19 Nisan 2018 Perşembe

Uyumlu mükelleflere vergi indirimi başladı

Vergisini düzgün ödeyen uyumlu mükellefe nihayet ayrıcalık tanındı. Düzgün mükellef gelir veya kurumlar vergisinden yüzde 5 indirim hakkı elde etti. Ne var ki sistemin etkin çalışması için koşullar biraz hafifletilmeli...

ŞİRKETLERİN 2017 gelirlerine ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerini en geç 25 Nisan 2018 tarihine kadar beyan etmeleri gerekiyor. Geçen yıl yayımlanan 6824 sayılı Torba Kanun ile “vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi” başlığı altında vergisini düzenli ödeyenlere gelir ve kurumlar vergisinde yüzde 5 indirim uygulaması getirildi. Uygulama, ilk olarak 2017 yılına ilişkin kazançların beyanı ile başlıyor. Dolayısıyla, 2018 yılında verilmesi gereken 2017 yılı gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere, gerekli koşulları taşımaları koşuluyla indirim haklarından uyumlu mükellefler yararlanmaya başlıyor.

Getirilen düzenleme ile mükelleflerin yıllık beyanları üzerinden hesaplanan verginin yüzde 5’i ödenecek vergilerinden mahsup edilecek. Şu kadar ki, hesaplanan indirim tutarı, her hâl ve takdirde 1 milyon TL’den fazla olamıyor. İndirilecek tutarın ödenmesi gereken vergiden fazla olması durumunda kalan tutar, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihi izleyen bir tam yıl içinde mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup edilebiliyor. Bu süre içinde mahsup edilemeyen tutarlar red ve iade edilemiyor. Ancak finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları olarak faaliyet gösteren kurumlar ile sigorta acenteleri hariç sigorta şirketleri bu indirimden yararlanamıyor.

İNDİRİMDEN YARARLANMANIN KOŞULLARI

-    İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait (2015/2016/2017) vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması gerekiyor. Bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresinde ödenmiş olması gerekiyor.

-    Yukarıda belirtilen yıllar içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması gerekiyor.

-    İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dâhil) 1.000 TL’nin üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması gerekiyor.

-    İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan (kaçakçılık suçları ve cezalarına ilişkin) fiilleri işlediği tespit edilenler, bu madde hükümlerinden yararlanamıyor.

Bu madde kapsamında vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin, öngörülen şartları taşımadığının sonradan tespiti hâlinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh ediliyor.

BORCU OLANLARA YAPILANDIRMA
Yukarıda açıklanan “vergi indirimi” dışında ayrıca 7020 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Amme Alacakların Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’a eklenen ve 01.01.2018 tarihinden itibaren yürürlüğe giren hükümle, çok zor durumda olan “vergiye uyumlu mükellefler”e vadesi geçmiş borçlarının ödenmesinde kolaylık sağlanması amacıyla özel bir tecil imkanı sağlanmış bulunuyor.

Düzenlemenin en önemli hususlarından bir tanesinin ilgili BKK’nın 01.01.2018 tarihinden itibaren vadesi gelen alacaklara, KHK’nın yayımlandığı tarihten itibaren uygulanacak olmasıdır. Bu kapsamda, örneğin 2015, 2016 veya 2017 yılında vadesi gelmiş/geçmiş alacaklar için KHK’nın uygulanma imkanı bulunmuyor. 60 aya kadar tecil edilecek borçların toplamı 500 bin TL’yi (bu tutar dâhil) aşmadığı takdirde teminat şartı aranmıyor. Bu tutarın üzerindeki amme alacaklarının tecilinde, gösterilmesi zorunlu teminat tutarı 500 bin TL’yi aşan kısmın yüzde 25’i oluyor.

Getirilen yeni düzenleme ile kamuoyunda “düzgün mükellef’ olarak bilinen, vergi görevini eksiksiz yerine getiren mükellefleri bir nebze memnun etmesi açısından, idarece önemli bir adım atılmış bulunuyor. Bu düzenleme, aynı zamanda mükelleflerin vergilerini zamanında ödeme alışkanlığı kazanmaları ve kayıtlı sistem içerisinde kalmayı tercih etmeleri bakımından da önemli.

Ancak, yararlanma koşullarının çok ağır olması dikkate alındığında Maliye neredeyse “uyumlu mükellef’ bulmakta zorlanacaktır. Bugünkü koşullarda, son üç yılda hiç beyannamesini aksatmamış ve bin TL’nin üzerindeki tüm borçlarını zamanında ödemiş mükellef sayısı çok merak ediliyor. Konunun başarılı olması ve amacına ulaşabilmesi için koşulların biraz daha hafifletilmesi gerekiyor.




200 günlük ortalama haftanın referansı olacak

BIST-100 Endeks'inde volatil aşağı yönlü hareketlerin görüldüğü bir haftayı geride bıraktık. Endeks haftaya pozitif bir açılışla başlayarak hafta içinde oldukça geniş bir aralık olan 106.624 ve 115.465 seviyeleri arasında dalgalanma gösterdi. Haftanın ilk gününde pozitif açılan endekste yukarı yönlü hareketler satış fırsatı olarak değerlendirildi ve çarşamba günü hafta içi en düşük seviye olan 106.624 seviyesine kadar düşüş görüldü. Bu seviyeden gelen tepki atımları İzlense de endekste zayıf seyrin devam ettiğini görüyoruz. Hafta içerisinde artış gösteren jeopolitik riskler ve belirsizlikleri besleyen haber akışlarıyla satıcılı bir görüntü çizen endekste yükselişlerin tepkiden öteye geçemediğini gördük.

Aşağı yönlü hareketlerde işlem hacminin artış göstermesi ve yükselişlerde işlem hacminin düşük seyrediyor olması piyasa katılımcılarının risk almak istemediklerini göstermektedir. Tepki hareketlerinde majör hareketli ortalamalar direnç olarak çalışırken orta vadeli trend göstergeleri satış baskısını yansıtmaktadır. Osi-latör tipi göstergeler aşırı satım bölgesini test ederken endeksin alçalan kanal alt bandında hareket ediyor olması tepki beklentisini artırmaktadır. Fakat negatif haber akışı ve işlem hacmi ile desteklenmeyen tepki alımları endekste negatif baskıyı devam ettirmektedir. Hafta içerisinde yukarı yönlü hareketlerde 200 günlük basit ortalamanın da bulunduğu 110.500 seviyesi üzerine geçilmesi durumunda 111.100 -112.500 ve 113.300 seviyeleri önem kazanacaktır. 110.500 seviyesi altında kalındığı müddetçe satış baskısının devam edeceğini düşünüyoruz. Kısa vadede 108.200 seviyesi altında kalınması aşağı yönlü harekete ivme kazandırabilir. Bu durumda destek olarak 106.700-105.900 ve 105.000 seviyeleri önem kazanacaktır.

Dolar/TL'de kısa vadeli teknik seviyeler önemini yitirdi

ABD'nin Rusya için yeni yaptırımlar açıklamasına bağlı olarak Rus varlıkları geçen haftaya sert değer kayıpları ile başlarken, Rus Rublesi’ndeki değer kayıplarının diğer gelişmekte olan ülke para birimlerini de baskıladığı görüldü. Suriye'de artan jeopolitik riskler Türk varlıkları üzerinde satış baskısının artış göstermesine neden olurken, ruble öncülüğünde gelişmekte olan ülke para birimlerinde hızlanan satışlar TL'deki değer kayıplarını genişleten bir gelişme oldu. Haftanın ilk yarısında oldukça sertleşen kayıplar ve ciddi ölçüde artan volatilite dikkat çekerken, TL en çok değer kaybeden para birimleri arasında yer aldı. Özellikle Çarşamba günü Trump'ın Rusya'yı hedef alan paylaşımı sonrasında risk iştahı küresel ölçüde gerileme kaydederken, Türk varlıklarındaki kayıplar hız kazandı. Haftanın ikinci yarısında ise küresel ölçüde risklerin yavaş yavaş sindirilmeye başlandığı görüldü. Haftaya 4.0428 TL seviyesinden başlayan dolar/TL kuru haftanın ilk yarısında yaşanan gelişmelerin etkisiyle yukarı yönlü bir seyir izlerken, Çarşamba günü Trump'ın paylaşımından sonra 4.1940 TL seviyesini test etti ve tarihi zirvesini yeniledi. Ancak çarşamba günü Başbakan Binali Yıldırım'ın merkez bankasının gerektiğinde tedbir alacağını kaydetmesi kurlardaki tansiyonu düşüren bir gelişme oldu. Perşembe günü ise küresel piyasalarda risklerin bir miktar sindirilmesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Çetinkaya'nın ihtiyaç halinde ilave sıkılaştırma yapabileceklerini belirtmesinin katkısıyla TL kayıplarını büyük ölçüde geri alarak 4.10 TL seviyesi altındaki kotasyonlardan işlem gördü. Dolar/TL kurunda yaşanabilecek düşüşlerde 4.05 ve devamında 4.0150 TL seviyeleri kısa vadede destek olarak izlenebilir. Yukarı yönlü hareketlerde ise 4.1170 TL seviyesinin aşılması durumunda yükselişlerin hız kazandığı görülebilir.

Bu durumda 4.14 TL ile tarihi zirvenin bulunduğu 4.1940 TL seviyeleri gündeme gelebilecektir. Ancak haber akışlarının sert fiyatlamalara yol açtığı konjonktürde, olumlu/olumsuz haber akışlarına bağlı olarak volatilitenin artış kaydetmesi durumunda teknik seviyelerin önemini yitirebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Önümüzdeki süreçte Suriye tarafındaki gelişmeler gündem üzerinde belirleyici olmaya devam edebilecektir. Bölgedeki gelişme ve haber akışlarına bağlı olarak kurlar başta olmak üzere TL varlıklardaki volatilitenin artış kaydettiği görülebilir. Şu an için merkez bankasına yönelik beklentilerin ve gelen açıklamaların TL’yi desteklediği görülse de, ABD'nin olası bir askeri operasyon başlatması veya bölgedeki tansiyonun tekrar artış kaydetmesi Türk Lirası üzerindeki satış baskısının tekrar artış kaydetmesine neden olabilecektir. Bu nedenle yatırımcıların haber akışlarına bağlı olarak her iki yönde de ani ve sert fiyat hareketlerine karşı hazırlıklı olmaları faydalı olacaktır.

Suriye'de başa dönüyoruz

Bölgedeki gelişme ve haber akışlarına bağlı olarak kurlar başta olmak üzere TL varlıklardaki volatilitenin artış kaydettiği görülebilir. Borsada 110.500 seviyesi altında kalındığı müddetçe satış baskısı devam edebilir...

ABD’NİN 14 Rus şirketi ve yedi iş adamına yönelik açıkladığı yaptırımlar hafta başında Rus varlıklarında sert satışlara neden olurken, ABD Başkanı Trump’ın sosyal medya üzerinden gerçekleştirdiği paylaşımlar, haftaya damgasını vurdu. Suriye’de Doğu Guta bölgesinde yaşanan kimyasal saldırı sonrasında, ABD’nin askeri müdahale seçeneğini masada tutması ve Rusya’nın açıklamaları bölgedeki tansiyonu artıran gelişmeler olarak ön plana çıktı. ABD Başkanı Trump’ın pazartesi günü akşam saatlerinde Suriye konusunda askeri operasyona ilişkin olarak 48 saat içerisinde karar verileceğini açıklaması tansiyonu yükseltirken, çarşamba günü sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım tam anlamıyla deprem yarattı.

TRUMP'IN PAYLAŞIMLARI TANSİYONU YÜKSELTTİ

Trump’ın Suriye konusunda Rusya’yı da hedef alan sosyal medya paylaşımlarıyla piyasalarda tansiyon son zamanların en yüksek seviyelerine ulaştı. Trump paylaşımında, “Rusya, Suriye’ye yönelik bütün füzeleri düşüreceğini sözünü verdi. Hazır ol Rusya, çünkü füzeler geliyor ve yeni olacaklar ve akıllı. İnsanlarını öldüren ve bundan zevk alan ‘gazla öldüren hayvan’ ile ortak olmamamız gerekir” ifadelerini kullandı. Kremlin sözcüsü ise Trump’ın bu tweeti karşısında yaptığı açıklamada “Akıllı füzeler, yasal bir hükümete değil, teröriste doğru uçmalı” yanıtım verdi. Trump’tan gelen bu açıklamalar piyasalarda deprem yarattıktan sonra gerek Rusya’nın daha ılımlı karşılık vermesi gerekse ABD’de Trump ile kurumlar arasında fikir aykırılığı olduğunu işaret eden açıklamalar, tansiyonu az da olsa yatıştırdı. Bu açıklamadan bir gün sonra Trump’ın “Suriye’yi ne zaman vuracağımızı söylemedim. Çok yakında olabilir de olmayabilir de” minvalindeki açıklaması operasyonun bugünden yarma gerçekleşmeyebileceği beklentisini artırdı. Ancak gerek İngiltere gerekse Fransa gibi ABD’nin müttefiki ülkelerden gelen destek mesajları ve bölgedeki hareketlilik yakın bir dönemde gerçekleşebilecek operasyon seçeneğinin hala masada olduğunu gösterdi. Bu nedenle hafta kapanırken yatırımcılar olası bir operasyon endişesini de beraberinde götürdü.

TL VARLIKLAR SIKIŞTI

Rus piyasalarındaki düşüşler ve Suriye tarafında artan jeopolitik risklerin, TL varlıklar üzerindeki satış baskısını artırdığı gözlendi. Türk Lirası diğer para birimleri karşısındaki zayıf seyrini sürdürürken, Borsa İstanbul’da bir süredir kur ve faiz kaynaklı biriken stresin son günlerdeki satışlarla kendini gösterdiğini gördük. Hafta başından bu yana Suriye tarafında artan jeopolitik riskler nedeniyle TL’deki değer kaybının hız kazandığı ve hafta içinde 4.20’nin test edildiğini gördük. Hafta başından itibaren Rus Rublesi öncülüğünde gelişmekte olan ülke para birimleri baskılanırken,

TL de en çok değer kaybeden para birimleri arasında yerini aldı. ABD’nin Suriye’ye olası askeri operasyonu ve ABD ile Rusya’nın karşı karşıya gelme ihtimali bölgedeki tansiyonu iyice artırırken, Trump’tan gelen bahsettiğimiz paylaşım TL varlıklardaki satışın hız kazanmasına neden oldu. TL’deki değer kayıpları hız kazanırken, hafta ortasında Dolar/TL kuru tarihi zirvesini 14:40 itibariyle 4.1940 seviyesine taşıdı. Öğleden sonraki saatlerde Başbakan Yıldırım’ın “Merkez Bankası gündeme hakimdir, gerektiği zaman tedbirlerini alır” şeklindeki açıklaması tansiyonu kısmen düşürürken, Perşembe günü TCMB Başkam’nın gerektiğinde ek sıkılaştırma yapılabileceği mesajı, yabancı kurumlardan TCMB’den faiz artışı ve normalleşme beklendiğine yönelik paylaşımlar ve ekonomi kurmaylarından gelen TCMB’nin enflasyon hedefini önceleyeceğine yönelik açıklamalar kurun haftayı 4.10 altında kapatmasını sağladı.

Bir tarafta devam eden jeopolitik riskler diğer tarafta TCMB’nin daha sıkı bir politika uygulayacağına yönelik beklenti kurların bir süre daha geniş bir bant içinde anlık sert dalgalar yapabileceğini işaret ediyor.

Bu nedenle TL varlıklarda risklerin taşınabilecek boyutlarda tutulmasının faydalı olacağım düşünüyoruz.

SURİYE DENKLEMİ YENİDEN KURULUYOR

Suriye’de son dönemde Türkiye-Rusya-lran üçlüsünün çabası ile devam eden çözüm arayışları ve ABD Başkanı Trump’ın yakın bir zamanda Suriye’den çekilmeyi planladıkları şeklindeki açıklamalar bölgede bir barışa yaklaşıldığı şeklinde değerlendiriliyordu. Geçtiğimiz hafta sonu Doğu Guta bölgesinde yaşanan kimyasal saldırıdan Suriye’deki Rusya destekli yerleşik hükümetin sorumlu tutulması ve ABD’nin askeri müdahale seçeneğini

Rusya’yı da sorumlu tutacak şekilde yeniden masaya koyması, İngiltere ve Fransa gibi bölgede göreceli olarak etkinliği azalmış ülkelerin de ABD’ye destek mahiyetinde bölgeye yönelmeleri yeni ve daha büyük sorunların baş gösterebileceği şekilde yorumlandı. Geçtiğimiz hafta piyasalar için oldukça önemli veri ve açıklamalar olsa da Suriye gündemi bunları gölgeledi.

Bu hafta veri açısından daha sakin bir haftaya girerken Suriye gündeminin piyasalarımız üzerinde ağır basmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Geçtiğimiz hafta olduğu gibi çok kısa vadede ani ve sert yön değişimleri görmemiz çok sürpriz olmayacaktır. Bu nedenle kısa vadeli işlem yapanların bu volatiliteye karşı hazırlıklı olmasında fayda olduğunu düşünüyoruz.

Bu işin şakası yok

Savaş ihtimali görünmüyor. Dolarda yükselişin orta vadede hem içsel hem de dışsal faktörlerden dolayı devam etmesini bekliyorum. Merkez Bankası faizi artırmadan güçlü bir müdahale denemeli...


Dünya savaşa mı gidiyor?

Donald Trump artık tek kelimeyle dünyanın “belirsizlik kaynağı” haline gelmiştir. îki hafta önce Suriye’den çıkacağını müjdeleyen ABD şimdi donanmalarıyla gelmeye karar verdi. Son günlerde Soğuk Savaş dönemini anımsatan gelişmeler yaşandığını gözlemliyoruz. Çok yazılıyor, çok çiziliyor. Yüzeysel analiz cehennemindeki haber gürültüsü ve kirliliği içinde kaybolmayın. Karmaşık analizlere gerek yok. Basit bir gösterge ile bu işin ne tarafa evrildiğini görebilmek mümkün. Bunun için parayı izlemek yeterli çünkü paranın kulakları yoktur ama duyar, paranın bacakları yoktur ama koşar. VIX korku endeksi olarak bilinir. Dünyayı yöneten aktörlere ait sıcak paranın ruh halini yansıtır. VIX’in yükselmesi tedirginliğe, düşmesi de iyimserliğe işaret eder. VIX endeksinin 30 seviyesinin üzerine tırmanması da işlerin şirazesin-den çıkmakta olduğuna işaret eder. VIX yükselince sıcak para eve döner (ABD tahvilleri). Haliyle gelişen ekonomilerden para çıkışı olur ve para birimleri değer kaybeder. Bitişikteki grafikte görülüyor VIX endeksi. 20 seviyesinin bile altında işlem görüyor. O halde son yaşananların “havlama” aşamasında kalacağını kimsenin kimseyi ısırmaya niyetli olmadığını söyleyebiliriz. Olsaydı VIX çoktan 30’un üzerine çıkmıştı.

Kurda ne beklemeliyiz?

Epeydir yazıyorduk, öngördüğümüz ne varsa son 2-3 haftada gerçekleşti. 3,70-3.75 bölgesinden beri kurda ana yönün yukarı olduğunu yazıyor ve bunun arkasındaki gerekçeleri aktarıyordum. Birkaç haftadır yaşanan kur yükselişi geçen hafta iyice kontrolden çıktı. Dolar-TL 4.20 düzeyine kadar tırmandı. Euro kurunda da 5.20’ler görüldü. Bölgemizde artan jeopolitik riskler, iki hafta önce Moody’s tarafından notu düşürülen TL’yi sert etkiledi. Yükselişin orta vadede hem içsel hem de dışsal faktörlerden dolayı devam etmesini bekliyorum. Lâkin kur yakın vade için “karambol” bölgesine (4.11-4.25) girdi. Karambolden kastım “karmaşa”. Döviz kazanma farklı yönde dalga oluşturacak çok sayıda kepçe girecektir bu düzeylerde. Bu nedenle de taban arayışı başlamadan yeni hamle yapmamak ve bahsettiğim bandın en uygun yerlerinde dolar satarak realizasyon yapmak gerekir. Yeniden almak için hangi seviyeleri beklemeliyiz? Bilemeyiz, şu aşamada erken. 4.00 desteği aday görünmekle birlikte bu konudaki görüşümü biraz daha izledikten sonra haftaya yazmayı tercih ediyorum.

Merkez müdahale etmeli mi?

Kesinlikle, hem de hiç beklemeden. Önce faiz dışı enstrümanları denemeli. Faiz artırımlarının da çok etkili olamadığı aşikar. Mayıs 2013’ten beri 8 puana yakın faiz artırımı yapıldı. Buna rağmen Mayıs 2013’te 1.80’lerde olan dolar kuru bugün 4.10’un üzerinde. Böyle bir gerçeklik söz konusu. Geçen haftaki yazımda bir çözüm önerisi paylaşmıştım Merkez için. Pratikteki faizi artırmadan güçlü bir müdahale denenebilir. Denenmeli de. Çünkü 200 milyar doların üzerinde döviz açık pozisyonu taşıyan reel sektörümüz kur yükselişi karşısında çok ciddi risk altında. Yeniden yapılandırma haberleri ortada, girmeme gerek yok. Özel sektörün toplam (iç ve dış) borcunun GSYHya oranı 2006 yılında yüzde 20 düzeylerindeydi. Bu oran bugün yüzde 70’lere dayandı. Bu düzeyde borç yükünün kurda yaşanabilecek yeni şokları kaldırması çok zor olacaktır. Ciddi anlamda bir ekonomik kriz riski ile karşı karşıyayız. Bu işin şakası yok haliyle de Merkez’in kurdaki yükselişi seyretme lüksü yok.

Diğer pariteler hakkındaki beklentileriniz?
Pound/dolar için 1.41-1.43 bölgesi Euro/dolar paritesi için de 1.2570 bölgesi yılın geri kalan kısmında zirve olmaya aday. Yılın geri kalan kısmında her iki paritede de dolar yönlü (aşağı yönlü) eğilim beklemekteyim. Artan jeopolitik risklere rağmen ons altın için de (geçici artış olabilir yakın vadede) öngörüm oldukça negatif. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/440058



1 Nisan 2018 Pazar

Jim Slater, "uzmanlaşın" diyor...

Bu hafta büyüme stratejisine önem veren ünlü İngiliz yatırımcı Jim Slater’ın yaklaşımını tanıtıyoruz. Slater, yatırımcıya farklı farklı yöntemleri denemektense belli bir yatırım tarzı üzerinde uzmanlaşmasını tavsiye ediyor...

HÎSSE senedi yatırımı konusunda her hafta farklı bir stratejiyi ele aldığımız köşemizde bu hafta ünlü İngiliz yatırımcı Jim Slater’m yaklaşımını ele alacağız. Slater’m yaklaşımı büyüme, değer, kalite ve momentum stratejilerinin birleşimini yansıtıyor. Slater, yatırımcıların farklı farklı yöntemler denemesindense belirli bir yatırım tarzı üzerinde uzmanlaşma yolunda çaba harcamasının daha isabetli olacağı ve fırsatların daha net yakalanabileceği görüşünde.

Özellikle büyüme stratejisine ağırlık veren Slater, doğru hisseler seçildiği takdirde büyüme odaklı şirketlerin çok daha ciddi getiriler sunabileceğini vurgulamakta.

Slater’m yaklaşımında kullanılan kriterle aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

•    Düşük Fiyat Kazanç Büyüme (PEG) oranı, 0.75’in altında olanlar. ..

•    Beklenen kâra göre Fiyat/Kazanç (F/K) oranı 20’nin altında, tercihen 10-20 arasında F/K ve tahmini büyüme oranları yüzde 15-30 arasında olanlar (büyümenin bu aralığın üzerinde olmasının sürdürülebilir olmadığı görüşünde)...

BIST-TÜM şirketleri üzerinden fil-treleme yaptığımız ve şirketlerin büyük çoğunluğuna yönelik konsensüs kâr tahmini bulunmadığı için biz F/K oranını yıllıklandırılmış kârı baz alarak dikkate aldık.

Son açıklanan kâr ve beş yıllık ortalama kâr büyümesi güçlü olanlar...

Son açıklanan yıllıklandırılmış kâr büyümesi yüzde 15’in üzerinde olan ve son beş yıllık dönemin en azından dördünü kâr ile tamamlayan şirketleri dikkate aldık.

Hisse fiyat performansının son bir yıllık endeks getirisine göre performansı 0’m üstünde olanlar...

İşletme faaliyetlerinde kullanılan sermaye getirisi (Faaliyet Kârı / (Aktifler -Kısa Vadeli Yükümlülükler)) açısından rekabetçi üstünlüğü olan açısından güçlü olan yüzde 12 üzerinde olanlar...

BIST-TUM’de üzerinden yaptığımız taramada bu kriterlerle uyumlu olan 29 şirket olduğunu tespit ettik. Yazının devamında, bu hisseler açısından temel analiz ve teknik analiz kriterleri ile likidite koşulları açısından görece daha iyi durumda olduğunu değerlendirdiğimiz hisselere ilişkin yorumlara yer vereceğiz.

EREĞLİ DEMİR ÇELİK (EREGL):

Şirket 2017 yılının dokuz aylık dönemi itibariyle net kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 162 oranında artışla 2.562 milyar TL’ye yükseldi. PEG rasyosu 0.05, yıllıklandırılmış kârı üzerinden F/K oranı 10.67 olan şirketin son bir yıldaki endekse göre getiri performansı -fyüzde 34.4 seviyesinde. Yıllık bazda beş yılın tamamını net kârla tamamlamış. Uzun vadeli yükselen kanal içindeki seyrini sürdüren EREGL hisselerinin mevcut eğilimini sürdürmesi durumunda kısa-orta vadede sırasıyla 9.86,10.58 ve 11.00 TL’ye doğru hareketlenmesi beklenebilir. Bu beklenti doğrultusunda verilecek olası yatırım kararlarında 9.49 TL ve/veya 9.33 TL desteklerinden katlanılabilecek azami zarar ölçüsünde uygun olanın takip edilmesi yerinde olacaktır.

TÜPRAŞ (TUPRS):

Şirket 2017 yılının dokuz aylık dönemi itibariyle net kârı geçen yılın ym dönemine göre yüzde 235 oranında artışla 3.318 milyar TL’ye ükseldi. PEG rasyosu 0.06 yıllıklandırılmış kârı üzerinden F/K oram .34 olan şirketin son bir yıldaki endekse göre getiri performansı yüzde 23.7 seviyesinde. Yıllık bazda beş yılın tamamını net kârla ımamlamış bulunuyor. Tarihi zirve 145.00 TL tepe ve devamında ;len düzeltme hareketiyle görülen en düşük seviye olan 111.80 TL’ye zilen Fibonacci Düzelme Seviyelerine göre TUPRS hisselerinin kısa-orta vadede 128.40 ve 132.30 TL ve devamında yeniden 140.00 TL’ye doğru hareketlenmesi beklenebilir. Bu doğrultuda verilebilecek olası yatırım kararlarında 119.50 TL desteği ve/veya 111.80 TL desteğinin zarar kesme seviyesi olarak takip edilmesi sağlıklı olacaktır.

TEKFEN HOLDİNG (TKFEN):

Şirket 2017 yılının dokuz aylık dönemi itibariyle net kârı geçen yılın ı aynı dönemine göre yüzde 146 oranında artışla 516 milyon TL’ye yükseldi. PEG rasyosu 0.06, yıllıklandırılmış kârı üzerinden F/K oranı 9.51 olan şirketin son bir yıldaki endekse göre getiri performansı +yüzde 74.5 seviyesinde. Yıllık bazda beş yılın dördünü net kârla tamamlamış bulunuyor. Orta-uzun vadeli yükselen kanal içindeki seyrim koruyan TKFEN hisselerinde mevcut eğilimin devam etmesi durumunda kısa - orta vadede 16.70 TL, 17.35 TL ve devamında 18.00 TL seviyelerinin test edilmesi beklenebilir. Bu doğrultuda verilecek olası yatırım kararlarında 15.35 TL’nin zarar kesme seviyesi olarak takip edilmesi yerinde olacaktır.

FORD OTOSAN (FROTO):

Şirket 2017 yılının dokuz aylık dönemi itibariyle net kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 54 oranında artışla 980 milyon TL’ye yükseldi. PEG rasyosu 0.38, yıllıklandırılmış kârı üzerinden F/K oram 15.49 olan şirketin son bir yıldaki endekse göre getiri performansı -l-yüzde 35.5 seviyesindedir. Yıllık bazda beş yılın tamamım net kârla tamamlamıştır. 63.45 TL seviyesindeki tarihi zirvesini test ettikten sonra gelen düzeltme hareketiyle 50 günlük üssel hareketli ortalamasına karşılık gelen 57.00 TL civarlarına kadar gerileyen FROTO hisselerinin bu seviyelerde dip çalışması yaptığı görülmektedir. Bu seviyelerden gelecek olası tepki alımlarıyla birlikte FROTO hisselerinin kısa-orta vadede yeniden 58.50 TL, 60.90 TL ve tarihi zirve konumundaki 63.50 TL dirençlerini test etmesi beklenebilir. Bu doğrultuda verilecek olası yatırım kararlarında 57.00 TL ve/veya 54.50 TL desteklerinin zarar kesme seviyesi olarak izlenmesi sağlıklı olacaktır.

TURKCELL (TCELL):

Şirket 2017 yılının dokuz aylık dönemi itibariyle net kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 162 oranında artışla 1.763 milyar TL’ye yükselmiştir. PEG rasyosu 0,72, yıllıklandırılmış kârı üzerinden F/K oram 14.70 olan şirketin son bir yıldaki endekse göre getiri performansı -l-yüzde 6.8 seviyesinde. Yıllık bazda beş yılın tamamını net kârla tamamladı. Tarihi zirve seviye olan 15.68 TL’den itibaren başlayan düzeltme hareketiyle 14.21 TL’ye kadar gerileyen TCELL hisselerinin son durum itibariyle 50 günlük üssel hareketli ortalamasına karşılık gelen 14.45 TL üzerinde tutunma çabasına girdiği görülüyor. Bu eğilimin devam etmesi durumunda TCELL hisselerinin kısa-orta vadede yeniden 14.75 ve 15.10 TL ve devamında tarihi zirve konumundaki 15.68 TL dirençlerim yeniden test etmesi beklenebilir. Bu beklenti doğrultusunda verilebilecek olası yatırım kararlarında 14.20 TL ve 13.95 TL destekleri zarar kesme seviyesi olarak takip edilebilir.

BIST-100 endeksi ortalamasında tutunabilecek mi?

BIST-100 endeksi haftaya pozitif bir açılışla başlayarak hafta içinde 112.884 ve 117.783 arasında yaklaşık 5 bin puanlık bir bant içinde dalgalı bir seyir izledi. Yeni yılın ilk haftasında genellikle günün ilk yarısını alışlarla geçiren ve ikinci yarıda satışların sertleştiği endeks, geçtiğimiz hafta büyük oranda satış tarafına döndü. Hafta başından bu yana devam eden satış baskısının 21 periyotluk üssel ortalamaya kadar devam ettiği ve bu ortalamanın özellikle haftanın son iki gününde destek olarak çalıştığı görülmektedir. Ancak hafta kapanışının geçtiğimiz hafta kritik destek olarak izlediğimiz 115 binin altında olması başlayan tepkinin güçlenemediğinin işareti oldu. Bu hafta yukarı yönlü hareketlerde gün içi zirveler bakımından 115.700, kapanış bazında ise 115 bin yukarıda izleyeceğimiz önemli direnç bölgesi olacak. Endekste bu seviyenin üzerinde kapanışlar izlenmeye başlanacak olursa başlayan tepkinin yeni bir yükseliş trendine dönüşme olasılığı artacaktır. Aksi takdirde aşağıda geçtiğimiz hafta test edilen 21 günlük üssel ortalamanın (113 bin civarı] kırılması ve satışların sertleşerek önce 111.900 ve devamında ise 107.950'e kadar devam etmesi beklenebilir.

Dolar/TL'de PPK kararı bekleniyor

Dolar/TL’de kısa vadede 3.75 oldukça önemli bir destek noktası. Geçtiğimiz günlerde bu seviyenin altına ihlaller olsa da, bu İhlaller oldukça sınırlı kaldı ve destek kırılma koşulları gerçekleşmedi. Geçtiğimiz hafta içinde ABD'de faizlerdeki artış, Suriye'de jeopolitik risklerin yeniden tırmanışa geçmesi gibi nedenler kurun hızla 3.80’e kadar yükselmesini sağladı. TCMB'den bu hafta gerçekleşecek PPK toplantısından bir faiz artışı beklentisi oluşturacak bir açıklama gelmediği sürece TL tarafında kısa vadeli değerlenmeyi sağlayabilecek önemli bir haber ve veri akışı görünmüyor. Diğer taraftan uzun süredir zayıf bir seyir izleyen doların uluslararası piyasada bir tepki gerçekleştirme olasılığı da dolar/TL için yukarı yönlü risk oluşturuyor. Bu nedenle kısa vadede aşağıda 3.75 altındaki rakamların kalıcı olarak tekrarlanma olasılığının azaldığını düşünüyoruz. Yukarıda ise kısa vadede 3.8050 ilk güçlü direnç ve kur geçtiğimiz hafta bu direnci test etmesine rağmen geçemedi. Bu seviye üzerinde teknik olarak 3.8860'daki düzeltme seviyesine kadar bir hareketin önü açılacaktır. Bu hafta kurda 3.73 altında kapanışlar görmediğimiz sürece bu senaryoya ağırlık vereceğiz.

Sorunların 2017'de kalmadığını hatırladık

Piyasalar riskleri görmeye bir türlü yanaşmıyor. TCMB faiz oranlarında bir değişikliğe gitmezse TL’nin kısa vadeli kaderi doların uluslararası piyasadaki seyrine bağlı kalır. Borsada ise 115 bin önemli direnç bölgesi olarak izlenecek...

HAFTANIN ana gündemini TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı ve geçtiğimiz hafta son üç yılın zirvesine ulaşan euro/dolar paritesinin seyri belirleyecek. PPK toplantısından para politikası araçlarına yönelik bir değişim çıkmasını beklemezken, Euro Bölgesi nde açıklanacak enflasyon verilerinin parite ve devamında tüm kurlarda sert hareketlenmeler getirebileceğini düşünüyoruz. Bununla birlikte geçtiğimiz yılki yüksek performansın ardından bu yıla da büyük bir coşkuyla başlayarak tarihi zirvelerini genişleten ABD hisse senetlerinin bu performanslarını koruyup koruyamayacağı izlenecek. Euro/dolar paritesinin geçtiğimiz haftaki sert yükselişi ve ABD’de hisse senetlerinde görülen bu coşkunun, teknik göstergelerde oluşturduğu aşırı alım görünümü her iki tarafta da bir düzletme yaşanma ihtimalini artırıyor.

JEOPOLİTİK VE SİYASİ RİSKLER GÖRÜLMEK İSTENMEDİ

Geçtiğimiz hafta Suriye’de Rusya’nın kontrolündeki bir üsse yapılan saldırı sonrası diplomasi de hareketli saatler yaşandı. Saldırının Türkiye’nin denetlediği bölgeden gerçekleşmiş olması nedeniyle, Rusya, Genelkurmay Başkanlığı ve MÎT’e mektup gönderdi. Haftanın ilerleyen bölümünde ise Rusya Başkam Putin, saldırının Türkiye ile bağlantısı olmadığını açıkladı. Çarşamba günü ise ABD Büyükelçilik Maslahatgüzarı, Suriye’de ABD’nin desteklediği gruplar ile ilgili rahatsızlığın dile getirilmesi için Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Haftanın son günü ise ABD’den Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısına, Türkiye’den ABD’ye yönelik ziyaretler için benzer tonda bir uyarı yayınlandı. Önceki hafta ABD ile vize krizinin aşılması ile ilişkilerde iyileşme beklentisi kuvvetlenirken, bu hafta yaşananlar bu beklentileri törpüledi. Bununla birlikte Almanya’da koalisyon görüşmeleri başlayan Merkel’in liderliğindeki Hristiyan Birlik partileri ile Martin Schulz liderliğindeki Sosyal Demokratlar’m Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili olarak yeni bir başlık açmak istemedikleri ve açılan başlıkları kapatmak istemediklerini basına yansıdı.

Gerek ABD gerekse AB ile ilişkilerde yaşanan bu gelişmelerin endeks üzerindeki etkisinin ise oldukça sınırlı olduğunu gördük. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’yi bölgede yeni bir operasyon kararı almaya itebileceğini ima etmesi ve “Fırat Kalkanı Harekâtıyla attığımız adımı, tüm sınırlarımız boyunca genişletecek güce, imkâna ve iradeye sahibiz, hiç endişe etmeyin” şeklindeki ifadeleri piyasada çok fazla yankı bulmasa da Suriye krizinin yeniden ateşlenebileceğinin işareti oldu. Piyasa tarafında çok yankı bulmasa da geçtiğimiz hafta yaşanan bu gelişmeler Türkiye’nin jeopolitik ve siyasi risklerinde her an hızlı değişimler olabileceğini gösterdi. Bu nedenle ilerleyen dönemde iyimserliklerin daha sınırlı fiyatlandığım görme ihtimalimizin arttığını düşünüyoruz.

DOLAR ARTAN FAİZLERE RAĞMEN KAN KAYBETTİ

Çin’in ABD tahvillerine daha az yatırım yapmayı planladığı şeklinde ortaya çıkan ancak çok kısa bir sürede yalanlanan haber akışı ABD’de faizlerin hızla yükselmesine neden oldu. Faizlerdeki bu yükselişe karşın doların uluslararası piyasada güçlenmekte zorlanması dikkat çekti. ABD’de ÜFE’nin beklentilerin altında kalması ve Avrupa Merkez Bankası toplantı tutanaklarında Euro Bölgesi’ne yönelik gelen bilgilerin büyüme görünümünde belirgin bir iyileşmeye işaret ettiği ve potansiyelin üzerinde bir hızla büyümenin sürdüğünü gösterdiği bilgisinin yer alması, artan ABD faizlerine karşın ibrenin euro lehine dönmesine neden oldu. Bununla birlikte Almanya’da uzun süredir devam eden koalisyon görüşmelerinde sona gelindiğine ve Merkel’in liderliğindeki Hristiyan Birlik partileri ile Martin Schulz liderliğindeki Sosyal Demokratlar’m koalisyon ön görüşmelerinde anlaşmaya vardığına yönelik haberle euro/dolar paritesinin son üç yılın zirvesine ulaştığım gördük. Son 3 yılın zirvesine ulaşan paritede bu haftanın kırılma haftası olabileceğini düşünüyoruz. Açıklanacak yeni veri ve haber kışlarıyla parite ya kendisine 1.21’in üzerinde yeni bir trend oluşturacak ya da geçtiğimiz haftaki sert yükselişin ardından sert bir düzeltme başlayacak.

DOLAR/TL'DE NASIL BİR HAFTA OLUR?

Dolar/TL kurunda son yıllarda yurtiçi gelişmelerin fiyatlamalar üzerinde daha etkili olduğunu gördük. Bu durum geçtiğimiz yıl da devam etti. Dolar geçtiğimiz yıl uluslararası piyasada gelişmiş ve gelişmekte olan ülke para birimlerinin birçoğu karşısında değer kaybederken, TL karışında yılı değer artışı ile tamamladı. Bu durum TL’nin zayıflığım net bir şekilde ortaya koymaktadır. Önceki yıllardan da birikimli devam eden bu zayıflık neticesinde TL aşırı iskontolu hala gelmiş oldu. Bu durumu gösteren TÜFE bazlı Reel Efektif Döviz Kuru hesaplandığı dönem itibari ile (2003’ten bugüne) tarihinin en düşük seviyelerine kadar gerilemiş durumda.

Dolar/TL’de bu hafta Perşembe günü gerçekleşecek TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı ve ay sonunda gerçekleşecek olan Fed Açık Piyasa Komitesi toplantı kararlarının etkili olacağını düşünüyoruz. TCMB’nin son toplantısında geç likidite penceresi faiz oranlarında piyasa beklentisinin alt bandı olan 50 baz puan artış yapmış olması, bir çok piyasa katılımcısı tarafından yeterli bulunmamış ancak sonrasında doların uluslararası piyasadaki zayıf seyri TL’de yukarı yönlü hareketini sınırlamıştı. 3 Ocak’ta açıklanan aralık ayı enflasyonu da önceki birkaç ayda olduğu gibi beklentilerin bir miktar üzerinde gerçekleşti. Buna rağmen bu yılın ilk aylarında enflasyonun sınırlı da olsa düşeceğine yönelik beklenti TCMB’nin bu toplantıda faiz oranlarında bir değişikliğe gitmemesine neden olabilir. Bu durumda da TL’nin kısa vadeli kaderi doların uluslararası piyasadaki seyrine bağlı kalır.

İlk çeyrek için şimdiden olumlu konuşabiliriz

Global ekonomi tahminleri konusunda iki gösterge çok önemli. Birincisi korku endeksi VIX, İkincisi ise ABD Hazine’sinin faizleri. İki yıllıklar 2008 sonrası en yüksek düzeye çıktı, 10yıllıklarda ise kıpırdanma başladı...

Türkiye'de ekonomik büyüme ne durumda?

Büyümenin en önemli öncü göstergesi olarak kabul ettiğim takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi açıklandı geçen hafta. Artık elimizde Kasım ayının verisi de var. Buna göre, Türkiye ekonomisi yüzde 7 büyüme gerçekleştirdi. Bu rakamın 2016 Kasım verisi ile kıyaslanarak hesaplandığım göz ardı etmemek gerekir. 2016’nm ikinci yarısı, ekonomi dışı hadiseler nedeniyle ekonomik aktivitenin çok sıkıntı yaşadığı bir dönemdi. Haliyle o dönemle yapılan kıyaslamalar büyümeyi olduğundan biraz daha yüksek gösteriyor.