.

2017 yılında mevcut ofis sayısına 17 yeni ofis daha ekleyen ERA Gayrimenkul Türkiye'nin 2018 hedefinde ise ofis bazında %50 büyüme var. Ocak ayının ilk günlerinde mevcut ofis sayısına 5 yeni ofis daha ekleyen ERA Gayrimenkul Türkiye, Katar Milli Bankası ve QNB Fi-nansbank ile Xclusive Bankacılık & Private Banking segment müşterilerini kapsayan anlaşmaya imza attı. Marka, Katarlı yatırımcıların ve QNB Finans-bank şubelerinin olduğu tüm ülkelerde 100 bin üst düzey yatırımcıya gayrimenkul danışmanlığı hizmeti verecek.

"İnsanları bilinçlendirmek İçin çalışıyoruz"

ERA Türkiye Gen. Md. Özhan Atalay, "Yaptıklarımızı anlatarak potansiyel alıcının kendi tercihlerini belirlemesine yardımcı oluyoruz. Eğitimlerimiz, seminerlerimiz, vvorkshoplarımız sektörü ve insanları bilinçlendirmeye yönelik ve bu da en büyük farkımız" dedi.

Çok şubeli firmalara bidolubaski.com çözüm ortaklığı

Türkiye'de köklü bir geçmişe sahip matbaa sektörünün lider ismi bidolubaski.com, sektöre yeni bir soluk kazandırıyor. Müşteri odaklı yaklaşımını yeni nesil matbaacılık anlayışı ile birleştirerek Türkiye'n in 81 ilinden 50 bin siparişe imza atan bidolubas-ki.com, 2017 yılını yüzde 100 büyüme yakalayarak kapattı. 2017 yılında yakaladığı ivme ile sektör lideri konumuna gelen bidolubaski.com, hayata geçirdiği çok şubeli programı ile firmaların baskı siparişi süreçlerini kolaya indirgiyor. Firmaların kendi tasarımlarının yer aldığı site oluşturarak, kendine bağlı olan şubelerin sistem üzerinden kolayca sipariş verebilmesini sağlayan programla baskı süreci hızlı bir şekilde ve sorunsuz çözüme kavuşuyor.

SwarTea Bayilik Veriyor

Türkiye'de 14 bölgede ana bayilik 81 ilde alt bayilik verilecek olan SwarTea arkası girişimcilerinde çay tiryakisi ma şartı arıyor. vvarTea, yoğun ta-ep gelen Orta Douve Afrika ülkele-için distribütör-görüşmelerine başladı. Dünyanın loT Tabanlı Akıllı ay Otomatını üreten ve 2 önemli patente imza an SvvarTea Kurucu Ortağı Özcan Yıldız "AmacımızTürkiye geneline yayılmak ve başta Avrupa ve Orta Doğu'da bir Türk markası yaratabilmek. Sütlü çay verebilen çay otomatı ile pazarda olmayan bir kategori yarattık. Orta Doğu ve Afrika ülkeleri için 4 distribütörle, Avrupa, ABD ve İngiltere pazarı için 5 distribütörle ön görüşmelere başladık" dedi. iş kurmak için http://www.isfikirleri-girisimcilik.com/

10 Mayıs 2018 Perşembe

Hayvanlar aleminden esinlenen robotlar

Bilim insanları robot geliştirirken insanlardan olduğu kadar hayvanlardan da ilham alıyor. İngilizce biomimetrics (biyotaklit) ismi verilen yöntem, doğadaki hayvanların, sistemlerin veya modellerin taklit edilmesiyle robotların daha fonksiyonel olmasını sağlıyor. Robotik geliştikçe biliminsanları her geçen gün tıpkı bir yılan gibi yüzebilen veya çekirge gibi sıçrayabilen robotlar geliştiriyor.

KUŞ SÜRÜLERİNİ KORKUTUYOR

İngiltere'nin Southampton Havalimanı’nda kuşları kaçırmak için kullanılan kuş robot, bir robotun hayvanı taklit ederek insan hayatını nasıl kurtardığına güzel bir örnek oluşturuyor. Bir uçağın düşmesine bile neden olabilecek kuş sürülerini havalimanı alanından uzaklaştırmaya çalışan bu robot, aslında uzaktan kumandalı hareket eden bir insansız savunma aracı. Robird ismi verilen bu robotun geleneksel kuş kaçırma yöntemlerinden çok daha başarılı olduğu belirtilirken, bölgede görülen her tür kuşun Robird’ü düşman olarak gördüğü ve havalimanı çevresinde uçtuğu sürece diğer kuşların alana yaklaşmadığı bildiriliyor. Havalimanının uçuş alanı ve uçuş güvenliğinden sorumlu yöneticisi Dan Tovvnsend, "Robird kuşların uçaklara saldırılarını gözle görülür bir şekilde azaltan, etkili bir inovatif fikir” yorumunu yapıyor.

ÖRÜMCEK VE YARASA


Alman Festo robot üreticisi, hayvanları taklit eden robotlarıyla ünlenen bir marka. Festo son olarak iki yeni hayvan modelini piyasaya sürerek bu konuda ne kadar uzmanlaştığını gösterdi. Bunlardan birincisi BionicVVheelBot. Bu robotun Yıldızlar Savaşı'ndaki imha edici robot droid ile bir örümceğin karışımından oluştuğunu söyleyebiliriz. Fas orijinli bir tür örümceğin hareketlerinden esinlenen tasarımcılar, eklemleri oldukça hızlı çalışan bu robotun yürüyerek veya droid gibi yuvarlanarak hareket etmesini sağlamış. insanın içini ürperttiğini söyleyebiliriz.

Ünlü Alman robot devinin çıkardığı BionicFlyingFox ise 87 santimetre uzunluğunda ve kanatlan toplam 228 santimetreyi bulan bir yarasa robot. Yarı otonom olan bu robotun, otonom kısmını hareket kabiliyeti oluşturuyor. Yarasa robot, bulunduğu alandaki hareketleri takip ederek ve kızılötesi kameraları sayesinde pozisyonunu koruyarak havada uçuyor. Ancak yere inerken bir insana ihtiyaç duyuyor. Festo, BibonicFlyingFox’taki bu sorunu çözerek robotun ileride tam otonom olacağını bildiriyor. Festo, daha önce de uçan ejderha robot ve zıplayan kanguru robot yapmış ve robotikte biyomimetriğin önde gelen ismi olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini göstermişti.

ABD karasuları sualtı dünyasına emanet

ABD Donanması 2014'te medyada oldukça yer bulan GhostSvvimmer, İngilizce adından da anlaşılacağı üzere "Hayalet Yüzücü" isimli bir insansız sualtı aracını tanıtmıştı. Bu robotik araç bir köpek balığını taklit ederek ABD karasularını gözetlemiş ve devriye gezinmişti.

Dört yıl aradan sonra daha teknolojik cihazlarla güvenliğini sağlamayı planlayan ABD'nin İleri Savunma Araştırma Projeleri Kurumu [DARPA], robotlardan vazgeçerek denizaltı hayvanlarından faydalanmayı tercih etti. ABD medyasına göre, okyanus balıklarının denizaltı gibi yabancı bir cismi, insan yapımı bir insansız araçtan doğal olarak daha kolay anlayabileceği gerçeğinden yola çıkan DARPA, denizaltı dünyasıyla işbirliğine gitmeyi hedefliyor. Yazılanlara göre, radarların kontrol ettiği cihazlar, sensörler sayesinde bir balığın hareketleri kaydedecek. Bu kayıtlara bakılarak ABD sularında yabancı ve düşman bir cihazın bulunup bulunmadığı ortaya çıkacak. ABD gibi Çin de savunması için sürekli ileri teknolojiyi kullanmayı amaçlıyor.

Çin Devlet Televizyonu CCTV de geçtiğimiz günlerde Shenzen bölgesindeki bir merkezde savaş uçaklarında "görünmezlik kalkanı" görevi görecek bir malzemenin geliştirildiğini açıklamıştı. Malzemenin detayına ilişkin bilgi verilmezken, savaş uçaklarının yanması ve donmasının da engel olduğunu bildirmişti. Bu gizemli buluşun belirtildiği özelliklere sahip olması, Çin'in savunmasında önemli bir avantaj sağlayacağı yorumlan yapılıyor.

İnsanı karanlıkta bile tanıyan teknoloji

Makine öğrenimi yazılımlarında yeni bir aşamaya geçildi. ABD ordusu termal görüntüleme sayesinde makine öğrenimini kullanarak insanların yüzünü karanlıkta bile tanıyabilen bir teknoloji geliştirdi...

HER şey bir dokunuşla başladı. Apple’m iPhone’da uyguladığı “do-kunmatik kimlik tanıma sistemi” (Touch ID) yıllardır cep telefonu kullanıcılarının güvenliğinden sorumlu olurken, makine öğrenimi sayesinde bu sistem bu yıl yerini yüz okuma sistemine bıraktı. Artık “eğer siz izin verirseniz” yapay zeka teknolojileri yardımıyla yüzünüzün ve dolayısıyla kimliğinizin tanınmasını sağlayabilir, böylece pek çok dijital işlemi kolaylaştırabilirsiniz. Bir tür yapay zeka teknolojisi olarak tanımlayabileceğimiz makine öğrenimi yazılımları, en çok yaygınlaşan yapay zeka teknolojisi olarak karşımıza çıkıyor. Bir cep telefonuna yerleştirilen bu yazılım, bizim işin bildiğimiz kısmı. Bir de bilmediğimiz, ticari cihazlarda kullanılmayan bir kısmı var.

ABD ordusu geçtiğimiz günlerde termal görüntüleme sayesinde makine öğrenimini kullanarak insanların yüzünü karanlıkta bile ta-nıyabilen bir teknoloji geliştirdi. ABD ordusunun pek çok cihazında var olan bu teknolojinin eski versiyonu, Apache helikopterlerinde veya zırhlı araçlarında kullanılıyor, insanlar görünürlüğün az olduğu yerlerde bile termal kameralar sayesinde tanınabiliyordu. Bir süredir askeri amaçlı pek çok araçta kullanıldığı bilinen bu teknolojinin eski versiyonunda, termal kameraların elde ettiği görüntüler, yazılıma öğretilen ve listelenen bu görüntülerle karşılaştırılıyor, eğer görüntüler yazılımın galerisindeki görüntülerle uyuşuyorsa kişinin kimliğini tespit edebiliyor.

KARANLIKTA TANIYOR

Bu teknolojinin geliştirilmiş versiyonundaysa ışığa veya makine öğreniminin galerisine gerek kalmıyor. ABD Ordusu Araştırma Laboratuvarı’nda (ARL) çalışan Benjamin S. Riggan, Nathaniel J. Short ve Shuowen Hu’nun nisan ayı başında yayımladığı açıklamada, yeni yazılımın “kameranın içine yerleştirilmeyen bir yöntemle” insanların yüzünü tanıyabildiği belirtiliyor. Termal kameranın çektiği bir görüntü, gerçek zamanlı olarak bir algoritma tarafından besleniyor. Algoritma, aracın gezdiği alanda bir insanın olduğunu tespit etmekle kalmıyor, o insanın kim olduğunu da söyleyebiliyor. Bu yazılımın en büyük pratik farkıysa, termal kameranın neredeyse tamamen karanlıkta, hatta bir binanın içinde olan bir kişinin bile deşifre olmasını sağlaması. Bir çatışma bölgesinde devriye gezinen zırhlı bir araçta bulunan termal kamera, binanın içinde “saklandığını sanan” suçlunun hemen tespit edilmesine neden oluyor. Bir suçluya kaçış imkanı tanımayan bu teknoloji, ABD hükümetinin veri bankasında bulunan tüm görüntüleri gerçek zamanlı olarak tarayarak eşleştirme yaparak güvenlik güçlerine müthiş bir kolaylık sağlıyor.

ABD merkezli bazı teknoloji siteleri, ABD ordusunun basın ve halkla ilişkiler ofisinin, “Bu teknolojinin devlet adamlarını korumak veya çatışma bölgelerindeki ordu mensuplarının düşman unsurların ve ABD hükümetinin izleme listesinde bulunan suçluların tanınması amacıyla geliştirildiği açıklamasına” vurgu yapıyor.



9 Mayıs 2018 Çarşamba

Cadde'nin yeni markaları

Erol Kumaş, 1940 yılında Mustafa Erdem tarafından kuruldu. Firmanın başında şu an üçüncü kuşak yöneticiler bulunuyor. Anadolu merkezli firma 1970'lerde İstanbul Sultanhamam'a geldi ve toptan kumaşçılıkta, zamanının en büyük kumaş fabrikalarının ana bayiliğini yaptı. Şimdilerde 2 bin ürün çeşidine sahip.

2007'de ikinci mağazasını Kadıköy Bağdat Caddesi'nde açan firma, sadece tek bir alanda faaliyet göstermiyor. Ev tekstili, otel, restoran, müze ve sergi alanlarına, sanat galerilerine, sinema, televizyon, tiyatro yapımlarına özgün döşemelik, perdelik kumaşlar ve dekorasyon hizmetleri de sunan firma son yıllarda markalaşma atağı içinde. Tante Roza, firmanın üst markası. Ataköy, Maltepe Park, Ankara, Suadiye'de olmak üzere altı şubesi olan Tante Roza'nın ilk mağazası yaklaşık üç sene önce Suadiye'de açılan cadde mağazası. Ancak birkaç ay önce bir revizyona giden ve giriş kat mağazasını yedi katlı bir mağaza dönüştüren Tante Roza'nın içinde Erol Kumaş ve Decorin bölümleri de mevcut Markanın başka mağaza planları da varmış.

Bağdat Caddesi'ndeki bir diğer yeni atak da tasarımcı Bahar Özgül'den geldi. Özel tasarım tekstil ve ev dekorasyon ürünlerini Evabid markası altında satan Özgül, geleneksel ve modern motifleri bir arada kullanmasıyla dikkat çekiyor. Evabid ürünlerini merak edenler için Bağdat Caddesi'nde mağazası mevcut. Hem Evabid hem de Tante Roza'daki bu gelişmeler Bağdat Caddesi'nin son dönemdeki yükselişinin de teyidi. Ancak İstanbul'un ve ülkemizin en önemli caddelerinden birinde yer alan bu markaların sosyal medyayı kullanma ve tanıtım yapmada sınıfta kaldığını belirtmemiz gerekiyor. Bu alanlara biraz daha yatırım yapmaları marka bilinirliklerine ciddi katkı yapar. Bizden söylemesi...

Kumaş tedarikçisi fameteks'in dokuma kumaş üreticileri arasında en kaliteli ürünler imalatı yaptığını biliyormuydunuz.

Halkbank'ın işbirliği

KOBİ'lere en çok kim kredi desteği veriyor derseniz söyleyelim, Halk Bankası... KOBİ dostu olan banka bu konuda yeni adımlar atıyor, sektör verilerine göre, yüzde 14.6'lık pazar payı ile KOBİ bankacılığının Türkiye'deki lideri konumunda olan Halkbank, KOBİ'lerinin dünyaya açılabilmesi için dünyaca ünlü bir e-ticaret firmasıyla anlaşmak üzereymiş.

Bu şirketin adı şu anda sır gibi saklanıyor. En yetkili ağızlardan bu konuda en ufak bir bilgi sızmıyor. Ancak bu işbirliği ve sitenin ismi birkaç hafta içinde basın lansmanıyla duyurulacakmış. Ünlü online satış sitesi sayesinde Halkbank'ın kredilendirdiği KOBİ'ler ürünlerini bütün dünyaya satabilecekler. Bankanın tepe yönetimi, KOBİ'lere verilen önemi her fırsatta vurguluyor. Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan en son yaptığı değerlendirmelerden birinde KOBİ bankacılığına verdikleri önemi, "KOBİ bankacılığındaki 80 yıllık deneyimimizle 2018'de de ana segmentimiz yine esnaf ve KOBİ'ler olacak. KOBİ'lerin gelişimi ve finansman ihtiyaçlarının karşılanması için var gücümüzle çalışacağız" cümleleriyle vurgulamıştı... https://www.minibuskiralama.biz/de-ha-turizm/

Doğuş Oto'da sıkıyönetim!

Doğuş Holdingin patronu Ferit Şahenk'in kurduğu her yeni şirketi ilk bu sayfalarda duyurduk. Köklü bir geçmişe sahip olan Doğuş Holding ve şirketlerindeki her gelişmeyi yakından takip ediyoruz.

İstinye Park ve Volksvvagen Arena'yı satışa çıkardığını yazmıştık. Ardından da Singapurlu bir fon şirketi ile ortaklık için görüşmeler yaptığını yazdık.

Yazdığımız her iki haber de geçtiğimiz haftalarda gerçek oldu. Ardından Doğuş Holding'in borç yapılandırmasına gittiği haberleri ortaya çıktı. Şimdi de holdingin en önemli şirketlerinden Doğuş Oto ile ilgili kulis bilgilerini size aktarmak istiyoruz.

Doğuş Oto, VW Binek Araç, VW Ticari Araç, Audi, Porsche, SEAT ve Skoda markalarının yetkili satış ve servis hizmetlerini yürütüyor. Ayrıca DOD yetkili satıcısı olarak ikinci el satışı da yapıyor. Toplam altı bölgede, 34 yetkili satış ve 31 servis noktasında, 1.700'ü aşkın çalışanıyla faaliyetlerini sürdürüyor.

Doğuş Holding'in zararda olduğunu yazmıştık. 2017 bilançolarına göre 2.8 milyar TL zarar açıklanmıştı. Bankalara ise 23.5 milyar TL'lik kredi borcu bulunuyor.

Dolayısıyla bu tabloların ortaya çıkmasından sonra ilk tedbirler alınmaya başlamış. Holdingde kemer sıkma politikasına geçilmiş. Firmada adeta sıkıyönetim ilan edilmiş. İlk uygulamalar Doğuş Oto'da başlamış. Doğuş Oto'nun yöneticilerine verilen araçlar bir alt segmente çevrilmiş. Aracı kullananlar OGS ve HGS'yi kendi ceplerinden ödemeye başlamış. Cep telefonu ve akaryakıt harcamalarına sınır getirilmiş. Firma Maslak'taki yetkili satış ve servisi hariç bazı servislerini satışa çıkarmış. Türkiye'nin en çok araç ithal eden ve satan şirketinde durumlar şimdilik böyle. Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz... http://www.butekom.org/Data/SayfaEk/632f1500-4c5a-4b1d-951e-5b07b8520069.pdf

Peyniri e-ticaretten satacak

Borusan Holding'in Onursal Başkanı rahmetli Asım Kocabıyık, altı yaşına kadar yaşadığı Afyonkarahisar'ın Tazlar köyü ile bağını koparmamış. Oğlu Ahmet Kocabıyık da vefa borcu olarak köye 10 milyon doları bulan bir yatırım yaptı.

TÜHİD'in (Türkiye Halkla İlişkiler Derneği) 'Anadolu Buluşmaları' etkinliği çerçevesinde, adını bulunduğu koordinattan alan köyün 2 bin dönümlük özel arazisine kurulan 38°30°

Çiftliği'ni gezen arkadaşımız Kerem Köfteoğlu, ilginç bir bilgi aldı. Meğer burası, Türkiye'de tek coğrafi işarete sahip Afyon kaymağının butik çiftliğiymiş.

Kocabıyık Ailesi, Afyon Ticaret Odası ile birlikte çalışarak 38°30° Çiftliği'nde üretilen Afyon kaymağına coğrafi işareti almış. Manda ve ineklerle birlikte 400 büyükbaş hayvanın bulunduğu butik çiftlikte, Afyonlu kadınlar ve gıda mühendislerinin kontrolünde Burrata, inek Mozzarella, Manda Mozzarella, Scamorza, Ricotta, Kırka, Tazlar ve Dadak peynirleri üretiliyor, çiftliğin ürünleri hali hazırda, Macrocenter,

Carrefour Gurme, bazı Migrosve Carrefour mağazalarında satılıyor. Duyduğumuza göre, Borusan yönetimi önümüzdeki dönemde bu ürünleri ağırlıklı olarak yeni kuracakları e-ticaret platformu üzerinden satmak için plan yapıyormuş. Ayrıca çiftliği açık hava 'Sanat Vadisi'ne de çevirmek için de çalışmalar yürütülüyormuş. Sanat Vadisi'nde tanınmış yerli ve yabancı sanatçıların eserleri ve her birinde farklı deneyimlerin yaşatılacağı 10 pavyon olacakmış. Örneğin, ilki 2021'de hizmete açılacak olan '100MVVATER' adlı 100 metre uzunluğundaki tünele sahip pavyon projesinde, içinden geçilirken ışık ve su akıntısı imajıyla ziyaretçilerde yarılan suyun içinden geçiyormuş hissi verilecekmiş. http://www.yalova.edu.tr/Files/UserFiles/49/dergi2/14ekim.pdf

Çengelköy'de ne değişti?

15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'nin yaşadığı darbe girişiminin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti. 15 Temmuz günü yaşanan karmaşadan en fazla etkilenen bölgelerden birisi Üsküdar Çengelköy ve Kuleli Bölgesi'ydi. Çengelköy Polis Karakolu'nun işgal edilmesi ve Kuleli Askeri Lisesi'nin askerler tarafından kuşatılması o günün en zorlu süreçlerinden birisiydi.

Gelelim kulis konumuza... Tarihi olayın en zor saatlerine tanık olan Çengelköy Polis Karakolu, şimdilerle bölge halkının şikayetlerine maruz kalıyor. Sebebi ise, karakolda görev yapan polislerin, halkın yapmış olduğu şikayetleri dikkate almayarak, göz ardı etmesiymiş. Çevreden duyduğumuza göre, Çengelköy'e bağlı Bahçelievler ve Yavuztürk Mahallelerinde gündüz vakti sürekli hırsızlık vakası yaşanıyormuş. Bu durum karşısında halk sürekli şikayette bulunsa da olumlu bir sonuç elde edememiş. O semtlerde mobese kameralarının bulunmaması ve mahallelerde devriye gezilmemesi, halkın en çok şikayet ettiği konulardan birkaçıymış. Yine duyduğumuza göre, Çengelköy Mahallesi'nde iş adamı Yılmaz Ulusoy'a ait Hacı Rahime Ulusoy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi önünde bıçaklama olayları gerçekleşmiş. Buna rağmen yine de önlem alınmamış.

Bizim bu kulisi yazmamızdaki asıl amaç, Çengelköy Polis Karakolu'nun darbeden sonra daha sıkı faaliyet göstermesi gerekirken, şikayetlere karşı duyarsız hale gelmesi.

Umuyoruz bundan sonraki süreçlerde bölgeden gelen şikayetler çözüme kavuşur ve bölge polisin özverisi ile daha güvenli hale gelir. http://acikerisim.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/3788/418879.pdf?sequence=1&isAllowed=y

iki büyük holding daha borç yapılandırdı

İş dünyasında bu aralar borç yapılandırılması sıkça konuşulur oldu. Döviz kurlarının, faizlerin bu kadar yüksek olduğu dönemlerde bu tür sonuçlar ekonominin bir gerçeğidir. Bazen kötü yönetim, bazen de yatırımda yakalanmak borçları sürdürülemez hale getirir ve yeniden yapılandırma ile orta yol bulunmaya çalışılır.

Türkiye'nin üçüncü büyük grubu, Ülker markasının sahibi Yıldız Holding de geçtiğimiz ay borçlarını yeniden yapılandırmıştı. Geçen haftalarda yapılan açıklama ile bankalarla mutabakata varıldığı bizzat Yıldız Holdingin patronu Murat Ülker tarafından açıklanmıştı.

Benzer borç yapılandırma haberleri gelmeye devam ediyor. Türkiye'nin ilk 10 grubu arasında yer alan ve birçok sektörde faaliyetleri bulunan bir holdingin de borç yapılandırması için bankalarla temasta olduğu konuşuluyor. Yine gayrimenkul sektöründe birçok projesi olan AVM'leri, rezidansları ve konutları bulunan bir başka firmanın daha borç yapılandırması için bankalarla masaya oturduğunu duyduk. Bu iki önemli şirketin de isimleri bizde saklı. Devam eden görüşmeleri sekteye uğratmasından endişe ettiğimiz için bu şirketlerin isimlerini şimdilik açıklamıyoruz. Bu iki önemli gelişmeyi paylaşmak istedik... http://dspace.baskent.edu.tr/bitstream/handle/11727/2862/10181210.pdf?sequence=1&isAllowed=y

Otacı, yeni ve yeniden

SAĞLIKLI yaşan trendi tüketici alışkanlıklarını etkiliyor. Kozmetik sektörü de sağlığına dikkat eden tüketicilerin tercihlerine cevap vermek için organik, doğal ve vegan seçenekler üretiyor. Temelleri 63 yıl önce atılan Otacı, bitkisel ürünleri ile bilinen bir marka. Şampuandan el bakım kremine, saç şekillendiricisinden masaj yağına kadar pek çok ürün çeşidi bulunan firma şimdilerde yeni bir yapılanma içinde.

Kurtsan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aylin Kurt, % ürünleri için vegan sertifikası almaya başladıkları bilgisini veriyor. Amaç ürünlerinin sağlıklı olduğunu tüketiciye yeniden anlatmak. Sebebi de açık, Mw»di 1 Piyasac|a pek çok ürün sağlıklı hatta organik olduğu iddiasında. Ancak içeriklerini kontrol ettiğimizde insan sağlığına zararlı olduğu kabul edilmiş, kanserojen pek çok maddeye rastlıyoruz. Kurt p da en çok bu konuya dikkat çekiyor ve ortalıkta tüketicileri yanıltan pek çok bilginin dolaştığını ifade ediyor. Geçen yıl yüzde 20 büyüyen otacı’nın zaman içinde tüketici profili de değişmiş. Daha önce 35-45 yaş aralığında olan profilde yaş 25'e kadar düşmüş. Otacı Satış Pazarlama Müdürü Ayvaz Rençberler, bunu iyi bir gelişme olarak aktarıyor; zira bu genç kesimin de sağlıklı ürünlere değer verdiğini gösteriyor. Ülkemizde bu anlamda daha gidilecek yol var. Artan bilinç hem bitkisel kozmetik pazarını büyütecek hem de bu alanda yaşanacak rekabet tüketicilerin - hem sağlıklı hem de ulaşılabilir fiyatlara ürün temin etmesini sağlayacak. http://gik.mu.edu.tr/Belgeler/31/31/1.pdf

Benzersiz bir proje

ÖZEL Sezin Okulu'nun yeni öğrenme alanı Açık Çatı, "Açık Okul"a dönüşme sürecindeki ilk adım olma özelliği taşırken, eğitim ve okul kavramlarının geleceğine dair bir ön izleme sunuyor.

Atölye İstanbul tarafından projelendirilen Açık Çatı Mimari projesi, "Arkitera İşveren Ödülü-20l7"ye lâyık görüldü.

Açık Çatı, kütüphanesi, makerlab'leri, performans ve çalışma alanlarıyla benzersiz bir öğrenme alanına dönüştü. Öğrenciler için burası "özgürlüğü", "huzuru","modern tasarım ve teknoloji"yi,"yeni düzen"i, "sınırların ötesini","hayal gücünü", "demokrasi"yi temsil ediyor. Öğrenciler arasında bu alanı çok sevdiği için okula daha mutlu geldiğini söyleyen çocuklar bulunuyor. Açık Çatı, beş yıl önce başlayan ve mimari olarak tamamlansa da hep devam edecek bir proje. Sezin Okulu yöneticileri, projeyi tasarlarken çözümlerin kendi içlerinde olduğuna inandıklarını, kendi değerlerinden ve deneyimlerinden yararlandıklarını söylüyorlar. Düzenlenen sohbetler ve çalıştaylar da öne çıkan kavramlar; iletişim, takım çalışması, esneklik, şeffaflık, gülümseme ve akustik oldu. Proje, var olan bir okulun kendini dönüştürebileceği pedagojik bir laboratuvar olarak ele alındı. http://ukodtlk.2016.atauni.edu.tr/wp-content/uploads/2016/05/I.-UKODTLK-2015-KONGRE-B%C4%B0LD%C4%B0R%C4%B0-K%C4%B0TABI.pdf

Beğendiğini Vitrin'e koyacak

VODAFONE Türkiye, ülkemizde scaleup (büyümekte olan girişimci firma) ekosistemine Vitrin projesi ile katkı sunmaya hazırlanıyor. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Aksoy, scaleup firmalara satış, pazarlama, teknoloji ve operasyon konularında destek vererek Türkiye'de ve uluslararası pazarlarda büyümelerine yardımcı olacaklarını anlattı. Aksoy, "Vodafone Vitrin" üyelerinin, Türkiye pazarında kendilerini kanıtladıkları takdirde dünyaya açılarak dijital ürün ve servislerini Vodafone'un faaliyet gösterdiği coğrafyalarda 520 milyonu aşkın müşterisine sunma fırsatı yakalayacaklarını belirtti.

Beş yıl içinde 1000 firmayla işbirliği hedefini önüne koyan Vodafone Türkiye, scaleup firmalara temel olarak satış-pazarlama, teknoloji-operasyon ve yurtdışı pazarlara açılma konularında destek verecek. Buna göre, Silver segmentindeki firmalara 500 bin TL, Gold segmentindekilere i milyon TL ve Platinum segmentindekilere ise 2 milyon TL değerinde yıllık satış ve pazarlama desteği sağlanacak. Toplantıda ilk Vitrin üyesi olan Sosyopix'in Kurucu Ortağı Sezgi Abat, "Sosyopix'i, sosyal medyadaki ve galerinizdeki fotoğraflarla size özel olarak hazırlanmış, farklı temalarda, modern ve şık ürünler sunan bir e-ticaret girişimi olarak tanımlayabiliriz" diye tanıttı. http://dep.manas.edu.kg/img/files/24/5.Girisimcilik_Kongresi.pdf

Abone kazanımından memnun

TÜRK Telekom, 2018 yılı ilk çeyrek finansal ve operasyonel sonuçlarını açıkladı. Buna göre şirket Mart ayı sonu itibariyle abone sayısını 42.6 milyona çıkardı. Bu yılın ilk çeyreğinde 4.7 milyar TL gelir elde eden firma aynı dönemde 581 milyon TL'lik yatırım harcaması yaptı. Sabit internet abone sayısı 10 milyonu aşan şirket mobil abone sayısını da 20 milyona taşıdı.

2018 birinci çeyrek finansal ve operasyonel sonuçlarını değerlendiren Türk Telekom CEO'su Dr. Paul Doany, 2018'e güçlü bir başlangıç yaptıklarını belirterek rekor artışlarla dolu ilk çeyrek sonuçlarının bunun en somut göstergesi olduğunu ifade etti. Doany, "Uzun vadede Türk Telekom'a değer katacak kârlı bir büyüme sağlamak için stratejik önceliklerimize ve operasyonel verimliliğimize odaklanarak son derece başarılı bir ilk çeyrek geçirdik" dedi. Başlattıkları EMPATİ programı ile birlikte mükemmel müşteri deneyimine ulaşmayı hedeflediklerini kaydeden Doany, abone sayılarındaki rekor artışla ilgili olarak, "Toplam abone ve internet abonesi sayımızda, 2008'deki halka arzdan bu yana en iyi ilk üç aylık ve yıllık artış performanslarını yakaladık. Son bir yılda gerçekleştirdiğimiz 3.3 milyon yeni abone kazanımında EMPATİ programımız önemli rol oynadı. 2017 ortasından bu yana devam eden 'İnternet Bizden' kampanyamızın başarılı sonuçlarını bu çeyrekte de almaya devam ettik" değerlendirmesini yaptı. http://iaud.aydin.edu.tr/wp-content/uploads/2017/12/I%CC%87AU%CC%88D-Say%C4%B1-28.pdf

2 Mayıs 2018 Çarşamba

Kültür sanat eşliğinde inşaatın gözdesi oldu

Bir dünya kenti olan İstanbul’daki kabuk değişimi sürüyor. Bu süreçte yeni kültür, sanat ve eğlence bölgeleri doğuyor Eomonti de bunlardan biri. Eski fabrika bölgesi son yedi yılda kültür, sanat, eğlence bölgesine dönüştü. Bu da bölgedeki konut yatırımlarını tetildedi. Özellikle beyaz yakalı kesimin tercih ettiği bölgede üretim, geliştirme ve satış aşamasında 12 proje bulunuyor.
İstanbul’un kalbinde yer alan fabrika bölgesi Bomonti’deki dönüşüm 2010 yılında başladı. Bölgedeki fabrikaların yerinde artık AnthiU’den Hilton’a kadar konut, re-zidans ve otel projeleri yükseliyor. Yeme-içme sektöründe yatırımlar yapan Doğuş Grubu-Pozitif ortaklığıyla Tarihi Bomonti Bira Fabrikası, 2015 yılının sonunda yeniden hayat buldu. Bomontiada’da oluşturulan yaratıcı kültür kampüsü ve programıyla İstanbul’a yeni bir cazibe merkezi kazandırıldı. Bomontiada’da Baby-lon’un açılıp konserler düzenlenmeye başlanması bölgeyi hareketlendirdi. Atölye İstanbul ve Babylon ile konser ve sergilere ev sahipliği yapan Bomontiada’da Doğuş Grubu da yeni restoran ve kafe yatırımları yaptı.

12 PROJEMİ

Hızla kabuk değiştiren Bomonti, bu gelişimiyle Nişantaşı’na alternatif bir bölge olarak konumlandırılırken gayrimenkul yatırımlarının da hızlanmasını sağladı. Arsa stokunun sınırlı olduğu bölgede dönüşüm yapılarak projeler üretiliyor.

Şu anda bölgede inşaatı devam eden, satışı süren veya planlama aşamasında olan 12 gayrimenkul projesi bulunuyor. Sinpaş GYO’nun Queen Central Park Bomonti, Tahincioğlu’nun Nidapark Bomonti, Keten Grup’un Keten Papilio, Yıldırım Yapı Grubu’nun Kuleli Evleri Poyraz 2 ve Ayse Yapı’nın Vogue Bomonti projelerinin inşaatı sürüyor. İnşaatları tamamlanan Keten Bomonti, The House Residence, Bomonti Business Çenter ve Kuleli Evleri Poyraz 1 projelerinde satışlar devam ediyor. Keten İnşaat ve Ofton İnşaat tarafından geliştirilen iki projenin planlama çalışmaları sürüyor. Yargıcı'nın fabrika arsasında da projelendirme aşamasında olduğu söyleniyor.

FİYATLAR ÇOK YÜKSELDİ

Markalı üreticilerin merkezi konumu nedeniyle keşfedip yatırım yaptığı Bomonti’de fiyatlar son yedi yıl içinde ciddi bir yükseliş grafiği izledi.TSKB Teminat Değerleme Departmanı Yöneticisi Uygar Zaim, 6 bölgede 2010 yılında 6 bin 500 TL olan ortalama metrekare satış fiyatları bugün 11 bin TL’ye ulaştığını söylüyor. Beyaz yakalı bekar ve yeni evli çiftler tarafından tercih edilen bölgede gelişimin devam etmesi bekleniyor. Şişli ve Nişantaşı’na yürüme mesafesinde konumlanan, Dolmabahçe Tüneli ile Boğaz hattına kolay ulaşılabilen bölge ulaşımının kolaylığı nedeniyle de tercih ediliyor.

Konut, ofis ve rezidans projelerinin geliştirildiği bölgede özellikle konut projelerinde geniş balkonlar ve proje içinde oluşturulan yeşil alanlar dikkat çekiyor. Bu nedenle de kent merkezinde yaşamak isteyen beyaz yakalıların tercih ettiği bir bölge olarak şekilleniyor. Ayrıca Bomonti’nin konut ve ofis gelişiminin de yan yana en iyi harmanlandığı bölge olarak da öne çıktığına dikkat çekiliyor.

ŞEHRİN TAN KALBİNDE

Sinpaş GYO Genel Müdürü Seba Gacemer, kent merkezinde yaşayan insanların yeşil alanlara olan özlemlerinin giderek arttığına dikkat çekiyor. Gacemer, “İnsanların ihtiyaçlarından yola çıkarak kentin çeperlerinde yaptığımız projelerdeki gibi Queen Bomonti projemizde de şehrin kalbinde bir projede 10 bin metrekarelik bir park oluşturduk. Projemizde büyük balkonlu konutlar yapıyoruz” diyor.

Keten Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat Keten, Kadıköy ve Bomonti’nin İstanbul’un kültür sainat odağı olan iki bölge olarak son yıllarda öne çıkmaya başladıklarını söylüyor. Bomonti’nin Beyoğlu’nagöre daha steril bir bölge olduğuna işaret eden Keten, "Bomonti İstanbul’un 2010 Kültür Başkenti olduğu dönemindeki Beyoğlu gibi olma yolunda ilerliyor. Bölgedeki yeme-içme ve eğlence mekanları çok tercih ediliyor. Mimar Sinan Üniversitesi’nin ve Hilton’un varlığı bölgeye katkı sağlıyor” diyor.

KETEIİI PROJELERİ

Ferhat Keten, Keten Bomonti projelerinde 3 + 1 ve 4+1 konutların satışının devam ettiğini belirtiyor. Keten, geliştirdikleri 7 mağaza ve 36 konuttan oluşan Keten Papi-lio’da ruhsatı yeni aldıklarını ve önümüzdeki günlerde inşaatına başlayacaklarını söylüyor. Ferhat Keten, Topkim İlaç Fabrikası’nın yerine yapılacak projelerinin 2 + 1 konutlardan oluşacağını, metrekare satış fiyatının ise 8-9 bin TL aralığında olacağını vurguluyor. İnşaatı tamamlanan Keten Bomonti projelerine yakın konumdaki boş bir arazide yeni bir proje daha yapmak üzere planlama çalışmaları da yürüttüklerini belirten Keten, “Burada kat karşılığı anlaştığımız yeni, bölgeye değer katacak bir proje yapacağız” diye konuşuyor. http://www.kilittasiokullari.k12.tr/hakkimizda-basinda-biz


Artık robotlar sizi işe alacak!

Şirketlerde işe alım süreci aday kaynağı oluşturmakla başlıyor. Sonrasında ölçme ve değerlendirme ve ardından da işe yerleştirme geliyor. Bu süreci yürütmek hem büyük bir iş yükü hem de ciddi bir maliyet demek. Bu nedenle şirketler, günümüzde her üç aşamayı da dijitalleştirmeye başladı. Uçtan uca dijitalleşen işe akmlar sayesinde süreçler hızlanırken ciddi bir tasarruf da sağlanmış oluyor.
Günümüzde iş arayışında olan bir kişi genelde bu konuda uzman dijital platformlarda sürece başlıyor. Bu, alışık olduğumuz bir durum. Yeni olan ise şirketlerin artık işe alımda tüm süreçleri dijitalleştirmesi. Öyle ki bazı şirketlerde işe almana kadar bir insanla dahi diyalog kurmayabiliyorsunuz. Yani bir anlamda artık sizi robodar işe alıyor! Özellikle yoğun işe alım yapan şirketler adayları tamamen dijital ortamda değerlendiriyor. Şirketlere zaman ve maliyet avantajı getiren işe alımda dijitalleşme adaya da her adımı adil, eşit ve standart istatistiksel modeller ve akıllı çözümlerle değerlendirildiği için iyi bir süreç deneyimi sunuyor. Viyana merkezli İK danışmanlık şirketi Trenk Walder’ın CEO’su Oktay Erci-yaz, “Dijitalleşme dışında bir çözüm yok, binlerce adayla nasıl birebir mülakat yapacağız” diyor.

HANGİ ŞİRKETLERDE VAR?

Örneğin Unilever, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de uçtan uca dijital işe alım yapıyor. Milenyum kuşağı göz önünde bulundurularak tasarlanan yeni programda dijital analiz aracı kullanılıyor. Burada işe alım süreci dört aşamadan oluşuyor. Süreci kolaylaştırabilmek için adaylar Linkedln hesaplarıyla eş zamanlayabilecekleri online başvuru formunu dolduruyor. Başarılı olan adaylardan toplamda 20 dakikayı aşmayan bir dizi oyun oynamaları isteniyor. Adayların bu oyunları oynayış şekli, gerek potansiyelleri gerekse de firmanın hedef ve amaçlarıyla ne kadar ilişkili olduk1 lan hakkında Unilever’e bir içgörü sağlıyor. En başarılı adaylardan video mülakatına katılmaları isteniyor. Sürecin son aşamasında ise adaylar bir-birleriyle tanışıyor ve yüz yüze etkinlikle bir gün geçiriyor.

400 KİŞİYİ İŞE ALDI

Turkcell’de ise inovatif işe alım programı GNÇYTNK 2016’dan beri uygulamada. GNÇYTNK işe alım ve staj programına başvuranları tamamen dijital bir süreç bekliyor. Online yapılan başvuru sonrası gençler mobil telefon, tablet ya da bilgisayarları üzerinden oynayabilecekleri online oyunlarla kendilerini gösteriyorlar. Oyunu başarıyla tamamlayan adaylara, web tabanlı bir uygulama üzerinden video sorular gönderiliyor. Adayların kendi çektikleri yenilikçi bir videoyla bu soruları yanıtlamaları isteniyor. Devamında ise sırasıyla tamamlanan İngilizce testi, grup ve birebir mülakatların ardından gençler Turkcell’de genç yetenek olarak işe başlayabiliyor.

Turkcell İK Direktörü Haşan Kaya, bugüne kadar 400’e yakın geç yeteneği bu programla işe aldıklarını söylüyor. Kaya, burada kullandıkları yöntemleri tüm diğer işe alım süreçlerine de entegre etmeye başladıklarını anlatıyor. Hatta şirket yakın zamanda BİP Chatbot üzerinden başvuru uygulamasını da hayata geçirdi. Dijitalleşmenin verimliliği artırdığını da belirten Kaya, “Artık süreçlerimizi daha hızlı ve etkin yönetebiliyoruz. Dijitalleşmeyi sadece işe alım süreçleriyle de sınırlı tutmuyoruz. Çalışanlarımıza mükemmel İK deneyimi yaşatmak istiyoruz” diyor.

MALİYETLER DÜŞTÜ

Abdi İbrahim, 2017 Nisan ayı itibariyle tüm işe alımlarını dijitalleş-tirdi. Abdi İbrahim İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Hakan Önel, değişen işe alım süreçleriyle ilgili olarak “Kariyer.net üzerinden aldığımız başvuruları entegrasyonla sistemimize aktarıyoruz. Test ve envanterlerin iletilmesi için kriterleri sağlayan adaylara testler otomatik olarak gönderiliyor, test sonuçları sistemimize entegrasyonla otomatik olarak akıyor” diyor.

Hakan Önel’in verdiği bilgiye göre, aday iletişiminde, işe alımın her aşamasında kurguya göre e-mail ya da SMS iletişimleri sistem üzerinden otomatik olarak yapılıyor. Sürecin belli aşamalarında adaylara memnuniyet anketleri gönderiliyor ve bunların sonuçları sistem üzerinden raporlana-biliyor. Adaylar katılacakları değerlendirme merkezinin saatini sistem üzerinden kendileri seçiyor. Bu süreçte tüm işe alımcıların değerlendirmeleri sisteme anlık olarak giriliyor. Sürecin başka bir yerinde rol alan işe alımcı da notlan anlık olarak takip edebiliyor ya da merkezden farklı bir şehirde devam etmekte olan sürecin nasıl gittiği takip edilebiliyor. Böylece ek önlemler alınması mümkün olabiliyor.
Bu sistemle ekibin işe alım için ayırdığı zaman düşerken, adayın süreçle ilgili kalite algısının yükseldiğini söyleyen Hakan Önel, kişi başı işe alım maliyetlerinde yüzde 10-15 arasında tasarruf sağladıklarının altını çiziyor. Önel, maliyet avantajının yanı sıra aday konusunda kalite avantajı da sağladıklarını ifade ediyor.

TEKNOLOJİK YENİLİKLER

DenizBank İnsan Kaynakları ve Deniz Akademi Grubu Genel Müdür Yardımcısı Yavuz Elkin, Türkiye’nin 81 ilinde işe alım yaptıkları için süreçleri dijitalleştirmeden önce işe alımlarda çok sık seyahat yapmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Elkin, işe alım süreçlerini dijitalleştirerek hem zaman hem de maliyet tasarrufu sağladıklarını anlatıyor. İşe alım süreçlerini di-jitalize ve optimize ettiklerini ifade eden Elkin, bu işin teknolojisiyle ilgili olarak ise şu bilgileri paylaşıyor: “Yapay zeka kullanılarak sistem üzerinden belli kriterlere göre adayın ön değerlendirmesi yapılabiliyor. Hatta son dönemde online ve video mülakatlarda yüz tanıma sistemiyle kişinin mimiklerinin analiz edilip karakteristik özelliklerinin belirlenmesi konuşuluyor. Tüm bu gelişmeler bizleri heyecanlandıran ve mutlaka bir parçası olmayı istediğimiz teknolojik yenilikleri oluşturuyor.”

Uçtan uca dijitalleşmenin mimarları

işe alım süreçlerini dijitalleştiren şirketler bu konuda teknoloji üreten şirketlerle çalışıyor. Bu alanda faaliyet gösteren şirketlerden bazıları şöyle:

PEOPLE BOX: Lityum 'un kurucu ortağı Barış Kürşat, pek çok şirketin işe alım operasyonlarını kendi yazılım uygulamaları olan People Box üzerinden takip ettiğini söylüyor, işe alımlarda uçtan uca dijitalleşmenin seçimin kalibre edilmesi anlamında önemli faydaları olduğunu söyleyen Kürşat, dijital ara yüzlerin sağladığı türlü faydalarla hem operasyonun rahatladığını hem de raporlama parametrelerinin konsolide olduğunu ifade ediyor. Dahası böylece daha net tanımlanmış bir işe alım süreci yürütülüyor. Kürşat, yerleştirme sürecinde ise çalışanın yeni görevine ve iş arkadaşlarına adapte olabilmesi için yürütülen türlü faaliyette dijital araçların işin içine girdiğini sözlerine ekliyor.
PEOPLISE: 2013 yılında ODTÜ Teknokent'te kurulan Peoplise, sosyal medyadan yeni aday çekmek, uygunluklarını analiz etmek ve seçilmiş olanları yerleştirmek konularında hizmet sunuyor. Ayrıca büyük veri ile veri madenciliği, tahminsel modelleme gibi konulan da müşterileriyle birlikte kurguluyor.

EMPATİK: 2005 yılında kurulan Empatik'in üç markası var. işe alım süreç yönetimi sistemi HRPeak, dijital kişilik envanteri uygulaması Personality Item Test - PiT ve akıllı video mülakat uygulaması HRVVin. Bu mülakat uygulamasına akıllı deniyor çünkü adayın karşısına gelen sorular hem kişilik envanterinden hem de HRPeak'den yani özgeçmişten olabiliyor. Veya rastlantısal, pozisyona göre soru çalışmaları yapılabiliyor. Son yıllarda şirketlerden gelen talebin arttığını söyleyen Empatik Genel Koordinatörü Sefa Zengin, "Bugün ajandasında işe alımın dijitalleşmesi olmayan şirket yok diyebiliriz" diye konuşuyor.

Kör Tadım Testi'nin etkisi ne oldu?

“Adına Bakma Tadına Bak” sloganıyla yola çıkan Pepsi, 2016’dan bu yana kör tadım testleri gerçekleştiriyor. PepsiCo Kıdemli Pazarlama Direktörü Evrim Şen, 59 ilde yapılan bu testlere katılan 125 binin üzerinde kişinin yüzde 59’unun tercihinin Pepsi olduğunu söylüyor. Şen, bu aktivite sonrasında son üç yılın en yüksek pazar payma ulaştıklarım da anlatıyor.

Pepsi, 1970’li yıllardan beri dünyanın farklı yerlerinde gerçekleştirdiği “Pepsi Kör Tadım Testi” aktivitelerini, 2016 ve 2017’de Türkiye’deki tüketicileriyle de buluşturdu.

Bu aktiviteleriyle tadına güvendiğini gösteren şirket, iki yıl boyunca süpermarketlerde kurduğu stantlar, üniversite festivalleri, meydanlar, parklar ve AVM’lerde tüketicilere, birinin içinde Pepsi diğerinin içinde ise rakip bir markanın içeceği bulunan iki şeffaf bardak uzatıp hangisini daha çok beğendiklerini sordu. Peki, acaba bu testlerin sonucu ne oldu?

PepsiCo Kıdemli Pazarlama Direktörü Evrim Şen, bu testlerin 59 ilde bağımsız avukatlar gözetiminde yapıldığını ve Türkiye Noterler Birliği Bilişim Sistemi kullanılarak kayıt altına alındığını söylüyor. Şen, tamamen eşit koşullarda, hiçbir yönlendirme olmadan 125 binin üzerinde tüketiciye uygulanan testlere katılanların yüzde 59’unun Pepsi’yi tercih ettiğini ifade ediyor.
Evrim Şen, bu kampanya ile Pepsi’nin güçlü yanı olan tadın ön plana çıkarıldığını ve buna yönelik yatırımı sürdüreceklerini anlatıyor. Şen, iki yıl süren bu aktivitenin satış ve marka algısına nasıl etki ettiğini ise şu sözlerle anlatıyor: “Pazarlama bütçemizin önemli bir bölümünü bu aktiviteye ayırdık. Sonuç olarak da pazar payımız son üç yılın en yüksek oranına geldi. Marka algısı açısından da önemli katkısı oldu. Global araştırma şirketi Milhvard Brown’ın 2016 yıl sonu verilerine göre, Pepsi beş farklı kategoride puanını önemli ölçüde artırmayı başardı. ‘Trendleri belirleyen markadır’ skoru 13 puanın, ‘Son dört hafta tüketimi’ skoru 14 puanın, ‘Tadı diğer markalardan iyidir’ skoru 13 puanın, ‘Sevdiğim bir markadır’ skoru 18 puanın, ‘Markanın ilginç bir hikâyesi vardır ve beni heyecanlandırır’ skoru ise 20 puanın üzerinde arttı.”

Poliçenizi yenilemeyi unutmayın!

Sigorta poliçelerinin zamanında yenilenmesi, güvencenin devamlılığını sağlamak ve ihtiyaç olan yeni teminatların eklenmesi açısından oldukça önemli. Bu nedenle poliçelerinizi mutlaka yenileyin ve ileride bir problem yaşamayın.

KENDİNİZİ, sevdiklerinizi ve mal varlıklarınızı risklere karşı korumanın en kolay yöntemlerinden biri olan sigorta, alman limit ve teminatlar doğrultusunda zararı maddi olarak karşılıyor. Böylece beklenmedik büyük masraflar bütçeye zarar vermemiş oluyor. Sigorta poliçesi, ömürlük yaptırılmıyor. Bu poliçelerin her yıl yenilenmesi gerekiyor. Hepimiz biliyoruz ki risk her zaman var. Bu yüzden, geçtiğimiz yıl risk yaşamadım diyip poliçenizi sakm ola ki sonlandırmaym. Çünkü bir sonraki yıl, başınıza neler geleceğinizi bilemezsiniz.

Eksik teminat varsa...

İhtiyaçlara göre poliçede yazılı teminatlar her yenilemede yeniden şekillenebiliyor. Poliçe yenileme sürecinde gözden kaçıracağınız küçük bir detay, olası bir hasar durumunda mağdur olmanıza neden olabiliyor. Bu nedenle yenilemelerde dikkatli olmak, ihmal etmemek, yeni bir sigorta yaptırıyormuşçasma teminatları yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Çünkü ihtiyacınızın olmadığını fark ettiğiniz teminat da eksikliğiniz hissettiğiniz teminat da size maliyet avantajı sağlayacaktır. İhtiyaçlarınızı karşılayan bir poliçe oluşturmak için sigorta danışmanınızdan yardım alabilirsiniz.

Zamanında yenileme kazandırıyor

Poliçesini zamanında yenileyen tüketiciler hasarsızlık indirimini kaybetmemesi, ek fiyat indirimi gibi bazı kazanımlar da elde ediyor. Sigorta şirketleri sağlık sigortalarında sigortalılarına azami iyi niyet prensibine aykırı hareket edilmediği durumlarda risk kabulleri sonucu ömür boyu yenileme garantisini verebiliyor. Bu ödüllendirmeler için poliçe bitiş sürelerinin takip edilmesi ve vaktinde yenilemelerin yapılması gerekiyor.

Doğru teminata doğru fiyat

Sigortalının, poliçesini yenilerken bir önceki ile yeni düzenlenen poliçe arasında teminat ve özel şart farkı olup olmadığım incelemesi gerekiyor. Bu, olası bir durumda mağduriyeti önleyebiliyor. Her konuda olduğu gibi poliçe maliyetleri birçok kişi için belirleyici kıstasların başında geliyor. Doğru teminatı doğru fiyata almak önemli. Bu nedenle satm alınacak poliçe çok iyi okunmalı ve gerekli gereksiz maliyetleri artıran kalemleri belirledikten sonra acentenizle değerlendirme yapmalısınız. Sigortacınız, riski doğru tanımlayıp, sigortalılara uygunluğunu ölçümleyerek yol haritası çıkaracaktır.

Yenilemelerde bunlara dikkati

1. Öncelikle karşılaşabileceğiniz olası riskleri, ihtiyaçlarınızı iyi tespit edin.
2. Ek ve özel şartları mutlaka dikkatlice okuyun. Şirketlerin sunduğu yeni teminatları ve ürünleri inceleyin, eksik teminat olup olmadığına mutlaka bakın.
3. Yenilenen poliçenizde, poliçe şartlarının bir önceki yıl ile aynı olup olmadığını kontrol edin.
4. Yenilediğiniz sigorta poliçesinin konusunu oluşturan sigorta ürününün ihtiyacınız olan tüm risklerini kapsayıp kapamadığını detaylı araştırın.
5. İhtiyacınız olan teminatlardan daha az prim ödemek için vazgeçmeyin. Aldığınız teminatlardan emin olun ve poliçeye sahip olmak için aceleci davranmayın.
6, Farklı branşlardaki risklerinizi bir araya getirmek için uygun paketler olup olmadığını sorun.
7. Sigortacınıza, sigortalanacak olan değerinizle ilgili olarak tam, doğru ve güncel bilgiler verin.
8. Eğer kurumsal sigortalıysanız iş kolunuza özel teminatların poliçenizde yer almasını sağlayın.
9. Kurumsal sigortalılığın sürekliliği adına, poliçe yenilemelerinde risk analizlerinizin tekrarlanmasına da özen gösterin.
10. Tüm sigorta ürünleriniz için poliçe bitiş süresinden önce yenileme işlerimizi bitirmiş olun. Böylelikle şirketinizin size sunduğu avantajları kaybetmemiş olursunuz.

Enformasyon=formasyon uyumsuzluğu

Borsa İstanbul vize krizine rağmen gelişmekte olan ülkelere yönelik ilgiden nasibini aldı. Ancak AB ve ABD ile yaşanan krizler derinleşirse gelişmekte olan ülkelerle bu korelasyonun sürdürülmesi mümkün olmayabilir...

GEÇTİĞİMİZ pazar akşamı ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin vize başvurularının askıya alındığı açıklaması ile birlikte başlayan süreç haftanın neredeyse tek gündemi oldu. Pazar akşam saatlerinde ABD Büyükelçiliği’nin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada “Türkiye’deki tüm ABD diplomatik misyonlarındaki göçmen olmayan vize hizmetleri askıya alınmıştır” denildi. Bunun ardından Türkiye’den gece yarısına doğru yapılan açıklama ile ABD vatandaşlarının vize başvurularının askıya alındığı duyuruldu. Karşılıklı alman bu kararların ardından hafta boyunca yurtiçinde siyasilerden ve ABD’li yetkililerden gelen açıklamalar takip edildi. Türk tarafı olayın sorumlusu olarak ABD Büyükelçisi’ni işaret ederken, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, kararın Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray’ın koordinesinde alındığını açıkladı.

Türk tarafından en üst perdeden verilen mesajlara karşm ABD üst yönetiminin suskunluğunu koruması dikkat çekti. Bu hafta bu konudaki gelişmeler özellikle de ABD yönetiminden yapılacak açıklamaların ön planda olacağını düşünüyoruz. Son dönemde Irak, Suriye, Avrupa ve son olarak ABD kaynaklı siyasi ve jeopolitik gelişmelerin piyasalarımız üzerindeki etkisinin oldukça sınırlı kaldığım gördük. Özellikle ABD ile yaşanan vi^e krizinin, sert söylemlerin devam etmesine karşın Borsa İstanbul’da seviyeler bazındaki etkisinin ortadan kalkması dikkat çekti. Önceki hafta 104 bin civarından kapanan endeks, geçtiğimiz hafta 107 bin sınırına dayandı. Bu dönemde yaşanan krizle ilgili tansiyonu yükseltebilecek açıklamaların etkilerinin oldukça sınırlı kalması ve sonrasında pozitif fiyatlamanm devam etmesini enformasyon-formasyon uyumsuzluğu olarak değerlendirmek mümkün. Bu tür uyuşmazlıkların çok fazla sürdürülebilir olduğunu düşünmüyoruz. Bu nedenle borsa İstanbul’da oluşan iyimserliğe temkinli yaklaşmak gerektiğini düşünüyoruz.

GÜNDEM ÇOK HIZLI DEĞİŞİYOR

Önceki hafta Irak’ta yapılan referandum gündeme otururken, geçtiğimiz hafta vize krizine uyandık. Bu hafta ise bu iki konudaki gelişmelerle birlikte Suriye’de Idlib’de devam eden operasyon ve 19-20 Ekim’de Brüksel’de gerçekleşecek olan AB Liderler Zirvesi ön planda olmaya aday görünüyor. Hatırlanacak olursa ekim ayı başında Alman hükümet sözcüsü, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine hazır olmadığını ve halihazırda fiilen durmuş durumda bulunan katılım müzakereleri konusunun ekim ayındaki liderler zirvesinde ele alınacağını ifade etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da geçtiğimiz hafta bu konuda, “Bu minderden biz değil siz kaçacaksınız. Eğer dürüstseniz yapın açıklamanızı bitirelim bu işi. Bizim size bir ihtiyacımız yok karşılıklı bir ihtiyaç var burada” şeklinde bir açıklaması olmuştu. Bu nedenle bu hafta gerçekleşecek olan bu zirvenin ve buradan çıkacak mesajların fiyatlamalar üzerinde etkili olabileceğini düşünüyoruz.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE GİRİŞ DİKKAT ÇEKTİ

Eylül ayındaki satışların ardından ekim ayı ile birlikte gelişmekte olan ülkelere girişler yeniden hızlandı. MSCI Gelişmekte Olan Ülkeler Endeksi geçtiğimiz hafta devam eden yükselişle 2012 başından beri gördüğü tarihi zirvelere ulaştı. Borsa İstanbul’da ABD ile yaşanan vize krizine rağmen yükselişin devam etmesindeki ana etken de gelişmekte olan ülkelere yönelen bu ilgi. Bu hareket son dönemde Türkiye özelinde ortaya çıkan risklere rağmen, yatırımcıların Türkiye’yi gelişmekte olan ülkeler sepetinin dışına çıkarmadığını gösteriyor. Bu da çözüm beklentisinin kuvvetli olduğunu işaret ediyor ancak AB ve ABD ile yaşanan krizler derinleşecek olur ise gelişmekte olan ülkelerle bu korelasyonun sürdürülmesi mümkün olmayabilir.

FED BAŞKANI VE VERGİ REFORMU İZLENİYOR

Yerelde takip edilen birçok risk mevcutken, küresel piyasaların gündeminde Trump’m vergi reformunun kaderi ve Fed’in yılsonunda bir faiz artışı daha yapıp yapamayacağı var. Geçtiğimiz haftalarda bilanço küçültme operasyonunun başlayacağı ve aralık ayında faiz artışı gerçekleşeceği beklentisi ile yüzde 2.40’a dayanan ABD 10 yıllık faizleri hafta sonuna doğru yüzde 2.28’e kadar geriledi.

ABD faizlerindeki bu düşüş gelişmekte olan ülkelere girişteki temel etkendi. Cuma günü açıklanan ABD TÜFE verisinin yüzde 0.6 olan beklentinin altında yüzde 0.5 olarak gerçekleşmesi, faiz artışı beklentilerinde bir miktar düşüş getirse de aylık yüzde 0.5’lik artışın son sekiz ayın en yüksek artışı olduğunu not etmekte fayda var. İlk fiyatlamada beklentilerin altında kalınmış olması etkili olsa da bu gerçekliğin iyimserliği sınırlayacağını düşünüyoruz. Bu hafta da açıklanan enflasyon rakamlarından ziyade vergi reformu ve Fed Başkam’nın kim olacağı tartışmalarının ön plana çıkacağını düşünüyoruz.

Hafta başında yaşanan gelişmelerin ardından kurun son derece sert bir yükseliş gerçekleştirdiği görüldü. Mevcut risk ve belirsizlik unsurlarında önemli bir iyileşme görülmediği sürece kurda olacak geri çekilmelerin sınırlı kalacağını düşünüyoruz. Eylül ayında başlayan yükseliş trendi bu hafta başında 3.60 civarında bulunuyor ve hafta sonuna kadar 3.63'e kadar yükselmiş olacak. Bu trend altında kapanışlar teyit edilmediği sürece kurda olacak geri çekilmelerin alım fırsatı oluşturacağını düşünüyoruz. Geçtiğimiz hafta likiditenin olmadığı saatlerde görülen 3.75-3.80 aralığının hafızalarda tazelendiğini ve olası bir şokta bu seviyelerin yeniden görülme ihtimalinin olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle önemli bir temel, teknik değişime neden olacak bir gelişme yaşanmadığı sürece kurda aşağı yönlü pozisyon riskinin daha yüksek seyrettiğini düşünüyoruz.

Geçtiğimiz hafta başında yaşanan vize krizine rağmen BIST-100 Endeksi haftayı 2088 puanlık yükselişle kapattı. Hafta içinde en düşük 99.210'u gören endeksin kapanışı 106.225'ten gerçekleşti. Endeksin Pazartesi günü yaşadığı düşüşün ardından Salı ve Perşembe günü boşluklar bırakarak yükselişini devam ettirmiş olması, ilerleyen günlerde bu boşlukların doldurulma ihtimalini de akıllara getirdi. BIST-lOO’de son dört günde yaşanan yükseliş ile tarihi zirvelerden başlayarak geçtiğimiz hafta başına kadar olan süreçteki geri çekilmenin yüzde 61.8'inin bulunduğu seviye ile 50 günlük ortalamanın bulunduğu 106.200-106.750 aralığı test edilmiş oldu. Bu hafta izleyeceğimiz en önemli direnç bölgesi de burası olacak. Endekste yeni alım düşünenlerin bu seviyelerin aşılmasını beklemelerinin daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu hafta bu seviyeler aşılamayacak olursa endeksin geçtiğimiz hafta bıraktığı boşlukları doldurma eğilimine girdiğini görebiliriz. Bu durumda ilk önemli destek de son boşluğun doldurulacağı 103.500 civarında oluşacaktır. 103.500 desteğinin kırılması durumunda ise 101 bin ve devamında gelecek haftalarda 95-96 bin seviyeleri gündeme gelebilir.

VIX tarihinin en düşük düzeyinde, beklentiniz nedir?

Sıcak para tedirgin olunca gelişen ülkelerdeki riskini azaltır, ABD tahviline yönelir. Brexit sürecinin başlaması döniim noktası olacaktır. Kurun artık 3.60 üzerine yerleştiğini ve 3.78 direncine doğru yeniden yönelebileceğini söyleyebiliriz...

Piyasalardaki coşku Brexit ile bitecek

VIX tarihinin en düşük düzeyinde, beklentiniz nedir?

VIX, korku endeksidir. Küresel piyasalardaki ruh halini gösterir (“Küresel piyasalar” diye yazılır, “gelişen ekonomilerdeki sıcak paranın sahibi yerleşik düzeniıî gizli hesabı” diye okunur). Diyalektiği kuralım. VIX yükselirse sıcak para korkmuş demektir.

Korkan sermaye güvenilir limana sığınır. Bir güvenilir liman vardır, o da altın değildir. Güvenilir liman, görünür gelecekte acze düşme ihtimali en düşük devlet ABD’nin çıkardığı tahvillerdir. Sıcak para tedirgin olunca gelişen ülkelerdeki riskini azaltır, ABD tahviline yönelir (sığınılacak liman burasıdır, korkunun kaynağı ABD bile olsa). Bu sürece “kaliteye kaçış” denir. ABD tahvili almak için önce dolara geçmek gerekir ki artan talep doları güçlendirir.

Gelişen ekonomilerden sıcak para çıkışı olduğu için para birimleri değer kaybeder. VIX tarihinin en düşük düzeyinde ama yakında yükselecek. Tetikleyici Brexit süreci olacaktır. Seçimleri atlatan Aşık (Macron) ile Maşuk (Merkel), pazarlık sürecini başlatacaklar (İngiltere ile). Pazarlık sürecinde ekonomik aktörlerin önce psikolojisi bozulacak. Bozuk psikoloji ankete dayalı verileri (PMI endeksleri) sulandıracak. Sulanan anket verileri birbirini besleyen süreci tetikleyip hesaplanan verileri bozacak. İngiltere ve AB kaynaklı kriz yerleşik düzeni telaşlandıracak Haliyle VIX yükselecek, VIX yükselince kur yükselecek...

Kurda hangi seviyeleri önemsiyorsunuz?

ABD ile yaşanan gerilim kuru 3.78 direncine kadar taşımıştı. Beklentimiz 3.50’nin altına yerleşemeyeceği yönündeydi zaten. Kuzey Irak meselesini aylarca işlemiştim. Kuru ilk hareketlendiren de Kuzey Irak referandumu olmuştu. Şimdi de dikkatleri Rakka bölgesine çekmek istiyorum. ABD’nin Rakka’yı DEAŞ’tan temizleme çalışmaları ilerliyor. Operasyon
bitince bu bölge kime teslim edilecek? ABD’nin terör örgütü YPG birliklerinin Rakka’da kalmasına izin vermesi gerilimi iyice tırmandırır. Bu olasılığı düşük göremiyorum. Kurda yukarı yönlü baskı oluşturacak bir gelişme olabilir. Zaten dış piyasalardaki coşku Brexit sürecinin hızlanması ile yakında son bulacaktır. Bu da kuru olumsuz etkiler. Kurun artık 3.60 üzerine yerleştiğim ve 3.78 direncine doğru yeniden yönelebileceğini söyleyebiliriz.

Parite?

1.770’in üzerinde işlem görmeye devam ediyor. Düşüş trendinin başladığım söyleyemeyiz bu nedenle. Fed’in bilanço küçültme programında ilerlemesi ABD’de 10 yıllık Hazine faizlerinin yükselmesine neden olacak, hemen olmasa da. 10 yıllıklarda yüzde 2.50 seviyesi bu açıdan çok kritik. Bu seviye aşıldığında dolar pozitif dalga başlar.
Paritede orta vadeli yönün aşağı olduğu yönündeki beklentimi koruyorum.

Altın ve petrol?

1.300 dolar bölgesi satış için değerlendirilebilir. Petrolde de 58-60 dolar bandının üzeri beklenmemeli. S&P500 endeksinde bozulma başladığında petrol de olumsuz etkilenecektir.

Perakende markaları ünlülerle rekabet ediyor!

Koton, Mavi, Defacto, Colin’s, İpekyol gibi pek çok perakendeci artık ünlülerle işbirliği yaparak farklılık yaratmaya çalışıyor. Kıvanç Tatlıtuğ, Adriana Lima, Aslı Enver ve Hande Erçel gibi isimlerle reklam kampanyaları yapan şirketler, bazen de ünlülerle işbirliği yaparak koleksiyonlar hazırbyor. Bu strateji, şirketlerin bilinirliği ve marka imajının yam sıra satışlarına da katkı yapıyor.
Reklamlarda ünlü kullanımı uzun yıllardır pek çok markanın tercih ettiği bir yöntem. Ancak son dönemde Türkiye’de bu yöntemin kullanımı giderek artıyor. Amerika’da reklamda ünlü insanların kullanımı yüzde 50 oranındayken Türkiye’de ise bu oran yüzde 70’lere ulaşıyor. Geçmişte ünlü kullanımına gıda, telekom, fınans gibi sektörlerde rastlanırken bugün bu trend hazır giyim sektörüne de sıçradı. Son birkaç yıldır Mavi, Boyner, Koton, Penti, İpekyol, Colin’s, Deichmann gibi pek çok perakende markası, ünlü isimlerle anlaşarak reklam kampanyaları düzenliyor, ünlülerle özel koleksiyonlar hazırlıyor. Perakendeciler arasında trend olan bu strateji şirketlerin bilinirliği ve marka imajının yanı sıra satışlarına da yüzde 20’ye varan oranlarda katkı sağladığı belirtiliyor.

OLUMLU SONUÇLAR ALDI

Türkiye’de 343, yurtdışında 62 olmak üzere toplam 405 mağazası bulunan Mavi, sektörde ünlü isimlerle çalışmaya başlayan ilk markalardan biri. Üstelik bunun olumlu sonuçlarını da almayı başardı. Şirket, aralarında Kıvanç Tatlıtuğ, Adriana Lima, Cem Yılmaz, Kerem Bürsin, Serenay Sarı-kaya, Barbara Palvin ve İlker Kaleli’nin de bulunduğu isimlerle çalıştı. Şirket şu anki marka yüzü Kıvanç Tatlıtuğ ile yedinci kampanyasını yapıyor. Mavi CEO’su Cüneyt Yavuz, “Mağazaya gelen müşterilerimiz aradığı ürünü ‘Kıvanç gömleği’ veya ‘Kıvanç jean’i’ diye tarif ediyor. Örneğin önceki reklam filminde giydiği jean gömlek daha ilk haftasında tükendi ve aynı gömleği toplam üç kez yeniden ürettik” diyor.

Mavi, 2014-2016 döneminde yüzde 21 büyüdü. Yüzde 26,4 artışla jean başta olmak üzere tüm ürün kategorilerinde büyüyen şirket, her yıl ortalama 1 milyon yeni müşteri kazanıyor. Cüneyt Yavuz, bu büyümede reklam ve ünlü işbirliklerinin büyük etkisi olduğunu söylüyor.

YÜZDE IS ARTIŞ OLDU

Defacto, son dönemin hızlı büyüyen şirketlerinden biri. 2017’ye hızlı bir giriş yapan şirket, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 34 büyüme sağladı. Bu dönemde hedeflerin üzerine çıkarak 1 milyar 190 milyon TL ciro elde etti.

Defacto, ünlü işbirliği konusunda son dönemde önemli adımlar atıyor. Şirket, 2017 başında iki genç oyuncu Hande Erçel ve Aras Bulut İynemli ile çalışmaya başladı. Defacto Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Maria Comfort, bu projelerin marka imajına, reklam bilinirliğine, müşterilerin mağazayı ziyaret etme oranlarına ve satışlara ciddi katkı sağladığını söylüyor. Comfort, “Her bir lansman projemizde rakamlar değişmekle birlikte, bu projeyle reklam dönemlerimizde ortalama yüzde 15 satış artışı görüyoruz” diyor.

Yerli yazılım geliştirme çalışmaları

Yazılım dünyasında yaşanan Soğuk Savaşı ve ambargo uygulamaları çatışmasını kendi lehimize kullanabiliriz. TÜBİTAK’ın öncülüğünde yapılacak yerli yazılım geliştirme çalışmaları ülkemiz yazılım sektörünün çehresini değiştirebilir...

BİLİŞİM sektöründe her zaman yerliden yana oldum. Meslek hayatım boyunca gerek yazılım gerek donanım, yerli olarak bir şeyler yapanları gücüm nispetince hep destekledim. Nitekim yılm son haftasını sektör olarak yazılım ambargoları gündemiyle geçirdik. Bu zamana kadar söylediklerimizin doğruluğunun teyidine kendi adımıza sevinelim mi yoksa üzülelim mi bilemedik. Olaylar bizim medyada her ne kadar ABD Başkanı Donald Trump’m “İran’a ambargoyu deleni yaşatmayın” talimatının ülkemizdeki yazılım sektöründe yansımasının SAP üzerinden geldiği şeklinde görüldüyse de işin aslının nereden başladığım ileriki paragraflarda anlatacağım.

SAP TAAHHÜT METNİ GÖNDERDİ

Önce SAP konusuna değinelim. SAP, ülkemizde binlerce müşterisi olan bir Alman firması. Tüm müşterilerine dijital ortamda bir taahhüt metni göndererek “Kendi yazılımlarını kullanırak İran’la iş yapmamaları” konusunda imza vermeleri talebinde bulundu. Gönderdiği İngilizce metnin Türkçesi şöyle:

“SAP’nin iç denetim sürecinde........şirketinin İran ile bağlantıları tespit edildiğine dair Intelligence tarafından bilgilendirildik......olarak İran’da tesisimiz, satış elamanımız, varlığımız, depomuz vb. olmadığını onaylıyorum. Faaliyetlerimiz tümüyle Türkiye’de yürütülmektedir ve ABD yaptırımlarını tamamen kaldırmadıkça İran’da ofis/fabrika kurma niyetimiz yoktur.”
Yorumu size bırakıyorum...

SAP’nin böyle bir harekete girişmesinin arkasında yatansa ABD’de kendisi hakkında açılan bir soruşturma. Bu soruşturmada ABD’nin İran yaptırımlarının aşılması gibi bir durum söz konusu. Çokuluslu nükleer anlaşmayı takiben 2016 yılının başlarında Avrupa Birliği ve ABD tarafından İran’a uygulanan bazı yaptırımların kaldırılmasına rağmen, geri kalan ABD yaptırımlarının ihlal edilmesinden ötürü SAP için ağır cezalar çıkabileceği belirtiliyor.

DOMİNO ETKİSİ YAŞANIYOR

Şimdi gelelim yazılım cephesindeki savaşların nasıl ve nereden başladığına. Çeşitli ülkelerde görüştüğüm Kaspersky yöneticilerinin söylediklerine dayanarak şunları söyleyebilirim. ABD’de yapılan son seçimlerde Başkan adaylarından Hillary Clinton’a ait bilgilerin çalınmasında en büyük şüpheli olarak Kaspersky görülüyordu. Yapılan araştırmaların sonunda Kaspersky ile ilgili bilgiler netleşince ABD tüm devlet kuramlarından Kaspersky’yi kaldırmalarını istedi. Devlet kuramlarının Kaspersky’yi kaldırmaya başlamalarını özel sektör de takip etti. İşte, bu durum ABD’deki tüm Rus yazılımları için domino etkisi yaptı ve Rus kaynaklı tüm yazılımlar ABD’deki tüm kamu ve özel sektör kuruluşlarından çıkartılmaya başlandı. ABD’nin ardından İngiltere, Avusturalya, Japonya ve diğer bazı Avrupa Birliği ülkeleri de Rus yazılımlarına karşı şüpheci davranmaya ve olabildiğince erken şekilde tüm bu yazılımları sistemlerinden çıkarmaya başladılar. İşin tirajikomik yanı dünyada en çok kullanılan web sunucu yazılımlarından biri olan ücretsiz Nginx’de Ruslar tarafından geliştiriliyor ve bu sunucu yazılımı da şüpheli yazılımlar arasına alındı.

RUSYA'DAN KARŞI ATAK

Bu durumu gören Rusya boş durur mu? O da bu bir nevi adı konmamış ‘yazılım ambargosu’na karşı bir reaksiyon gösterme gereği gördü ve kendileri de tüm ABD menşeli yazılımları - ki bunlar sadece antivirüs yazılımları değil, Microsoft Windows, Oracle Database, VMware vb. - karşı sessiz bir ambargoya başladı. Tüm kritik kuramlardan ABD yazılımları ve veri tabanları başta olmak üzere olabildiğince uzaklaşarak açık kaynak bileşenleri olan MySQL, PostgreSQL, Linux, Xen gibi araçlara yönlendiler.

VAKİT KAYBETMEDEN...

Tüm bu olanlar aslında ülkemiz için bir fırsat. Zaten ABD’deki Halkbank dava süreçleriyle giderek gerilen ilişkilerimizin bu davanın sonucunda bir yaptırıma da maruz kalacağımız söyleniyor. Buradan hareketle Türkiye ile ABD arasındaki cari açığın en büyük sorumlularından biri olan bilişim giderlerini azaltma konusunda harekete geçebiliriz. Rusların yaptığı gibi vakit kaybetmeden açık kaynağa yönelmemizin gerekliliği gün gibi aşikârdır. Bu nasıl yapılmalı derseniz cevap çok açıktır. TÜBİTAK’a ikinci bir şans verilmeli. Gerçi uzun zaman önce Pardus’la başlayan ancak ilerletilemeyen süreçleri ve bu yüzden kapanan firmaların listesinin bir külliyat olabileceğini hatırladığımızda moralimiz bozulmuyor değil. Fakat TÜBİTAK’ın özel sektör gözüyle ve bakış açısıyla tüm projeleri tekrardan ele alarak ticarileşebilecek olanları sürdürmesi gerekiyor. Kısacası şunu diyorum: TÜBİTAK'ın, çokça proje yürütüyor olmasının bir anlamı yok. Bu projelerden kaçını gerçekten ticarileştirebiliyor? Bu soruya verilecek bir cevap var mı?

Yatırım ivmesi devam edecek

Sanayide kapasite kullanım oranlan yüzde 80 lere dayandı. Ekonomistlere göre 2017’nîn ilk dokuz ayında yüzde 7.4 büyüyen ekonomide gidişat olumlu. Güçlü iç ve dış talebin etkisiyle büyüme dengelenerek devam edecek...

Yatırım ivmesi devam edecek

TÜRKİYE ekonomisi bir yılı daha geride bıraktı. 15 Temmuz darbe girişiminin etkisiyle 2016 yılının üçüncü çeyreğinde, 2009 yılından beri ilk kez daralan Türkiye ekonomisi, 2017 yılında güçlü büyüme performansı gösterdi. Güçlü makroe-konomik temeller ve alman tedbirlerin etkisiyle 2016 pli son çeyreğinde toparlanmaya başlayan ve yılı yüzde 3.2 büyümeyle kapatan Türkiye ekonomisi, 2017 yılının birinci ve ikinci çeyreğinde sırasıyla yüzde 5.3 ve yüzde 5.4 büyüdü. Kredi Garanti Fonu (KGF) desteği, vergi indirimleri ve yatırım teşviklerinin yanı sıra güçlü baz etkisiyle, 2017 yılının üçüncü çeyreğinde ekonomik büyüme yüzde 11.1 düzeyinde gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, 2017 Eylül itibarıyla son bir yılda işgücü 1 milyon 128 bin kişi artarken, istihdam 1 milyon 233 bin kişi arttı.

Ekonomistlere göre, yatırımlardaki hızlanmanın etkisinin, 2017 son çeyreği ve 2018 yılında hissedilmesi bekleniyor. Türkiye’de yüzde 80’lere dayanan kapasite kullanım oranı yatırımlardaki ivmenin devam edeceğine, iç ve dış talepteki iyileşmenin de sürdüğüne işaret ediyor. Bu arada 1.603 TL'ye yükselen asgari ücretin de talebin artmasına katkı yapacağı tahmin ediliyor.

KAPASİTE KULLANIM

Kasımda yüzde 79.9 ile dokuz yılm zirvesini yenileyen imalat sanayi kapasite kullanım oranı 2017 Aralık’ta bir önceki aya göre 0.9 puan azalarak yüzde 79 oldu. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı yılın son çeyreğinde, yüzde 11.1’lik büyümenin gerçekleştiği üçüncü çeyreğin üzerinde bir performans gösterdi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nm (TCMB) imalat sanayinde faaliyet gösteren 2 bin 101 katılımcıdan aldığı yanıtları ağırlıklı olarak toplulaştırmasıyla elde ettiği imalat sanayi kapasite kullanım oranı verilerine göre mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı ise aylık 0.5 puan azalışla yüzde 79 oldu.

Kapasite kullanım oranı arttıkça reel sektörün büyüdüğü ve yatırımların artış yönünde olacağı beklentisi oluştuğuna dikkati çeken İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, 2018’de yatırımların artarak devam edebilmesinin talep seviyesi ve genel ekonomik koşullara bağlı olduğunu vurguladı. Şeker, “Dört aydır yükselişte olan kapasite kullanım oranı aralıkta azalmış olsa da dayanıklı tüketim mallarında bir artış gözlenmekte. 2017 yılını kapasite kullanım oranları açısından değerlendirdiğimizde kısmi bir toparlanmanın yaşandığı söylenebilir” dedi.

"YATIRIMLAR CANLANACAK"

Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Berksoy, 2017’nin son çeyreği ve 2018’in ilk iki çeyreğinde yatırımlarda artışın canlanacağı görüşünde. Özel sektör yatırımlarının son birkaç senedir durgun olduğunu dile getiren Berksoy, bunun arkasında riskler ve yatırımcıların önünü görememesi gibi birçok neden olduğunu kaydetti. 2017’nin üçüncü çeyreği için açıklanan verilerde sabit sermaye oluşumunun oldukça yüksek bir hızda arttığına dikkati çeken Berksoy, “Yatırım harcamalarının kamu ve özel sektör arasındaki dağılımım göremiyoruz. Ancak şu var, 2017’nin üçüncü çeyreğinde bir taraftan ekonomiye hız vermek için kamu yatırım harcamalarının arttığını, diğer taraftan da Kredi Garanti Fonu, vergi düzenlemeleri ve teşvik önlemleriyle birlikte özel sektörün yeniden yatırıma pozitif baktığını öngörüyoruz. Üçüncü çeyrekte yatırımlar hızlandığına göre önümüzdeki döneme de yansır. 2018’in ilk iki çeyreğinde yatırım harcamalarının canlı olacağım göreceğiz. Kamu yatırımlarının ise yavaş yavaş geri çekilmesiyle yatırım harcama artış hızlarında bir yavaşlama olabilir. 2018’in ikinci yarısında yatırımların seyri küresel ortamın nasıl gelişeceğine bağlı” diye konuştu.

"BÜYÜME MODELİ DEĞİŞMELİ"

Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, Türkiye ekonomisinin büyüdüğünü ancak büyümenin katma değer açısından tatmin edici olduğunu söylemenin zor olduğunu vurguladı. Alkin, “Büyüme gerçek değildir” diyenlere katılmadığının altını çizdi. Geleceği konuşan, katma değer yaratan bir büyüme modelinin hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Alkin, “Marka, tasarım, katma değer, teknoloji konuşmalıyız. Bir kere aynı şeyden milyonlarca üreterek ‘yüksek ciro’ elde etme, İkincisi herkesin ürettiğinden üretip ‘iskontoyla satma’ mantığından uzaklaşmalıyız. Herkesin ürettiğini üretirseniz. Iskonto yapmaktan başka çareniz kalmıyor. Türkiye’nin artık dünyanın geleceği ile ilgili projeler üretmesi lazım” dedi.

Alkin, işsizlik oranlarının model değişmedikçe yüzde 9.5 platosunun aşağı inmesinin çok mümkün olmadığını vurguladı. Merkez Bankası beklenti anketlerine katılanlarm, 2018 sonunda çift haneli enflasyon düşünmediğini anımsatan Alkin, 2020’nin sonuna kadar enflasyonda yüzde 5’in zor olduğunu dile getirdi.

REEL KESİM GÜVENİ

Güven endekslerinde yavaşlama aralık ayında da devam etti. “100” olan iyimserlik sınırının üzerinde gerçekleşen reel sektör güven endeksi aralıkta bir önceki aya kıyasla 3 puan gerileyerek 103.3 oldu. TCMB’nin açıkladığı reel kesim güven endeksi verilerine göre, gelecek üç aydaki üretim hacmi, gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarı, sabit sermaye yatırım harcaması Ve mevcut toplam sipariş miktarına ilişkin değerlendirmeler endekse azalış yönünde yansıdı. Mevsimsel-likten arındırılmış reel kesim güven endeksi aralıkta bir önceki aya göre 0.6 puan azalarak 109.2 puan seviyesinde gerçekleşti.

Sektörel güven endekslerine göre hizmet ve inşaat sektörlerinde güven azalırken, perakende ticaret sektöründe arttı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, mevsim etkilerinden arındırılmış hizmet sektörü güven endeksi aralıkta bir önceki aya göre yüzde 3.5 azalışla 96.2, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 0.7 artışla 100.6, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 1 azalışla 81.6 düzeyinde gerçekleşti.

İHRACAT 143.3 MİLYAR DOLAR

Kasımda ihracat yüzde 11.2, ithalat yüzde 21.3 arttı. Dış ticaret açığı beklentilere paralel, geçen yılın üzerinde gerçekleşti. TÜİK ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre, ihracat kasımda 14.2 milyar dolar, ithalat 20.5 milyar dolar oldu. Kasımda dış ticaret açığı geçen yılın aynı ayma göre yüzde 52.4 artarak 6.3 milyar dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı bu dönemde yüzde 75.5’ten yüzde 69.2’ye düştü. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre kasımda bir önceki aya göre ihracat yüzde 1.6 arttı, ithalat yüzde 2.4 azaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise kasımda önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 11.1, ithalat yüzde 21.4 artış gösterdi.

2017 yılının 11 ayında ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10.4 artışla 143.2 milyar dolar, ithalat yüzde 16.9 artışla 210.7 milyar dolar, dış ticaret açığı yüzde 33.8 artışla 67.5 milyar dolar oldu.

SANAYİ ÜRETİMİ 1.2 TRİLYON TL

Türkiye’nin sanayi üretimi altı yılda yüzde 134.1 artışla 2016 sonunda 1 trilyon 169 milyar TL’ye yükselirken, üretim değeri yüzde 138 artışla 1 trilyon 46 milyar TL oldu. TÜİK geçen hafta 2016 yılı, yıllık sanayi ürün (PRODCOM) istatistiklerini açıkladı. Buna göre 2016’da Türkiye’de 1 milyon 367 bin 725 adet otomobil, 179 milyon 370 bin 200 ton hazır beton üretildi. Girişimlerin ürettikleri ürünlerden yaptıkları satış 2016 yılında 1 trilyon 45 milyar 754 milyon TL oldu. İmalat sanayinde 2016’da yüksek teknoloji sınıfındaki ürünlerin toplam satış değerinin yüzde. 3.3’ünü oluşturduğu görüldü. Düşük ve orta-düşük teknoloji gruplarının toplamı yüzde 71.5 olurken orta-yüksek teknoloji grubunun payı yüzde 25.2’de kaldı.

Prof. Dr. Berrin Ceylan ATAMAN / Ankara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Anabilim Dalı Başkanı
“İstihdam artışı için reel yatırım artışı gerekli”

2017 işsizlik verilerinde düşme eğilimi ağırlıklı olarak istihdam teşviklerinin bir sonucu. İşsizlik verilerindeki düşme eğiliminin devam etmesi ekonomik büyümenin istihdam yaratma kapasitesine bağlı.

Türkiye işgücü piyasasındaki yapısal sorunların başında gelen yüzde 34.8 oranındaki kayıt dışı çalışma sorun olmaya devam ediyor. 2018’de işgücü piyasalarındaki beklentiler ekonomik büyümenin ve istihdam teşviklerinin olası etkileri bağlamında değerlendirilebilir. 2018'de ekonomik büyümenin istihdam yaratması için reel yatırım artışı olması gerekir. Büyümenin finansmanı ve sürdürülebilirliği açısından enflasyondaki yukarı yönlü baskının dikkate alınması gerekir.
Son dönemde en fazla iş olanağı hizmet sektöründe gerçekleşti. Ancak bu istihdam ağırlıklı olarak niteliksiz ve süreli. Oysa günümüz ekonomilerindeki gelişme ancak katma değeri yüksek istihdam biçimlerinin yaratılmasıyla mümkün. Bu bağlamda yeni açıklanan istihdam seferberliği kapsamındaki bilişim ve imalat sanayiye öncelik kazandırılması katma değeri yüksek istihdam yaratmak ve Türkiye'nin küresel rekabetçiliği açısından önemli bir adım. Sanayi 4.0’a yapılacak yatırım nitelikli işgücü talebini arttırarak, eğitimli ve yüksek gelirli bir işgücü yapısı ortaya çıkaracak.

Prof. Dr. Taner BERKSOY / Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi
''Büyüme için yeni büyük sanayi yatırımları yapılmalı''

Ekonomi hızlandığı zaman dış ticaret açığı büyüyor, cari açığa yansıyor. 2017 yılının son çeyreği ve 2018 yılının ilk iki çeyreğinde dış ticaret açığı ve cari açıkta bir yavaşlama olur ama bir gerileme beklemek mümkün değil. Türkiye’nin büyümesi için yatırım yapması lazım. Yatırım malları üretimimiz yavaş olduğu için üretimi hızlandırdığımız zaman kullanacağımız ara malların, girdilerin önemli kısmı ithal ediliyor. Çok büyük ölçüde ara malı ve tüketim malı ithal ediyoruz. Bu yapıyı değiştirmemiz lazım. Verim ve rekabet düzeyini yükseltecek alanlarda üretimi teşvik edip, bir miktar ithalatı dolaylı yollardan zorlaştırmak gerekir. Enflasyonda 2017 aralıkta baz etkisiyle gerilemeye başlayacak. Enflasyon önümüzdeki dönem bir miktar yavaşlar ancak 2018'de enflasyonu yüzde 7-8’in altına indirmek güç. Üçüncü çeyrek büyümede çok güçlü baz etkisi var. 2017 yılı genelinde yüzde 6.5-7 bandında büyüme bekliyoruz. 2018'in ilk iki çeyreğinde de büyümenin hız kaybederek de olsa devam edeceğini öngörüyoruz.
2018'in üçüncü çeyreğinde ise baz etkisi ters dönecek. Orada bir kırılma olur diye tahmin ediyorum.

Prof. Dr. Emre ALKİN / Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı
''Yatırımcı risk almalı''

2017 yılı üçüncü çeyreğinde makine ve teçhizat yatırımlarında yaşanan artış, mevcut olan yatırımlara kapasite eklenmesinden kaynaklanıyor. Kapasite kullanım oranlarının bu kadar yüksek olmasının sebebi de mevcut fabrikaların, sanayi tesislerinin artık kapasite sınırını zorlayarak üretim yapmasından kaynaklanıyor.

Ancak yatırımcılar yeni yatırımlar için çok fazla risk almak istemiyor. Önümüzdeki döneme ilişkin erken seçim söylentileri, piyasa ve küresel riskler nedeniyle yatırımcı büyük yatırımlara girmek istemiyor. Türkiye’de istihdam artıyor fakat işsizlik de artıyor.

Bu kadar yüksek büyüme ile bu kadar yüksek işsizlik olmaması gerekiyor. Kayıt dışına yönelen bir istihdam var. Bir zamanlar işgücü maliyetlerini düşürmek için yapılan taşeron işçilik, bugün işgücü maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle kötüye kullanılan bir araç haline geldi. Kayıt dışı istihdam sorunu artık TÜİK tarafından takip edilemeyecek temel bir yük. Türkiye'de kayıt dışı istihdamı artıran bir büyüme modeli olduğunu düşünüyorum.
Hülya Genç SERTKAYA

Erimiş tuz reaktörü nasıl çalışıyor?

RADYOAKTİF MADDELER BOZUNURKEN ISI ÜRETİR.
 
Nükleer santraller bu süreçten güç elde eder ve sıcaklığı da genellikle suyla kontrol altında tutar. Ama elektrik kesintileri sırasında (aslında sürekli pompalanması gereken) su, çekirdek erimesine her zaman engel olamaz. Isıyı suyla değil de erimiş lityum ve potasyum flüorürle kontrol eden erimiş tuz reaktörlerinde bir güvenlik önlemi daha var: Eğer elektrik kesilirse bir sigorta eriyor ve tuzların güvenlik giderinden akıp uranyumun etrafında katılaşmasına yol açıyor ve böylece aşırı ısınmayı önlüyor. Onlarca yıl boyunca yerinde sayan geliştirme sürecinden sonra, Çin’den tutun da Danimarka’ya kadar birçok ülke yeni erimiş tuz reaktörleri inşa ediyor. İşte çalışma ilkeleri.
 
Reaktör kabı

Uranyum bu kabın içinde, kendisini stabil halde tutan eriyik flüor tuzlarının içinde yüzüyor. Radyoaktif atomlar bölündükçe bu fizyon, kabı 705 dereceye (magmanın yaklaşık sıcaklığı) kadar sürekli ısıtıyor.

Birincil ısı eşanjörieri

Reaktör kabının iki yanındaki tüpler ısıyı içi temiz eriyik tuzla dolu ortanca borulara aktarıyor. Temiz madde enerjiyi herhangi bir ek radyoaktif atık üretmeden taşımaya devam edebiliyor.

Soğutucu tuz pompalan

Bu pompalar ısı eşanjörlerindeki temiz tuzları radyoaktif reaktör kabından uzaklaştırıp başka bir binada tutulan buhar jeneratörüne taşıyor. Bu da zararlı materyallerin tek ve izole biryerde  kalmasını sağlıyor.

Buhar jeneratörü

Sıcak tuzlar suyu ısıtıp buhara dönüştürüyor, buharda türbini döndürerek elektrik üretiyor. Bireriyiktuz reaktörü bir saatte 500.000 kilovvatt güç üretiyor ki bu daABD'de45 hanenin 1 yıllık güç gereksinimini karşılıyor.

Drenaj tankı

Kirlenen reaktör tuzları ve radyoaktif gazlar süzülerek bir atık uzaklaştırma sisteminde birikiyor. Bu materyaller, geleneksel reaktörlerin yan ürünleri gibi yüz binlerce yıl değil, sadece yüzlerce yıl tehlike oluşturuyor.