28 Ocak 2018 Pazar

Geçici bir süre ÖTV kaldırıldı Ancak geri geldi

Elektrikli küçük ev aletleri lüks kategoriye dahil ediliyor. ÖTV de bu çerçevede almıyor. Bugün mutfaklarımızda kullanılan hangi ürüne lüks diyebiliriz. Bu nedenle öncelikle ÖTV tamamen kalkmalı. Böylece sektör yüzde 6.7 oranında rahatlamış olur. Bizim talebimiz ÖTV’nin kalkması. Yerli üretici ithalatçıdan daha fazla ÖTV ödüyor. Bu çarpıklık giderilmeli. Artık küçük ev aletleri lüks değil bir ihtiyaç. Biz ayrıca KDV oranının da yüzde 18’den yüzde 8’e inmesini talep ediyoruz. Mobilya sektöründe KDV indirimi piyasayı nasıl canlandır-dıysa küçük ev aletlerini de öyle canlandırır. Bu konularda ilgili mercilerden yardım bekliyoruz” diyor.

Erdoğan, küçük ev aletlerinin beyaz eşya ile bir tutulduğunu belirterek, “Küçük ev aletlerinde ÖTV kökten kalkmalı. İstihdam deposu sektör gözetilmeli” diyor.

ÇİFTE VERGİLENDİRME


ZÜCDER’in yeni başkanı Uğur kaymak da yaptığı değerlendirmede ÖTV’nin belirli bir süre için değil sürekli olarak sıfırlanması gerektiğini her platformda dile getirdiklerini belirtiyor. Kaymak, dış ticaret fazlası veren bir sektörün vergilerle cezalandırılmaması gerektiğini belirterek, gündelik hayatımızda kullanılan ürünlerin artık lüks sınıfından çıkarılması gerektiğini vurguluyor. KDV oranlarının da küçük ev aletleri başta olmak üzere tüm sektörde yüzde 18’den 8’e inmesini talep eden Uğur Kaymak, şunları söylüyor.

“Küçük elektrikli ev aletlerinde yüzde 6.7 oranında ÖTV ve üzerine yüzde 18 KDV eklenmesi nedeniyle oluşan çifte vergilendirme, ürünün nihai tüketiciye sunulması noktasında haksız fiyat rekabetinin oluşumuna sebep olmakta. ÖTV’nin kalıcı olarak sıfırlanmasını ve aynı zamanda tüm zücaciye ürünlerinde yüzde 18 olan KDV’nin yüzde 8’e düşürülmesini talep ediyoruz. Sektörümüzde artık sadece yılbaşı, Anneler Günü gibi özel zamanlarda değil, her daim alışveriş söz konusu. Fakat ÖTV ve KDV nedeniyle, örneğin bir kişi hediye alacağı zaman KDV’nin yüzde 8 olduğu tekstil grubundan hediye alternatifi seçmeyi tercih edebiliyor. Çünkü sadece KDV’den dolayı bile bir zücaciye grubuna göre bu sektör yüzde 10 daha avantajlı durumda. ÖTV’nin sıfırlanmasıyla küçük elektrikli ev aletleri satışlarımızda yaklaşık yüzde 25’lik bir artış oldu. Tüm elektrikli gruplarımızda artış yaşandı, ancak üyelerimizden aldığımız geri dönüşlere göre en çok su ısıtıcısı, blender, mikser, çay-kahve makinesi gibi ürün gruplarının satışlarında artış meydana geldi. Genel ihtiyaç maddesi olan bu ürünlerin üzerindeki ÖTV’nin ve tüm zücaciye ürünlerini de kapsayacak şekilde KDV indiriminin yapılmasının sektörümüzün büyümesine katkı sağlayacağı kesindir.”

Elektrikli ev aletleri lüks değil

30 yıldır Sinbo markasıyla piyasadayız. İlk zamanlar ithalatçıydık, sonradan üretime başladık. Sinbo markamızla 500'ün üzerinde ürün satışı gerçekleştiriyoruz. Bugün bu üretimin yüzde 90'ını yerli üretim olarak piyasaya sürüyoruz. AB D'den Çin'e 100'e yakın ülkeye ihracat yapıyoruz. Avcılar Haramidere, Çorlu ve Düzce'de üç fabrikamız var. Şu anda 800 kişi istihdam ediliyoruz. Ciromuz da 400 milyon TL. Yeni yatırımların devreye girmesiyle 2018 için 700 milyon TL ciro hedefimiz var. Bir sonraki yıl da 1 milyar TL hedefimiz var. Çalışan sayımız da 2 bin kişiyi bulur. Çorlu'daki tesislerimizde tencere, tava gibi mutfak ürünleri üretimi yapacağız. Düzce'deki fabrikamızda ise masif mobilya işine gireceğiz. Biz bu kadar yerli üretime önem verirken, istihdam sayımızı artırmaya çalışırken ÖTV adaletsizliği yaşıyoruz. Öncelikle elektrikli ev aletleri lüks değil. ÖTV kalkmalı. Ancak asıl adaletsizlik farklı.

ÖTV ithal ürünlerde perakende satış fiyatı üzerinden alınıyor. Bu yerli üretime haksızlık. Bu adaletsizlik giderilmeli. gümrük giriş fiyatından alınıyor. Yerli üretimde ise

Körükler Bursa'dan

Aktaş Holding Bursa merkezli bir şirket. Geçmişi de oldukça eski.

1938 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Otomotiv yan sanayi başta olmak üzere ulaştırma, yeşil enerji, yapı ve savunma sanayine özel üretimler gerçekleştiriyor.

Türkiye'nin gizli devlerinden biri. 110 milyon dolar ciroya sahip olan şirket cironun yüzde 90'ını ihracattan elde ediyor. 550 kişiyi doğrudan istihdam eden Aktaş Holding'in üçü yurtdışında olmak üzere, toplamda yedi üretim ve depolama tesisi bulunuyor. 100'ün üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.

Aktaş Holding'in Airtech, Aircomfort, Aktaş, Lineflex ve Povvertech olmak üzere beş ana markası var. Hava süspansiyon sistemleri sektöründe Türkiye'de lider, dünyanın da en büyük global oyuncularından biri. Bu konumunu da her geçen gün güçlendiriyor. Aktaş Holding'in icra Kurulu Başkanı Sami Erol öğrendiğimize göre,

2017 sonunda ABD'de çok önemli bir anlaşmaya imza atmış. Kuzey Amerika kıtasında Mercedes'in ağır vasıta servislerinin süspansiyon ana tedarikçisi olmuş. Anlaşma sadece yetkili sen/islerle sınırlı değilmiş. Ağır vasıta üretiminde kullanılacak hava süspansiyonlarının da tedarikçiliğini yapacakmış. Bunun için ABD'de Aktas North America Corporation adlı bir şirket kurulmuş. Amerika'daki operasyonlar bu şirket üzerinden yürütülüyormuş. Temelleri Bursa'da atılan bir grubun başarısını sizlerle paylaşmak istedik. Aktaş Holding'den söz açılmışken son dönemlerde otomotiv yan sanayi dışında bir sektöre de ağırlık verdikleri bilgisini de paylaşalım. Hepinizin malumu Türkiye su konusunda fakir bir ülke.

Önemli bir kısmı da buharlaşıyor. Buharlaşmaya şu anda çözüm bulmak zor ama toprak altına sızıntı için bir çözüm geliştirmişler. Aktaş Holding, baraj zeminlerine özel bir madde ile yalıtım uygulayarak su kaçaklarının önüne geçmiş. Eskilerine uygulanamasa da yeni yapılan barajların hepsinin zemini kaplanarak su kaybı en aza indiriliyormuş...

BIST-100'de destekler önemini koruyor

BIST-100 endeksi haftaya negatif bir açılışla başlayarak hafta içinde 111.107 ve 117.758 arasında volatil bir seyir izledi. Haftanın ilk gününde aşağı yönlü açılan endeks satıcılı bir seyir izledi. Salı günü görülen en düşük seviye olan 111.107 seviyesi ile haftanın en düşüğü görüldü. Fakat en düşük seviyeden gelen atımlarla endeksin salı gününü pozitif kapattığını gördük. Çarşamba ve perşembe günü alıcılı seyrin devam ettiği endeks cuma günü gelen satışlarla haftanın son gününü düşüşle kapadı. Hafta başından itibaren volatil hareket eden endeks, kuvvetli destek konumunda olan 115.000 seviyesinin hemen üzerinde 115.147'den kapandı.

Haftalık grafiklerde kısa vadeli hareketli ortalamalar yukarı yönlü hareket ederken günlük grafikte yükseliş ivmelerinde bir miktar yavaşlama olduğu görülmektedir. Kısa vadeli trend göstergeleri ise günlük grafikte aşağı yönlü ivmelerini korumaktadır. Aşağı yönlü hareketlerde 115.000-114.400 destek bölgesi altına düşülmesi aşağı yönlü hareketlerde ivmelenmeye neden olabilir. Bu durumda destek olarak 113.500 - 112.200 ve devamında 111.700 desteklerinin önem kazanacağını düşünüyoruz, □nümüzdeki hafta içinde direnç konumunda olan 116.600 seviyesi üzerine geçilerek bu seviye üzerinde kalıcılığın korunabilmesi durumunda yeniden yukarı yönlü potansiyelin artacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Dolar/TL'de kısa vadede 3.8860 hedefte

Amerika Birleşik Devletleri öncülüğündeki koalisyondan geçen hafta pazar günü gelen "ABD öncülüğündeki Koalisyon 30 bin kişilik sınır güvenlik gücü oluşturmak için Suriye'deki müttefikleriyle çalışıyor” açıklamasına bağlı olarak bölgedeki tansiyonun artış kaydetmesi ve jeopolitik risklerdeki yükselişin etkisiyle dolar/ TL'nin hızlı bir yükseliş kaydettiğini izledik. Haftaya 3.7593 seviyesinden başlayan dolar/TL artan risklerin etkisiyle haftanın ilk işlem gününde 3.8042 seviyesini test etti. 3.80 direncinin kırılmasına ve risk fiyatlamasma bağlı olarak güçlü seyrini koruyan dolar/TL'nin, ECB açıklamaları nedeniyle bir miktar gerileme kaydeden euro'dan da destek bulduğunu gördük. Tüm bu gelişmelerin etkisi ile hafta içerisinde en yüksek 3.8338 seviyesini test eden kurun, ilerleyen günlerde ABD’den gelen ılımlı açıklamaların risklerin sindirilmesinde etkili olmasına bağlı olarak kazançlarını geri verdiğini takip ettik.

Perşembe günü yurt içinde takip edilen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB] PPK Toplantısında, piyasadaki konsensüs beklentilerle uyumlu olarak faiz oranlarında bir değişikliğe gidilmezken, karar metninde sıkı duruştaki kararlılık vurgusunun güçlendirilmesi TL’yi destekleyen bîr diğer önemli unsur oldu. Perşembe günü hafta başındaki kazançlarını geri vererek 3.7581 seviyesine gerileyen dolar/TL, haftanın son işlem günü ABD’den gelen yeni açıklamalar ve yaşanan gelişmelerin etkisiyle tekrardan 3,80 TL'li seviyelerin üzerinde fiyattandı. Bu hafta da Afrin operasyonu ile ilgili gelişmeler takip ediliyor olacak. Yaşanan gelişmelere bağlı olarak risk fiyatlamasının etkili olması durumunda kurda geçen hafta izlediğimiz volatilitenin devam edebileceğini düşünüyoruz. 3.8050 üzerindeki her fiyatın teknik olarak 3.8860 civarını gündemde tutmaya devam ettiğini düşünüyoruz. Aşağıda ise 3.78-3.75 TL seviyelerinin güçlü destek noktaları olduğunu değerlendirmekteyiz. Ancak mevcut gelişmeler ve bölgedeki olası askeri operasyon ile birlikte ilerleyen günlerdeki belirsizlikleri göz önünde bulundurduğumuzda kur tarafında aşağı yönlü potansiyelin oldukça sınırlandığını ve aşağı yönlü geri çekilmelerin alım fırsatı oluşturmaya devam edeceğini düşünüyoruz.

Jeopolitik riskler ekonominin önüne geçti

Borsada kısa vadeli trend göstergeleri günlük grafikte aşağı yönlü ivmelerini koruyor. Gelişmelere bağlı olarak risk fiyatlaması etkili olursa dolarda teknik olarak 3.8860 seviyesi gündeme gelebilir...

SURİYE’YE yönelik operasyon beklentilerini artıran açıklamaların ardından konunun muhatabı Suriye, Rusya ve ABD tarafından gelen mesajlar piyasalarımızda hafta boyunca dalgalı bir görünüm yaşanmasına neden oldu. Önceki hafta dile getirilen operasyon söylemleri piyasalarımız üzerinde çok fazla etki yaratmazken, geçtiğimiz hafta bu operasyonun çok kısa bir süre içinde başlayacağının ifade edilmesi tedirginliğini artırdı. Hafta içinde ABD öncülüğündeki DEAŞ karşıtı koalisyonun sözcüsü Albay Ryan Dillon’m Afrin, koalisyonun operasyon alanı içerisinde değil şeklindeki sözleri, ABD’nin operasyona yeşil ışık yaktığı şeklinde yorumlandı. Bu açıklama sonrası Borsa İstanbul Sah günü başladığı yükselişini haftanın son gününe kadar devam ettirerek operasyon söylemlerinin neden olduğu tüm kayıplarını geri aldı.

Ancak haber akışı bununla kalmadı Perşembe günü Suriye Dışişleri Bakanı Yardımcısı, Türkiye’den Afrin’e yönelik herhangi bir askeri operasyon bir saldırı eylemi olarak değerlendirileceğini, Türk savaş uçaklarının olası bir saldırısında Suriye hava savunmasının Türk uçaklarını vurmaya hazır olduğunu açıkladı. Bu açıklama operasyona Rusya’nın da karşı olabileceği şeklinde değerlendirilirken, haftanın son gününe girerken ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nauert, olası Afrin operasyonu konusunda Türkiye’yi böyle bir adım atmamaya çağırıyoruz şeklinde bir açıklama yaptı. Tüm bu açıklamalar operasyonun zamanlaması, kapsamı ve bölgedeki diğer güçlerle ilişkiler konusunda sora işaretleri yaratırken, Cuma günü Borsa İstanbul üzerinde baskı oluştuğunu gördük. Bu hafta da öncelikli konumuz ekonomik gelişmelerden ziyade Suriye’deki gelişmeler olmaya devam edecek. Bu durum günlük haber akışına bağlı sert dalgaların devam edebileceği şeklinde değerlendirilebilir.

TCMB ÖNEMLİ BİR MESAJ VERDİ

Geçtiğimiz hafta Afrin gündemi nedeniyle geri planda kalan TCMB Para Politikası Kurulu toplantısı karar metninde enflasyon vurgusunun artırılmış olması önemli bir gelişme olarak kayda geçti. Kurul önceki toplantı metinlerinden farklı olarak, enflasyondaki bozulmanın yanma enflasyon beklentilerindeki bozulmayı da ekleyerek, baz etkisi ve geçici faktörlerden bağımsız bir şekilde enflasyonda belirgin bir iyileşme ve hedeflerle uyum sağlanana kadar sıkı duruşun korunacağı mesajı verildi. Bu açıklamanın anlamı, aralık ayında başlayan baz etkisi kaynaklı düşüşün yılın ilk çeyreğinde devam etmesinin bir faiz indirime neden olmayacağı şeklinde yorumlanabilir. Mart ayında da beklenen Fed faiz artışı ile TCMB’nin sonraki birkaç aylık dönemde de faiz artışı ihtimalinin azalacağını göz önünde bulundurursak, en azından yılın ilk yarısı için faizlerde anlamlı bir düşüş beklememek gerektiğini düşünüyoruz.

DAVOS SÜRPRİZLERE HER ZAMAN AÇIK

Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos Zirvesi, 23-26 Ocak tarihlerinde İsviçre’nin Davos kasabasında başlıyor. Davos toplantıları esnasında global ekonomiye yön veren isimlerin yaptığı açıklamalar piyasalarda da önemli etkiler bırakabiliyor. Bu nedenle bu zirve piyasaların gündeminde önemli bir yer teşkil edebilir. Zirveye Türkiye’den de Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya katılıyor.

AVRUPA MERKEZ BANKASI TOPLANIYOR

Geçtiğimiz hafta piyasaların bundan sonraki seyri üzerinde kurlar tarafındaki hareketlerin belirleyici olabileceğini belirtmiştik. Bu görüşümüzü korumaya devam ediyoruz. Bu hafta Avrupa Merkez Bankası toplantısı gerçekleşecek. Toplantı öncesinde Avrupa Merkez Bankası yetkililerinden gelen açıklamalar dikkat çekiciydi. Avrupa Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Vitor Constancio, bir gazeteye verdiği demeçte, euro’nun son dönemdeki yükselişi ile ilgili temel ilkelerdeki değişiklikleri yansıtmayan ani hareketler konusunda endişeli olduğunu ifade etti. Değerlenen euro’nun bölge ekonomisi için oluşturduğu riskleri ve geçtiğimiz yıllarda bu yükselişten duyulan rahatsızlık göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa Merkez Bankası yetkililerinin bu sefer çok daha temkinli bir tutum sergileyeceklerini düşünüyoruz. Bu toplantının ardından şubat ayının ilk gönü sonlanacak Fed toplantısında bir faiz değişikliği kararı beklemiyor olsak da mart ayı beklentisini kuvvetlendirecek ifadeler kullanılması olasılığı oldukça yüksek. Ardından Fed’de olacak başkanlık değişimi de piyasanın yeni başkam test etmesine neden olabilecek bir gelişme. Tüm bu süreçte alınacak kararların ve yapılacak açıklamaların euro/ dolar başta olmak üzere tüm pariteler üzerinde sert hareketler getirme olasılığı oldukça yüksek olacaktır. Kurlardaki hareketlerin de diğer tüm piyasalar üzerinde sert etkiler oluşturabileceğini düşünüyoruz.

Erken uyarı modelim alarm veriyor

Dolardaki yükseliş beklentimi koruyorum. Hem temel hem de teknik faktörler kurda daha önce de belirttiğim 3.70-3.75 bandının yakın vade için taban bölge olduğuna işaret ediyor. Nitekim bu bölgeden tepki geldi...

Dünya piyasalarında son durum ve beklentiniz nedir?


Sizinle birkaç rakam ve birkaç grafik paylaşacağım.

ABD Merkez Bankası Fed’de çalıştığım dönemde oluşturduğumuz “erken uyarı” modeli giderek daha güçlü bir şekilde alarm veriyor. 150’ye yakın öncü göstergeden oluşan bu modelin kriz öngörme kabiliyetinin oldukça yüksek olduğunu belirtmeliyim.

2018’in ikinci yarısı ve 2019 yıllarında global kriz hiç olmadığı kadar yüksek ihtimale sahip. Şöyle başlayalım. Dünya ekonomisi 75 trilyon dolar büyüklüğünde.

Altın piyasası 2.9 trilyon dolar civarında. Ama türev ürünler piyasasının tahmini büyüklüğü 1.5 katrilyon dolara ulaşmış durumda. Dünya ekonomisinin 20 katını konuşuyoruz. Türev ürünlerin fiyatlarım S&P500 borsa endeksi, Euro/dolar paritesi gibi dayanak varlıkların fiyatlarındaki değişimler dahil olmak üzere birçok faktör belirliyor. Ve sanıldığının aksine türev ürünlerin çok önemli bir bölümü risk yönetimi (hedge amaçlı) amacıyla kullanılmıyor. Yatırımcılar daha yüksek kaldıraçla daha büyük kazançlar elde edebilmek için spekülatif olarak kullanıyor türev ürünleri. Bu bilgileri cebimize koyalım ve ilerleyelim. Bitişikteki grafikte global finansal piyasalarının başat göstergesi S&P500 endeksi bulunuyor. CAPE rasyosu aslında bildiğiniz fiyat/kazanç oranı. Ama belli bir yöntem kullanılarak konjonktüre göre uyarlanıyor. Borsadaki fiyatların borsayı oluşturan şirketlerin kazançlarına göre durumunu gösteriyor. Görüldüğü üzere borsa fiyatları ile kazançlar arasında tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir kopukluk oluşmuş durumda. Yüzyılın en büyük finansal balonu ile karşı karşıyayız. Üstelik ikinci grafikte de görüldüğü gibi tarihin en büyük balonuna 2001 krizinde bile görülmemiş kaldıraçlarla yatırım yapılmış halde. Kaldıraçlı işlemler en ufacık ters haberde ters işlemlerle kapatılır. Bu da panik satış yaratır. Panik satışlar bu ürünlerin üzerine inşa edilmiş olan türev ürünleri bir bir patlatmaya başlar. Krizler böyledir. O günleri iyi biliriz. 1998, 2001, 2008-2009. Hiç kimsenin beklemediği anda başlar o dalga, önüne ne çıkarsa süpürüp atar. Kağıttan kule gibi devrilir her şey. Altında kalır ne varsa. Ne menem bir küresel finansal varlık balonunun içinde eşindiğimizi hangi metriğe bakarsa baksın görüyor akıl melekeleri hala yerinde olan her insan, ibretlik bir dönemden geçiyoruz, 2008 krizinin arifesini anımsatıyor öncü gösterge olarak referans aldığımız ne varsa. Uyarma ihtiyacı görüyorum. Global krize hazırlıklı olmalıyız hem şirket bilançolarıyla hem de kişisel bilançolarımızla. Borçlanmanın olabildiğince uzun vadeli yapılmasının, varlıkların da olabildiğince nakde yakın şekilde tutulmasının gerektiği bir döneme giriyoruz.

Global krizin etkisi ne olur?

Gelişen ülke para birimlerinde değer kaybı yaşanır. Dünya borsa endekslerinde, başta petrol olmak üzere emtia piyasalarında ve altın fiyatlarında düşüş olur. Korku endeksi VIX’te yükseliş ABD tahvillerine yönelimi beraberinde getirir. Dolar genel anlamda tüm para birimleri karşısında değer kazanır. Yatırım tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir ama yüzde 60’ı TL mevduat, yüzde 35’i döviz (ağırlıklı olarak dolar) ve yüzde 5’i gram altın olan bir portföy bu tip dönemler için koruyucu olabilir.

Dolar kuru beklentiniz değişti mi?

Hayır değişmedi. Hem temel hem de teknik faktörler kurda daha önce de belirttiğim gibi 3.70-3.75 bandının yakın vade için taban bölge olduğuna işaret ediyor. Nitekim de bu bölgeden tepki geldi ve kur haftayı 3.80 üzerinde kapattı. Yükselişin devam etmesini bekliyorum.

17 Ocak 2018 Çarşamba

Dolar/TL'de düşüş devam eder mi?

Geçen hafta yurtiçinde takip edilen en önemli gelişmelerin başında aralık ayına ait enflasyon verisi yer aldı, TÜFE aralık ayında konsensüs beklentilerin bir miktar üzerinde gelse de, kur tarafında anlamlı bir etki yaratmadı, ABD’de devam etmekte olan dava ile ilgili jürinin, Hakan Atilla'yı altı suçtan beşinden suçlu bulunduğuna yönelik hafta ortasında gelen haber akışları kur tarafında 3.78 TL'li seviyelere doğru bir yükselişe neden olsa da, dolar/TL kurunun bu seviyelerde kalıcılık yakalayamadığı izlendi. Doların küresel piyasalarda zayıf seyrini sürdürdüğü haftada, diğer ülke para birimleri ile uyumlu olarak Türk Lirası'nın da dolar karşısında değer kazandığı takip edildi. Geçen hafta çarşamba günü açıklanan FOMC tutanaklarının, üyelerin faiz artırımları konusunda fikir ayrılıkları olduğuna işaret etmesi doları zayıflatan etmenlerin başında yer aldı. Ayrıca haftanın son işlem gününde ABD'de açıklanan tarım dışı istihdam verileri de doların seyri üzerinde etkili oldu. Tarım dışı istihdam verisinin piyasadaki konsensüs beklentileri karşılayamadığı gözlendi.

Enflasyonun öncü göstergelerinden sayılan ve Fed tarafında da izlenen ortalama saatlik kazançlar verisi ise aralık ayında aylık bazda yüzde 0.3 olan piyasa beklentisini karşılasa da, bir önceki aya ait verisinin yüzde 0.2'den yüzde 0.1’e revize edilmesi dolardaki değer kayıplarını hızlandırdı. Doların gelişmiş altı ülke para birimi karşısındaki değerini gösteren dolar endeksinin [DXY) 92 seviyesinin altına gerilediği haftada, endeksin eylül ayı seviyelerinden işlem gördüğü dikkat çekmekte. Aralık ayının sofi günlerinde ABD ile vize krizinin çözüldüğüne yönelik gelen haber sonrasında 3.80 desteğini kıran dolar/TL'nin, bir süre 3.80-3.75 bandı içerisinde hareket ettiğini gözlemledik. Zayıf gelen tarım dışı istihdam verisi ile birlikte 3.75 desteğini de kıran kurun, yeni haftada 3.75 altındaki seyrini sürdürmesi durumunda, 3.75-3.70 TL aralığında yeni bir bant içerisinde hareket ettiğini görebiliriz. Doların küresel piyasalardaki zayıf seyrini sürdürmesi durumunda, bant aralığının alt desteği konumunda bulunan ve 100 günlük hareketli ortalamanın da bulunduğu seviye olan 3.70 TL'ye doğru geri çekilmelerin izlendiği görülebilir. 3.70 TL seviyesi oldukça güçlü bir destek konumunda olup, bu desteğin kırılması için ekstra pozitif haber akışlarına ihtiyaç duyulduğunu düşünüyoruz.

Bu nedenle kurda kısa vadede aşağıdaki destek seviyelerine doğru olacak geri çekilmelerin alım fırsatı oluşturacağını düşünüyoruz. Ayrıca küresel piyasalarda son haftalarda zayıflayan ve eylül ayındaki seviyelerine gerilen dolar endeksinde tepki hareketlerinin etkili olabileceğini ve buna bağlı olarak kur tarafında yukarı yönlü hareketlerin gözlenebileceğini de not etmekte fayda var. Yukarı yönlü hareketlerde ise 3.75 seviyesinin tekrar geçilmesi ve 3.78 TL üzerinde kalıcılık yakalanması yükselişlerin devamlılığı açısından önem taşımaktadır. 3.78 - 3.80 TL aralığında oluşan güçlü direnç bölgesinin kırılması durumunda, kurdaki yükselişlerin ivme kazandığı 3.85-3.90 bölgesine doğru bir yükseliş gerçekleştirdiği izlenebilir.

Borsa İstanbul tarihi zirvelerini yeniledi

BIST-100 endeksi haftaya pozitif bir açılışla başlayarak hafta içinde 115.152 ve 118.395 arasında yukarı yönlü bir seyir izledi. Haftanın ilk gününde yukarı yönlü açılan endeks alıcılı bir görüntü çizdi. Çarşamba günü haftanın en yüksek seviyesi olan 118.395 rakamı görülse de aynı gün gelen satışlarla endeks günü kayıpla kapadı. Perşembe günü satıcılı seyrin devam ettiği endekste hafta içinde en düşük seviye olan 115.152 seviyesi görüldü.

Cuma günü bir miktar toparlanma oldu fakat bu toparlanmanın düşük işlem hacmi ile gerçekleştiğini gördük. İşlem hacmi ise haftalık bazda değerlendirildiğinde önceki haftaya göre yüksek bir seyir izledi. Kısa vadeli hareketli ortalamaların günlük ve haftalık grafiklerde yukarı yönlü ivmelerini korudukları görülürken kısa vadeli trend göstergelerinde görülen yorulmalar dikkat çekici.

Önümüzdeki hafta içinde 115.150 desteği üzerinde kaldıkça yukarı yönlü pozisyonların korunabileceğini düşünüyoruz. Direnç konumunda olan 118.400 seviyesinin yukarı kırılıp kırılamayacağı yukarı yönlü hareketin devamı konusunda belirleyici olacaktır. 118.400 direnci üzerinde takip edeceğimiz seviyeler 118.900 -119.500 ve 120.400 olarak öne çıkmaktadır. Aşağı yönlü hareketlerde ise 115.150 desteğinin aşağı kırılması durumda destek olarak izleyeceğimiz seviyeler 114.600 -113.500 ve 112.150 olarak öne çıkmaktadır.

Küresel risk iştahı TL varlıkları da pozitif etkiliyor

Borsa İstanbul’daki iyimserliğin devamı için risk iştahının küresel ölçüde yüksek seyretmesine ihtiyaç var. Doların küresel piyasalardaki zayıf seyrini sürdürmesi durumunda, alt destek konumundaki 3.70 TL’ye doğru geri çekilmeler görülebilir...

YENİ yıla küresel ölçüde yüksek risk iştahı ile başladık. ABD’de endeksler tarihi rekorlarım genişletmeye devam ederken, Borsa İstanbul’da geçtiğimiz ay başlattığı yükseliş serisini yeni zirvelerle taçlandırdı. Hafta içinde 118 binin üzerini test eden BIST-lOO’de zaman zaman gelen teknik kar satışları dikkat çekse de bu satışlar trend dönüşü için yeterli bir sinyal üretmedi. Bu hafta BIST-lOO’de izleyeceğimiz en önemli seviye daha önceki zirvelerin bulunduğu 115 bin civarı olacak. Bu seviyenin altında olacak kapanışlar aralık ayında başlayan ve yüzde 15’e ulaşan sert ve büyük bölümü hacimsiz gerçekleşen yükselişin sonlandığına dair bir işaret oluşturabilir.

ENFLASYONDA DÜŞÜŞ BEKLENTİSİ SINIRLANIYOR


Geçtiğimiz hafta açıklanan Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) Aralık ayında aylık bazda yüzde 0.69 ile yüzde 0.63 seviyesindeki konsensüs beklentilerin hafif üzerinde gerçekleşti. 2016 yılsonunda yüzde 8.53 seviyesinde olan yıllık TÜFE 2017 yılsonunda 339 baz puan artışla yüzde 11.92 seviyesine çıktı. Enflasyondaki yüksek seyir ve özellikle çekirdek TÜFE göstergelerindeki bozulmanın sürmesi nedeniyle kısa-orta vadeli enflasyon görünümü, temel ekonomik dinamikler ve TL varlıkların seyri açısından açıklanan rakamların potansiyel etkisinin negatif olduğunu düşünüyoruz. Üretici fiyatlarındaki durum da TÜFE’den çok farklı değil. ÜFE, TL bazlı ithalat fiyatlarındaki olumsuz seyrin etkisiyle yüksek seyretmeye devam ediyor. 2016 yıl sonunda yüzde 9.94 seviyesinde olan üretici enflasyonu 2017 yılsonunda 553 baz puan artışla yüzde 15.47 olarak gerçekleşirken; 12 aylık ortalamalara göre değişim oranı ise 1152 baz puanlık artışla yüzde 15.82 oldu. 2016 yılının son çeyreği itibariyle ÜFE’de gözlenen artış 2017 yılının son çeyreği için güçlü bir olumlu baz etkisi oluşturmakta olup, yıllık ÜFE’nin kasım ayındaki yüzde 17.30 seviyesinden yüzde 15.47 seviyesine gerilemesindeki önemli unsurlardan biri oldu. TL’deki değer kayıpları ile emtia fiyatlarında gözlenen artışın TL bazlı ithalat fiyatları üzerinde oluşturduğu olumsuz etki ÜFE’deki yüksek seyrin temel nedeni olmaya devam ediyor.

Para politikası ile yönetilmesi daha muhtemel olan çekirdek göstergelerdeki bozulmanın devam ediyor olması önümüzdeki birkaç aylık dönemde baz etkisinin olumluya döneceği yönündeki beklentileri sınırlayabilir. 2018 itibariyle uygulamaya girecek olan vergi artışları da beklenen iyileşmenin sınırlı kalmasına neden olabilecek bir diğer risk unsuru. Buna rağmen, güçlü baz etkisi sayesinde 2018 yılının ilk yarısında TÜFE’nin bir miktar gerileme potansiyeli olduğunu düşünüyoruz. Enflasyonda beklenen sınırlı düşüşe rağmen TCMB’nin sıkı para politikasını bir süre daha sürdürmek zorunda kalacağını düşünüyoruz. 18 Ocak’taki yılın ilk PPK’sı öncesinde TL’de ekstra bir değer kaybı görülmedikçe TCMB’nin ilâve bir sıkılaştırmaya gitme ihtiyacı da doğmayabilir.

KÜRESEL RİSK İŞTAHI YÜKSEK

Son haftalarda Borsa İstanbul’da yaşanan yükselişte küresel risk iştahının oldukça yüksek seyrediyor olması da oldukça etkili. Gerek gelişmiş gerekse de gelişmekte olan ülkelerde hisse senetlerine yönelik ilgi devam ediyor. Borsa İstanbul aralık ayından başlayan dönemi baz aldığımızda en yüksek getiri sağlayan endeksler arasında yer alırken, bu performansta kasım ayında emsallerinden önemli ölçüde negatif ayrışmış olmasının getirdiği baz etkisi var. Gelecek haftalarda Borsa İstanbul’daki iyimserliğin devamı için risk iştahının küresel ölçüde yüksek seyretmesine ihtiyaç var. Bu hafta içeride de yurtdışm-da da trend üzerinde etkili olabilecek bir veri ya da haber akışı yok. Bu nedenle daha çok teknik seviyelerin ön plana çıkacağı bir fiyatlama eğilimi göreceğiz. Borsa İstanbul’da son dönemde görülen sert ve hacimsiz yükseliş olası bir düzeltmenin sert gerçekleşme ihtimalini artırıyor. Bu nedenle gerek Borsa İstanbul gerekse kurlar tarafında alınacak pozisyonlar için mutlaka bir stop-loss stratejisi oluşturulmalı.

OLUMSUZ HABERLER FÎYATLANMAK İSTENİYOR

Geçtiğimiz haftanın hatta son ayların en önemli konularından biri olan ABD’de görülen Hakan Atilla davasında jüri beklenen kararını açıkladı. Mahkeme jürisi, Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’yı yönetilen altı suçlamanın beşinden suçlu buldu. ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarım delmek, ABD’yi aldatma suçuna iştirak etmek, ABD bankalarını dolandırmak, ABD bankalarını dolandırmaya iştirak etmek, kara para aklama suçuna iştirak etmek konusunda suçlu bulunan Atilla, kara para aklamaktan suçsuz bulundu. Uzun zamandır beklenen kararın açıklanmasının ertesi günü Borsa İstanbul, güne pozitif bir başlangıç yapmayı başardı. Perşembe günü ise Bank of America Merrill Lynch’in 68 ülkeyi kapsayan altı aylık gelişen piyasalar değerlendirmesi basma düştü. Rapora göre Çin ve Rusya en sağlam ülkeler olarak nitelenirken, Güney Afrika, Brezilya ve Türkiye “Kırılgan Üçlü” olarak nitelendirildi. Bu haberin piyasalar üzerindeki etkisi ise sadece yarım gün sürdü. Bu fiyatlama davranışlarım mevcut trendin gücü ile açıklamak mümkün. Trend korunduğu sürece pozisyonlara sahip çıkma eğilimi haber etkilerinin sınırlı kalmasını sağlıyor. Bu nedenle TL varlıklarda trend dönüşüne işaret edecek her hangi bir teknik sinyal alınacak olursa mevcut pozisyonlarda hızlı bir reaksiyon almak faydalı olacaktır.

ÜZEYİR DOĞAN

Bilançoyu saat yönünde çevirme zamanı

Aylardır 2018’in ikinci yarısında kriz olasılığına dikkat çekiyorum. Zaman, borçları olabildiğince uzun vadeye, varlıkları olabildiğince nakde yakın varlıklara kaydırma ve kur riskini olabildiğince kapatma zamanı...

“JEOPOLİTİK Depresyon Yılı” diyor Eurasia Group 2018 için. Merrill Lynch çalışmasında “Tarihin en korkunç finansal balonunda olduğumuz”u yazıyor. Morgan Stanley, “Bir sonraki kriz 2008’dekinden beter olacak” diyor ve ABD’deki reel sektör borçlanmasının ürkütücü düzeylere ulaştığından dem vuruyor. Epeydir ben de işliyorum 2018’in ikinci yarısı ile 2019 döneminin “global kriz dönemi” olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu. Hatta gerek şirket gerekse de hane halkı finansalları için “bilançoyu saat yönünde çevirme” zamanında olduğumuzu ifade ediyorum.

İBRETLİK BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ

O günleri iyi biliriz. 1998, 2001, 2008-2009. Hiç kimsenin beklemediği anda başlar o dalga, önüne ne çıkarsa süpürüp atar. Kağıttan kule gibi devrilir her şey. Altında kalır ne varsa. Ne menem bir küresel finansal varlık balonunun içinde eşindiğimizi hangi metriğe bakarsa baksın görüyor akıl melekeleri hala yerinde olan her insan, ibretlik bir dönemden geçiyoruz, 2008 krizinin arifesini anımsatıyor öncü gösterge olarak referans aldığımız ne varsa.

Bir erken uyarı göstergesini de BofA Merrill Lynch paylaşmış geçenlerde. Önemli yatırım kuruluşlarından biridir, daha doğrusu oyun kuruculardandır. Krizden, savaştan, kaostan, emek sömürüsünden başka bir şey vadedemeyen kapitalizmin küresel ekonomiyi getirdiği yeri göstermesi açısından önemliydi. Pek tabii ki yüzlercesinden sadece biriydi. BofA, reel varlıkların finansal varlıklara oranının ölçüm yapılabilir tarihin en düşük seviyesinde olduğunu göstermeye çalışıyor ve uyarıyordu.

Morgan Stanley de son çalışmasında tahvil ve borç piyasalarının tetikleyeceği bir krizin 2018 yılında yaşanma ihtimalinin çok arttığını anlatan bir çalışma yayımladı. Euroasia Group yeni yayımladığı “2018’in En Önemli Riskleri” raporunda 2018 yılım jeopolitik depresyon yılı olarak nitelendirdi ve yaklaşmakta olan cisimleri detaylandırdı.

İKİ DÜNYA BİRBİRİNDEN UZAKLAŞTIKÇA

Krizin ne olduğunu tanımlamak için çok fazla kelime sarf etmeye gerek yok. Kriz, depremin bizzat kendisidir. Reel dünya ile reel olmayan finansal dünya birbirinden uzaklaştıkça enerji birikir (Merili Lynch’in hazırladığı grafik dahil birçok metrikte olduğu gibi).

Bu birikim öyle bir boyuta ulaşır ki artık zapt edemez sistem, ifrat halidir, taşıyamaz o yükü, engel olamaz büyük patlamaya. Böyle çıkar ortaya mali krizler. Sanal zenginleşmelerin kaçınılmaz sonudur.

Hayatın düzeltmesidir, ekosistemdeki aşırılıkların törpülenmesidir kriz.

Ezcümle, bugün karşımızda duran ta kendisidir. Kendisini iyi tanırız. Formülü sosyal laboratuvarlarda geliştirilmiş, Thatcher ve Reagan destekli.

“zenginde pişer fakire biraz düşer” tabanlı mevcut ekonomik modelin ürettiği mutat global krizlerden birine çarpmak üzereyiz gene.

HİÇBİR CEVABİN OLMADIĞI BİR YERDEYİZ

Neoliberalizmle yaldızlanmış kapitalizm 2008-2009 kriziyle yıkılmıştı. Ölüyü mezardan çıkarma gayretiyle gelişmiş ülke merkez bankaları bol ve ucuz parayı boca etti üzerimize. Şimdi tanımsız ve tuhaf bir bulamacın içinde yüzüyoruz nereye gittiğimizden bihaber. Saçtıkları para her zaman ve her yerde altta kalan emekçiye gene uğramadı. Egemen sermayenin finansal varlıklarını şişirdikçe şişirdi. Şimdi hiçbir cevabın olmadığı yerdeyiz. Fed korkudan faiz artıramıyor, biliyor finansal varlık balonunun patlamak üzere olduğunu, iğneyi batıran olmak istemiyor. Bekliyor biçare, o bekledikçe daha da büyüyor ve güçleniyor canavar. Emperyalizm içinde güç kaymaları yaşanıyor, irçok ülke ve toplum sancılı bir altüst oluş içinde. “Oyun kurucu” özelliğini giderek yitirmekte olan ABD, Trump ve şürekası ile kabuk y/ bağlamamış ne kadar yara varsa kaşımaya devam ediyor.

ZOR GÜNLERİN ELİ KULAĞINDA
Gelir dağılımı hiç olmadığı kadar bozulmuş durumda, insanlığı çürüten, tahammülsüzlük ve yabancı düşmanlığı virüsünün hızla yayıldığı bir iklim içinde savrulup duruyoruz. Ama bu hercümerç içinde küresel borsalar yılı makyajla kapattı. Makyaj akıyor oysa ki. Zor günlerin eli kulağında. 2018 ve 2019 küresel arenada çok meşakkatli geçecek. Böyle dönemlere hazırlıklı girmek gerek, risk yönetimi ve ev/şirket bütçe yönetiminin daha da önem kazandığı günlerdeyiz. Zaman, bilançoyu saat yönünde çevirme zamanı. Bir başka ifadeyle; borçları olabildiğince uzun vadeye, varlıkları olabildiğince nakde yakın varlıklara kaydırmanın ve kur riskini de olabildiğince kapatmanın gerekli olduğu bir dönemdeyiz.

ERKİN ŞAHİNÖZ

16 Ocak 2018 Salı

Global piyasalar

Yılbaşından eylül ayma kadar olumlu bir trend sergileyen piyasalarda son dönemde negatif gelişmeler nedeniyle düzeltmelerin olduğu gözleniyor. Kuzey Irak referandumu ve Suriye, vergi artışlarının etkileri, büyümeye yönelik endişeler ve son olarak ABD ile vize krizi yatırımcıların kafasında soru işaretleri yaratmış durumda. Buradan yola çıkarak uzmanlarla konuştuk ve 15 soruda piyasaların yönünü araştırdık. Uzmanların genel görüşüne göre, son dönemdeki olumsuzlara rağmen global tarafta gelişen piyasalar adına bir bozulma beklenmiyor. Türkiye özelinde haberlerle dönem dönem kırılmalar olabilir. Ancak bunlar da yatırım fırsatı olarak kullanılabilir. Uzmanların önerilerinde ise hisse senedi, TL mevduat ve döviz ürünleri öne çıkıyor.

Global piyasalarda yılbaşından bu yana devam eden pozitif görünüm eylül ayında FED’den yapılan şahin açıklamalardan sonra özellikle gelişmekte olan ülke piyasaları için yatay bir görünüme sahne oldu. Kuzey Kore ile ABD arasındaki gerginlik, Çin’in borç stokuna ilişkin endişeler, Ispanya’daki referandum, pozitif görünümün değişmesinde etkili olan diğer faktörleri oluşturdu.

Türkiye özelinde ise Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin düzenlediği referandum ve Suriye ve Kuzey Irak’a askeri operasyon beklentileri kurlarda yukarı yönlü harekete neden olurken hisse senedi piyasalarında risk algısının değişmesine yol açtı. Orta Vadeli Program’m (OVP) açıklanmasıyla birlikte duyurulan vergi artışları da piyasalara kâr satışı için neden sundu. Son olarak ABD ile Türkiye arasında karşılıklı olarak vize başvurularının askıya alınması diplomatik kriz olarak değerlendirildi ve piyasalarda sert fıyatlamalara neden oldu.

Sonrasında FED tarafında gelişmekte olan piyasalara yönelik olumlu beklentiler ve vize krizine yönelik görüşme trafiğinin başlayacağı haberleri olumsuz havayı biraz olsun dağıttı.
Bu süreçte BİST-100 110.000 seviyelerinden 101.000’e geriledi ve sonrasında 106.000 seviyelerine hareket etti. Dolar/TL, 3,43’ten vize kriziyle birlikte gün başlangıcında Uzakdoğu piyasalarında 3,90’ı gördü ve sonrasında 3,60-3,70 arasında dalgalanmaya başladı. Gösterge faiz yüzde 11,8’lerden yüzde 12,5’e çıktı ve şimdilerde yüzde 12 seviyesinin üzerinde. Gram altın fiyatı ise bölgesel riskler, Kuzey Kore gerginliği ve son olarak ABD ile vize krizi gelişmelerinin ardından 155,7 TL ile tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü.

Bölgesel riskler dikkate alındığında gram altın 150 TL’nin üzerinde seyretmeye devam ediyor. Bundan sonra piyasaların yönünü analiz etmek üzere 15 soruda uzmanların görüşünü aldık.
Piyasaların vize krizine verdiği tepkiyi değerlendirir misiniz? Bu tepki normal mi? Bundan sonra piyasalar hangi başlıkları izleyecek?

ING Yatırım Genel Müdürü Bülent Altınel'e göre, piyasalar genel olarak belirsizlikten tedirginlik duyar ve bu durumu fiyatlamalara yansıtır. Olumsuz algılanabilecek yeni haber akışının olmaması halinde de ilk verilen tepkinin şiddeti azalır hatta fiyatlarda kısmen geri çekilme yaşandığı gözlenebilir. Son yaşanan gelişmelerin de bu duruma örnek olduğunu söyleyen Altınel, "Eğer piyasalar bu durumun kalıcı olacağını düşünmüş olsaydı daha sert tepki verebilirdi” diyor. Önümüzdeki günlerde ise piyasalar için FED'in faiz arttırma ve bilanço küçültme planlan gelişmekte olan ülkelere risk iştahını belirleyici unsur olacak. Diğer taraftan ABD-Türkiye ilişkileri, Suriye'deki gelişmeler ve Kuzey Irak meselesi piyasalarca yakından takip edilecek.

Global piyasalarda, gelişmekte olan ülkeler için olumlu hava devam eder mi?

Zayıf dolar, düşük faiz, güçlü gelişmekte olan borsalar trendinin şimdilik devam edeceği görülüyor. Küresel risk iştahındaki düzelme devam ediyor. Enflasyondaki düşüşün geçici olmayabileceğine yönelik endişelerin öne çıktığı FED tutanakları sonrası dolar zayıflarken ABD tahvilleri değer kazandı. Aralık ayı faiz artış ihtimalinde bir değişiklik yok. Gelişmekte olan piyasalara yönelik risk iştahı güçleniyor, iş Yatırım analistleri, paranın bol, ucuz varlığın kıt olduğu bir konjonktürde gelişmekte olan piyasalara para akışının devam etmesini bekliyor. Analistlere göre, vize kriziyle ilgili olarak ABD'den bir heyetin gelecek olması, bu ay dünya ortalamasına göre yüzde 6 aşağı performans sergileyen Türk varlıklarını destekleyebilir.

Borsa gelişmekte olan piyasalara göre Iskontolu mu? Ne yapmalı?

Vize krizi sonrası yaşanan sert satışlarla birlikte Borsa İstanbul'un gelişmekte olan piyasalara göre iskontosu yüzde 40'a gelerek tarihi dip seviyelerine yaklaştı. Bu seviyeleri alım fırsatı olarak gördükleri konusunda yatırımcıları bilgilendirdiklerini söyleyen Yatırım Finansman Genel Müdürü Ömer Eryılmaz, yüzde 38 ile yüksek ıskontonun devam ettiğini belirtiyor. Eryılmaz, geri çekilmelerin uzun vadeli yatırımcılar için alım fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini anlatıyor.

Gösterge faiz çift hanede tutunmaya devam edecek mi?

Uzmanlar yakın vadede faizdeki yüksek seyrin korunacağını ve iki yıllık tahvilin bileşik faizinin yüzde 12 seviyesinin üzerinde tutunacağını düşünüyor. Türkiye 10 yıllık tahvil faizlerinde yüzde 11,5 seviyelerinden tepkilerin geldiği görülüyor. Bu süreçte yüzde 11,1 seviyelerine kadar gerileme olabilir. Ancak yüzde 10,7 seviyeleri aşağı yönlü geçilmediği sürece, orta vadede yüzde 11,2'lerin üzerindeki hareket dikkat çekici olabilir.

Olası negatif ve pozitif faktörlerin borsaya yansıması nasıl olur?

Kuzey Irak ve Suriye'deki gelişmelerin, ABD ile ilişkilerin, dördüncü çeyrek büyümesindeki soru işaretlerinin ve vergi artışlarının sektörlere muhtemel etkilerine değinen Ata Portföy Genel Müdür Yardımcısı Cemal Demirtaş, piyasada güçlenmelerin ardından olumsuz haberlerde yine kuvvetli satışların gelebileceği yorumunu yapıyor. Demirtaş'a göre, bölgesel tansiyonun daha hızlı düşmesi, ABD faiz artırımlarının beklentilerden yavaş gerçekleşmesi ve gelişmekte olan ülkelere olan fon girişlerinin artması durumunda Türkiye de bu durumdan faydalanabilir. Sonuçta borsada hedef değerlerinin 12 aylık dönemde 128.000 olduğunu anlatan Demirtaş şunları söylüyor: "Kısa vadede, önümüzdeki 3-6 aylık dönemde, bölgesel ve genel anlamda artan jeopolitik riskler piyasaları bir süre rahatsız edebilir. Ayrıca vergi artışlarının ekonomiye muhtemelen etkileri, KGF'nin katkısının yılın ilk dokuz ayındaki gibi olamayacağı beklentileri, çok güçlü bir dokuz ayın ardından son çeyrekte ve 2018 yılının ilk çeyreğinde büyümenin de hız kesmeye başlayabileceği yönünde oluşan riskler de kısa vadede borsada baskı yaratabilir!'

TL faiz tarafında hangi yatırım aracı öne çıkıyor?

Enflasyonun çift haneli seviyelerde olduğu bu süreçte yılın son çeyreğine yönelik beklentiler de önemli bir düşüşe işaret etmiyor. Bu durumda tahvil ve bono yerine öne çıkan yatırım aracı, faizi yıllık bazda yüzde 14-15 seviyelerinde seyreden mevduat. Bunun yanında özel sektör tahvili veya özel sektör tahvili fonları da yatırımcıların tercihleri arasında olmaya devam ediyor.

Dolar/TL'de bundan sonraki beklentiler nedir? Yıl sonu için yeni denge seviyeleri neresi?

ABD ile yaşanan vize krizi sonrası yurtiçi piyasalar açılışta sert tepkiler verse de haftanın devamında toparlanma çabalarının oluştuğunu izledik. Dolar/TL'de 3,80'ti seviyelerin hatta Uzakdoğu'da açılışta 3,90'ın görülmesinin ardından 3,70'in altına doğru hareketler gözlendi. ABD'nin vize kararının ardından Türkiye'ye bu krizin aşılması amacıyla gelecek heyet ile yapılacak görüşmelerden çıkacak sonuçlar yakından izlenecek.

Vize sorununda uzlaşma sağlanması piyasalardaki stresi azaltabilir. Dolar/TL'de yönün yukarıyı işaret etmeyi sürdüreceğini söyleyen Ahlatcı Yatırım Menkul Değerler Genel Müdürü Tuncay Karahan, şöyle devam ediyor: "Düzeltme hareketi 3,65-3,60 bölgesine doğru bir hareket getirdi. Fakat teknik olarak baktığımızda 3,60 üzerinde kalındığı sürece kurda yeniden 3,70-3,80 bölgesine doğru hareket olanağı var. Vize krizinin çözüme kavuşması ihtimalinin gerçekleşmesi durumunda yurtiçi piyasalarda yaşanacak rahatlamayla 3,60'ın altında hareketler meydana gelirse, 3,55-3,50 bölgesine doğru hareketler görülebilir."

Altın fiyatları yeni gelişmelere nasıl tepki verdi? Altında TL ve ons olarak beklentiniz nedir?

Altın fiyatları ons tarafında ABD'den gelen verilere ve jeopolitik risklere göre dalgalanmaya devam ediyor. FED'in aralık ayında faiz artıracağına dair beklentilerin keskinliğini koruması ve Başkan Trump'ın vergi reformunu kongreden geçirebileceği beklentisi altın fiyatlarında baskı yaratıyor. Diğer yandan Kuzey Kore ile yaşanan gerginlik jeopolitik riskler bakımından altın fiyatlarının daha fazla düşüş yaşamasını engelliyor. Ons altında 1.295 direnci önemini koruyor. Bu seviye üzerinde kalıcılık sağlanabilirse atımlar hız kazanabilir ve I.305-I.315 bölgesine doğru bir hareket meydana gelebilir. Gram altında ise hem küresel jeopolitik gelişmeler hem de Türk Lirası'nda son günlerde yaşanan olayların etkileriyle oluşan değer kaybı yukarı yönlü hareketleri destekler nitelikte oldu ve gram/TL 155 TL ile rekor seviyesini gördü. Önümüzdeki süreçte bu gelişmelere bağlı olarak gram altında 150 TL üzerinde kalıcılık sürdükçe, yukarı yönde 155-160 TL bölgesine doğru hareketler görülebilir.

Gram altında dip seviye neresi olarak görülüyor?

Altında dolar/TL tarafındaki hareketin gram fiyatlarını yukarı çektiğini gördüklerini söyleyen ALB Menkul Genel Müdürü Cihan Aluç, bu süreçte hanehalkının daha çok satışa yöneldiğine dikkat çekiyor. Aluç, "Ons tarafında son günlerde ABD 10 yıllık faizlerindeki gerilemeye paralel olarak bir tepki hareketinin geldiği görülüyor. Ons tarafında 1.292 dolar üzerine yerleşmeler yaklaşık olarak 20 dolarlık bir çıkış yaşatabilir. Bu durumda kısa vadede gram altında 147TL seviyelerini dip olarak kabul edebiliriz" diyor.

Faiz tarafında ne bekleniyor?

Son yaşanan gelişmelere dayalı olarak içinde bulunulan belirsizlik ve jeopolitik risklerle birlikte yükselişe geçen tahvil faizleri, önümüzdeki süreçte bu belirsizliklerin süreceği beklentisi altında yükselişine devam edebilir. Siyasi risklere ek olarak enflasyonun çift hanelerde seyretmesi ve bu nedenle Merkez Bankası'nm sıkı para politikası uygulamaya devam etmesi de tahvil faizlerinin önümüzdeki haftalarda da yüksek seviyelerde kalacağı beklentisine yol açıyor. Bununla birlikte küresel boyutta tahvil faizlerinin yükselmeye devam etmesiyle beraber gelişmekte olan ülke tahvilleri geneline para girişlerinin yavaşlaması beklentisi de faizlerin yüksek seyrini korumasında etken olabilir.

Yatırım fonu pazarında hangi ürünler tercih ediliyor, hangi fonlar kazandırıyor?

Yatırım fonu platformu TEFAS'ın verilerine göre platformdaki fonların toplam büyüklüğü 44,1 milyar TL. Burada en büyük payı 22,7 milyar TL ile borçlanma araçları alıyor. Onu 14,1 milyar TL ile para piyasası fonları takip ediyor. Hisse fonlar ise 2 milyar TL ile üçüncü sırada yer alıyor. Ancak son bir yıllık getiriler itibarıyla bakıldığında, hisse fonlar yüzde 35 getiriyle ilk sırada bulunuyor. Onu yabancı hisse fonlar ağırlıklı fon sepeti fonları yüzde 22,7 getiriyle takip ediyor. Karma fonlar ise yüzde 19,1 getiriyle üçüncü sırada yer alıyor. Deniz Portföy Genel Müdürü Fatih Arabacıoğlu, "Son dönemde dövizdeki hareketlilikten dolayı Eurobond fonlara ilgi var. Karma fonlarda da talep artıyor, Tahvil, ÖST ve hisse fonlarda belirgin bir değişiklik yok" diyor, iş Portföy Genel Müdürü Tevfik Eraslan da gerek USD/TL'nin yükselişinden gerekse yurtdışı piyasaların olumlu hareketinden yararlanmak isteyen yatırımcıların Eurobond ve yabancı hisse fonlarını tercih ettiğini söylüyor. Eraslan'm verdiği bilgiye göre, yılbaşında 1,2 milyar TL olan Eurobond fonları ekim ayı itibarıyla 2 milyarTL'ye yaklaştı. Yabancı hisse fonlarında da yılbaşına göre büyüklükler neredeyse 2,5 kat arttı. Belirsizlik dönemlerinde altın fonuna olan ilgi de artıyor. Ekim ayı itibarıyla altın fon büyüklüğü 380 milyon TL'nin üzerinde seyrediyor.

Dolar/TL'yi etkileyecek gelişmeler neler olacak?


Zaman zaman piyasalarda oynaklık gözlenebilecekse de, TCMB'nin bir süre daha sıkı para politikası uygulamasını devam ettireceği varsayımı altında, yabancı yatırımcıların 'carry trade' olanağı sürdükçe TL’ye ilgisinin devam edebileceği düşünülüyor. Yıl sonu için 3,60-3,70 seviyeleri yeni denge seviyeleri olarak gösteriliyor. TL ve TL varlıkları üzerindeki jeopolitik risklerden kaynaklanan iskontonun nedeni ABD ile olan gergin ilişkiler. Öte yandan TL'nin seyrini belirleyen tek faktör jeopolitik riskler değil. Global likidite koşulları ve burada da FED ile diğer büyük merkez bankalarının kararlan da kurları etkiliyor. Bir de tabii ki Türkiye ekonomisindeki gidişat ve uygulanan para politikası kurlar üzerinde etkili oluyor. ABD'den gelen olumlu veriler ve FED'in faiz artırım ve bilanço küçültme sürecine başlaması, doların önümüzdeki günlerde yükselişine hız kazandırabilir.

Portföy dağılımı nasıl olmalı?

Konuştuğumuz piyasa uzmanları genel olarak TL mevduat, hisse senedi ve döviz
ürünler ağırlıklı dengeli bir portföy önerisi yapıyor. Deniz Portföy Genel Müdürü Fatih Arabacıoğlu'na göre borsa tarafında büyük özel bankalar kendi tarihlerine göre en ucuz dönemlerinden birini yaşıyor. Telekom, petrol ve petrokimya, otomotiv sektörleri de hem büyüme hem de kârlılıkta çok iyiler. Mevduat, enflasyon beklentileri ve fon ihtiyacı nedeniyle verimli kalmaya devam ediyor. Arabacıoğlu, "Eurobondlarda ise Türkiye'nin risk algısında uluslararası yatırımcı bazında geri dönüş ve gelişen piyasa muadillerine doğru iyimserleşen bir hareket olmasını bekliyoruz" diyor.

Büyük dalgalanmalarda BES fonlarında, fon dağılımlarında değişiklik oluyor mu?

M Emeklilik Gözetim Merkezi verilerine göre, BES tarafında 6,8 milyon katılımcının 63,5 milyar TL'lik fonu var. Yüzde 25 devlet katkısı da 9,6 milyar TL. Bu yıl devreye giren otomatik katılım tarafında ise 3,3 milyon katılımcının fon büyüklüğü 1,2 milyar TL seviyesinde. BES sisteminde yatırımcıların yılda altı kez fon değişikliği yapma hakkı bulunuyor. Fon büyüklüğü olarak esnek fonların ve kamu iç borçlanma araçları fonlarının ön planda olduğunu söyleyen İş Portföy Genel Müdürü Tevfik Eraslan, konuşmasına şöyle devam ediyor: "Ancak bu fon türlerine olan ilgide azalma var. Diğer taraftan yılbaşında 1,5 milyar TL olan altın fonları ekim ayı itibarıyla 2,7 milyar TL'ye yaklaştı. Yine kamu dış borçlanma fonları 6,5 milyar TL'nin üzerine çıkarak yılbaşına göre yüzde 85 gibi ciddi bir artış gösterdi. Hisse senedindeki çok yüksek getiriye rağmen bu fonlara reel para girişi ise çok sınırlı"

Döviz Tevdiat Hesabı'nda (DTH) nasıl bir değişim gözleniyor?

Türkiye'de yatırımcının tercihlerinde döviz önemli bir yer I tutuyor. Döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar ise bu ilgiyi daha da artırıyor. 2017 yılı da bu anlamda yatırımcının dövize ilgisinin arttığı bir dönem olarak tanımlanabilir. Merkez Bankası verilerine göre, 2016 yılı sonunda 175 milyar dolar olan DTH'lar eylül sonunda 201 milyar dolara ulaştı. DTH'lar 18 Ağustos'tan bu yana 200 milyar dolar barajının üzerinde seyrediyor. Bu da DTH'lar için bir rekor oluşturuyor.

Geçici bir kriz

İş dünyası ABD ile yaşanan vize krizinin bir an önce çözülmesini bekliyor. Diyalog çağrısında bulunan iş insanları diplomasiye şans tanınmasını istiyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin tarihsel olduğu vurgusu dikkat çekiyor...

TÜRKİYE ile ABD arasında vize işlemlerinin askıya alınması, iki ülke arasındaki yaklaşık 17.5 milyar dolarlık dış ticaret hacmine sahip köklü ekonomik ilişkilere nasıl yansıyacağı sorusunu gündeme taşıdı. Askeri alan hariç bugüne kadar ABD orijinli firmaların Türkiye’de yaptığı 58 milyar dolarlık yatırımın bu süreçten nasıl etkileneceği, yeni yatırımların yapılıp yapılmayacağı konuşulmaya başlandı. “Vize krizi ne zaman biter? Vizelerin askıya alınması süreci daha büyük bir krize dönüşür mü?” soruları halen soruluyor. Böylesi bir dönemde NATO’nun iki güçlü üyesi ABD ve Türkiye ilişkilerini masaya yatırdık.

DİYALOG ÇAĞRISI

Türkiye ile ABD arasında vize işlemlerinin askıya alınmasının iki ülke arasındaki ilişkilere zarar vermesinden endişe eden ve sorunun bir an önce çözülmesini isteyen iş dünyası, diyalog çağrısında bulundu. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, NATO üyesi iki ülkenin ilişkilerinin güçlü olduğuna dikkat çekerek sorunun diplomatik süreçlerle kısa sürede çözüleceğine inandıklarını açıkladı.

NATO müttefikliği çerçevesinde bölgesel ve küresel istikrar açısından iki ülke ilişkilerinin belirleyici olduğunu vurgulayan TÜSİAD ise açıklamasında, “Bu krizin ikili ilişkilerin temellerini sarsmadan, karşılıklı güven ve yapıcı diyalog eşliğinde hafifletilmesi, akabinde de yaşanan anlaşmazlıkların hızlı bir şekilde çözülmesi öncelikli beklentimizdir ifadelerini kullandı.

“Diplomasiye şans tanımalıyız” diyen Türk Girişim ve Iş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu ise, stratejik, siyasi ve ekonomik ilişkilerin zarar göreceği uyarısında bulunarak, iş dünyası olarak bu sürecin iki ülke hükümeti arasında sağduyu ile sağlanacak uzlaşı ile bir an önce normale dönmesini beklediklerini dile getirdi.

Uluslararası Y atırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Ahmet Erdem, Türkiye ile ABD arasındaki siyasi sorunların diplomasi yoluyla çözülmesi ve ikili ilişkilerin kısa süre içinde normale dönmesi beklentisinde olduklarını vurgulayarak, “İki müttefik ülkenin bu sorunları aşabileceğine inanıyoruz” dedi.

Uluslararası Para Fonu (IMF)-Dünya Bankası yıllık toplantıları için ABD’de bulunan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in vize krizine ilişkin açıklamaları da iş dünyasının çağrısına benzer mesajlar içeriyor. Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizinin geçici olduğunu belirten Şimşek, iki ülke arasındaki ortaklığın güçlü olduğunu vurgulayarak çözümün diyalog olduğunun altım çizdi.
ABD ile Türkiye’nin vizeleri askıya alması kararında ikinci haftaya girildi. Bir yanda kapı arkası diplomasisinin işletildiği şu günlerde, diğer yandan iki ülke sorunlarım ve taleplerini masaya yatıracak. Bu hafta ABD’den Türkiye’ye bir heyet geleceği açıklanırken, Adalet Bakanı Ab-dülhamit Gül yaptığı bir açıklamada “Bizim de talep ettiğimiz iadeler var” diye hatırlattı.

BÜYÜK KRİZE DÖNÜŞÜR MÜ?

Vize krizi ikinci haftasına girerken kamuoyunda merak edilen sorulardan biri “Vize krizi ne zaman çözü lür, vizelerin askıya alınması süreci daha büyük bir krize dönüşür mü?” oldu. Para Dergisi’ne açıklamalarda bulunan SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü, Sakarya Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Yeşiltaş, kapı arkası diplomasisi ile yürütülen sürecin daha büyük bir krizi önleyeceğini ifade etti. “Taraflar bu krizin daha da büyümesini istemiyor” diyen Yeşiltaş şunları kaydetti:

“ABD’nin krizin çözümü için teklifini ilettiğini biliyoruz. Özellikle ABD tarafına suçlanan kişiyle ilgili delillerin sunulması ve ABD’nin ikna olması halinde bu krizin aşılacağını umuyorum. İkinci konu ise Türk tarafının Cumhurbaşkanı nezdinde açıklamaları sert olsa da ABD tarafı buna mukabil açıklamalarda bulunmuyor. Krizi derinleştirmekten yana değiller gibi duruyor.”

"İLİŞKİLER CİDDİ BİR TESTTEN GEÇİYOR"

“Vize krizi aşılırsa uzun süredir gerilen ABD Türkiye ilişkilerinde tansiyon düşer mi?” sorusuna da yanıt veren Yeşiltaş, Türk Amerikan ilişkilerinin ciddi bir krizden geçtiğine dikkat çekti. Vize krizi aşılsa bile boyutunun ve krizi ihtiva eden sebeplerin çok geniş olması nedeniyle sorunların hemen çözülecekmiş gibi durmadığını ifade eden Yeşiltaş, iki ülke arasındaki birinci meselenin FETÖ olduğunu söyledi. Burada sadece Fethullah Gülen’in iadesinin değil, ABD’nin 15 Temmuz’la olağan ilgisinin bulunduğu şüphesinin olmasının sıkıntı yarattığını kaydeden Yeşiltaş, ikinci konunun PYD-PKK meselesi olduğuna işaret etti. Yeşiltaş, “ABD, Suriye’de PKK meselesi ile ilgili Türkiye’nin taleplerini yerine getirmiş gözükmüyor. Bu Türkiye’yi ciddi manada rahatsız ediyor. Bu krizi başka bir boyuta taşıyor” dedi.

Yeşiltaş iki ülke ilişkilerini ciddi bir krizden geçiren üçüncü başlığı ise “ABD’nin bir geçiş döneminde olması” olduğunu vurguladı. Obama döneminde Türk-Amerikan ilişkilerini şekillendiren ekibin hala etkin pozisyonlarda olduğunu, ABD’nin deniz aşırı misyonlarında etkili olduğunu gördüklerini söyleyen Yeşiltaş şunları kaydetti:

“Bu da Obama dönemi politikasının devamı anlamına geliyor. Dolayısıyla Trump yönetiminin Türk-Amerikan ilişkilerinde ipleri elinde tutmadığını görüyoruz. Bu ister istemez, ABD yönetiminin değil de, bazı kişilerin ve kuramların Türkiye politikasına dönüşüyor. Ben bu anlamda Türk Amerikan ilişkilerinin karşı tarafta sahibi olmadığını düşünüyorum. Bu ciddi bir risk. Dördüncü bir boyut ise özellikle Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri. Bu durum ABD’de bir rahatsızlık uyandırıyor. Bunun siyasi ve askeri ayağı var. Suriye krizinde ortak hareket ve S-400 savunma sistemlerinin Ruslardan alınması. Bu dört meseleyi alt alta koyduğumuzda önümüzdeki dönemde farklı krizlerin ortaya çıkma riski yüksek.”

"GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞACAKLAR"

Yeşiltaş, “Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler kopma noktasına gelir mi? Askeri boyutta Türkiye NATO ilişkileri sıkıntıya düşer mi?” sorularına “Bu çok kolay olmaz” şeklinde yanıt verdi. Vize krizinde Pentagon’un yaptığı açıklamanın işaretler verdiğini söyleyen Yeşiltaş, “Bu durum askeri operasyonları ve işbirliklerini etkilemez” ifadesinin önemli olduğunu vurguladı. Tarafların feda edeceği şeylerin çok fazla olduğunu dile getiren Yeşiltaş, “Bu krizleri geçiştirmeye çalışacaklardır. Benim endişem bu krizlerin birleşerek büyük bir kartopuna dönüşebilme ihtimali. Özellikle de Türk-Amerikan ilişkilerinin ABD tarafında sahipsiz olması sıkıntıyı ve riski artırıyor” dedi.

Yatırımlar etkilenir mi sorusuna, Almanya ile en büyük sıkıntı yaşandığı dönemde Siemens’in Türkiye’de 1 milyar dolar enerji yatırımı kararı aldığını hatırlatarak yanıt veren Yeşiltaş, “Şirketler devletlerden çok daha rasyoneller. Türk-Amerikan ilişkilerinin ekonomi boyutunun çok fazla etkilenmeyeceğini düşünüyorum. En azından şu anda değil. O korktuğumuz büyük kartopu olur, ambargo gündeme gelirse o zaman durum farklılaşır” diye konuştu.

"İŞ DÜNYASINI ETKİLEMEZ"

Amerikan-Türk İş Geliştirme Konseyi Başkanı Uğur Terzioğlu ise, Türkiye ve ABD’nin karşılıklı olarak vize işlemlerinin askıya almasının iş dünyası faaliyetlerini etkilemeyeceğim söyledi. ABD ile iş yapan Türk vatandaşlarının ve zaten Türkiye ile iş yapan ABD vatandaşlarının uzun vadeli vizeleri olduğunu belirten Terzioğlu, “Aile içindeki bu anlaşmazlık da uzun sürmez. Bu hafta ABD’den heyet gelecek. Vizelerin askıya alınması olayı gerçek bir krize dönüşmeden çözülür” dedi.

Bugüne kadar Amerikalıların Türkiye’de yaptığı yatırımların askeri alan hariç 58 milyar dolara ulaştığını belirten Terzioğlu, Türklerin ABD’deki yatırımlarının ise 20 milyar dolar olduğunu kaydetti. ABD’de en büyük vergiyi ödeyen şirketler arasında iki Türk şirketinin de bulunduğunu ifade eden Terzioğlu, “Bu kriz devam etmez. ABD’de her yıl düzenlenen IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları için Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve beraberindeki heyet ABD’ye gitti. ABD Savunma Bakam James Mattis, vize krizi nedeniyle yaşanan diplomatik sorunların Türkiye ile askeri ilişkileri etkilemediğini söyledi. Askeri anlamda birlikte iyi çalışmalar yürütüldüğünü, yapılan çalışmalardan memnun olduklarını ifade etti. Amerika ile Türkiye’nin arasının açılması hiç kimsenin işine gelmez. Türkiye daha sert davranıp, İncirlik’i kapatabilir. ABD’ye bunun faturası ağır olabilir. Ortadoğu’da hakimiyetini kaybeder” diye konuştu.

DIŞ TİCARET 17.5 MİLYAR DOLAR

ABD ile başlayan vize krizinin ardından gündeme gelen sorulardan biri de ticari ilişkilerin ne olacağı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2016’da Türkiye’nin ABD’ye ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 4 artışla 6 milyar 623 milyon dolar düzeyinde gerçekleşirken, ithalatı yüzde 2.5 azalışla 10 milyar 868 milyon dolar oldu. Böylece iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi bir önceki yıla göre yüzde 1.1 azalışla 16 milyar 842 milyon dolara geriledi. 2016 yılında ABD en çok ihracat yapılan beşinci ülke olurken, ithalatta dördüncü sırada yer aldı.

2017’nin ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre Türkiye’nin ABD’ye ihracatı yüzde 34 artışla 5.8 milyar dolar, ithalatı yüzde 0.1 gerilemeyle 7.95 milyar dolar olarak belirlendi. Dış ticaret hacmi ise 13.7 milyar dolara ulaştı.

"RASYONEL OLALIM"

İki ülke arasındaki krizin sağduyu ile aşılmasını isteyen ve bekleyen iş dünyası, 17.5 milyar dolara ulaşan dış ticaretin riske atılmaması gerektiği görüşünde. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, yaptığı açıklamada, Türkiye ile ABD arasındaki vize krizinin ekonomiye yansımaları olacağı uyarısında bulunarak, yaklaşık 18.5 trilyon dolarlık büyüklüğüyle ABD ekonomisinin, Türkiye gibi ihracatını sürekli geliştiren ve hedeflerini yüksek tutan bir ülke için çok değerli bir pazar konumunda olduğunu vurguladı. Kaan, ABD ile olan ticari ilişkilerin rasyonel bir şekilde sürdürülmesi ve daha ileri seviyelere taşınması gerektiğini dile getirdi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ise, dünyanın en büyük ekonomisi, küresel hasılanın yaklaşık dörtte birini tek başına üreten ABD’nin, Türkiye için de çok önemli bir stratejik ortak konumunda olduğunun altını çizerek, NATO üyesi olan iki ülke arasında hem siyasi hem ekonomik alanda köklü ve derin işbirliği olduğunu kaydetti. Bunun ihracat rakamlarında da görüldüğünü belirten Büyükekşi şunları kaydetti:

“Türkiye’nin ihracatçıları olarak biz-ler ülkelerimiz arasındaki ticari bağları daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Bu amaçla, geçtiğimiz haftalarda New York’un merkezine Türkiye Ticaret Merkezi’ni açtık. Vize sorunun iki ülke iş insanlarına bir fayda sağlamayacağı açıktır. Dolayısıyla, bu sorunun karşılıklı sağduyu ve doğra iletişim kanalları ile bir an önce çözüleceğine inanıyoruz.”

DOĞRUDAN YATIRIMLAR

ABD, Türkiye’nin en çok uluslararası doğrudan yatırım çektiği ikinci ülke olarak dikkat çekiyor. Merkez Bankası ödemeler dengesi verilerine göre, yurtdışı yerleşiklerin Türkiye’deki doğrudan yatırımlarının bir önceki yıla göre yüzde 45 gerilemeyle 4.4 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği 2016’da, ABD’den doğrudan yatırım girişi yüzde 76 gerilemeyle 456 milyon dolar oldu. ABD’den doğrudan yatırım girişi bu düzeyi ile 955 milyon dolarla ilk sırada yer alan Hollanda’dan sonra p en büyük giriş oldu.

Son 16 yıllık rakamlara bakıldığında yine sıralama değişmedi. Y urtdışı yerleşiklerin Türkiye’deki doğrudan yatırımlarında 23.5 milyar dolarla Hollanda birinci,11.3 milyar dolarla ABD ikinci sırada yer aldı. Son 16 yılda Türkiye’ye giriş yapan doğrudan yatırımın yüzde 10’unu ABD’den gelenler oluşturdu.

Yurtdışı yerleşiklerin Türkiye’deki doğrudan yatırımları 2017 yılının ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 29 artışla 4 milyar 851 milyon dolar olurken, ABD girişli doğrudan yatırımlar yüzde 64 gerilemeyle 109 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti.

Türkiye’nin ABD’ye yönelik doğrudan yatırımlarına bakıldığında 2015’te 1.34 milyar dolar düzeyinde olan doğrudan yatırımların 2016’da 851 milyon dolara gerilediği görüldü. Bu yılın ilk sekiz ayında ise yurtiçinde yerleşiklerin ABD’de yaptığı doğrudan yatırımlar 643 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Son 16 yılın toplam büyüklüğü ise 4.6 milyar doları aştı.

PİYASALAR DALGALANDI

Son dönemde Kuzey Irak’taki devlet yapılanması, ardından konsolosluk görevlisinin gözaltına alınması ile tırmanan, son olarak da vizelerin askıya alınmasıyla zirve yapan ABD Türkiye ilişkilerinin piyasalara da etkisi oldu. Borsa İstanbul’da vize krizi nedeniyle sert dalgalanmalar yaşanırken, riskten kaçan yatırımcılar kurları yükseltti. Havayolu taşımacılığıyla ilgili şirketlerin hisse senetlerinde değer kaybı dikkat çekti. Tahvil faizleri yükseldi.

Hafta başında döviz piyasalarındaki dalgalanma nedeniyle Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Murat Uysal açıklama yaparak, TL’deki sert değer kaybının ardından sistemde döviz likiditesinde sıkıntı olmadığını, piyasaları yakından takip ettiklerinin altını çizdi. Piyasaların ilk şok fiyatlamasmı hafta başında yaptığını vurgulayan uzmanlar, şu anda belirsizliği artıracak yeni bir gelişme olmazsa, vize krizinin fiyatlamalara büyük ölçüde yansıdığının altını çizdi.

Haftanın son gününde iki ülkenin uzlaşma arayışı içinde olduğu bir görüntü sergilediğini dile getiren uzmanlar, bu sürecin ne zaman biteceğine ilişkin hala belirsizliğin sürdüğüne dikkat çekti. ABD ile Türkiye ilişkilerinde tek sıkıntının vizelerin askıya alınması olmadığına dikkat çeken uzmanlar, önümüzdeki günlerde yeni gerilimlerin ortaya çıkabileceği endişesini de dile getirdi.

45 milyon Euro'ya İran'a fabrika kuruyor

Beş kıtada 60 ülkeye ihracat yapan ahşap ürünleri üreticisi AGT, İran’da yatırım için düğmeye bastı. Şirket, Tahran’a 150 İmi mesafedeki Kazvin şehrinde 45 milyon Euro yatırımla panel üretimi yapacak bir fabrika kuracak. 2018’de faaliyete geçecek fabrikadan İran’ın yam sıra çevre ülke pazarlarma da satış yapılacak. AGT, bu yatırımla birlikte 2018’de yüzde 30 büyüme hedefliyor.
Antalya’da 1984 yılında kurulan ahşap ürünler üreticisi AGT, yurtdışına açılıyor. Dünyanın beş kıtasındaki 60 ülkeye ihracat yapan ve toplam cirosunun yüzde 40’ını ihracattan elde eden şirket, yurtdışındaki ilk fabrikasını 45 milyon Euro yatırımla İran’da kuracak. Geçen yılı 700 milyon TL ciro ile kapatan şirket 2017 sonunda ise ciroda 900 milyon TL’yi aşmayı hedefliyor. AGT Genel Müdürü Şir-zat Subaşı, “İran’daki tesisimiz hem İran pazarına hem de çevre ülkelere hitap edecek. 2018’de yeni yatınmlarla yüzde 3T) büyüme hedefliyoruz” diyor. 

ANADOLU 500’DE YÜKSELDİ

Ekonomist Dergisi olarak her yıl düzenli olarak yayınladığımız Anadolu 500 listesinde bu yıl 31 sıra tırmanarak 57’nci sıraya yükselen AGT, Akdeniz Bölgesi’nin en büyük şirketlerinden biri. Şirket, Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde 400 bin metrekarelik alanda kurulu fabrikasıyla MDF, MDF-LAM, panel, profil, parke ve süpürgelik üretimi yapıyor.

AGT şimdi ise gözünü yurtdışında üretime dikti. Şirket, uzun yıllardır varlığını sürdürdüğü İran pazarında 2016 yılında başkent Tahran’da bir showroom ve ofis açtı. Şirzat Subaşı, şimdi ise İran’a doğrudan yatırım yapmak için kollan sıvadıklarını söylüyor.

AGT, Tahran’a 150 km mesafedeki Kazvin şehrinin Caspian Sanayi Bölgesi’nde bir fabrika kuracak. Şirket, bu tesis yatırımıyla yakın coğrafyada daha büyük bir oyuncu haline gelmeyi planlıyor. Önümüzdeki yıl faaliyete alınacak tesiste ilk etapta panel, sonraki süreçte ise diğer ürünlerin üretimi gerçekleştirilecek. Şirzat Subaşı, “Bu yıl içerisinde İran’da yapılan en büyük ikinci yabancı yatınm olan AGT tesisinin bölge istihdamına da olumlu yönde katkı sağlamasını öngörüyoruz” diyor. 

ÇEVRE ÜLKELER DE HEDEFTE

Şirzat Subaşı, söz konusu bölgeye son dönemde Polonya, Güney Kore, İtalya, Kanada, Almanya, Hindistan, Türkiye, Fransa, Ürdün ve Pakistan’dan gelen yatırımcılar tarafından 16 tesis kurulduğunu ve toplamda 265 milyon dolarlık yatınm yapıldığım dile getiriyor. Subaşı, “İran pazarında gerçekleştirdiğimiz yatırım ihracat hacmimizi daha da artıracak. Çevre ülkelere gerçekleştireceğimiz ihracat yoğunluğu sayesinde bölgedeki pazar payımızı bir üst banda çekebileceğiz” diye konuşuyor.

“MDF’NİN YÜZDE 10’UNU BİZ ÜRETİYORUZ”

Dünya MDF üretiminin yüzde 6'sını bugün Türkiye'nin karşıladığını ifade eden Şirzat Subaşı, şöyle konuşuyor: "Laminat parkede Avrupa'da Almanya'dan sonra ikinci, dünyada Çin ve Almanya'dan sonra üçüncü sırada yer alıyoruz. Türkiye bu alanda önemli bir üretim üssü. Ülkemizde üretilen 6 milyon metreküp MDFVıin bugün yüzde 10'unu AGT üretiyor. Laminat parkede yıl sonu itibariyle üretim kapasitemizi 20 milyon m2'nin üzerine çıkararak dünya pazar payının yaklaşık yüzde 2'sine sahip olacağız!’

İki yeni markası ile 2018'de daha iddialı

YURTDIŞI turları ile ön plana çıkan Prontotour, Gaziantep'te gerçekleştirdiği "Acenteler Toplantısı" ile 2017 yılı değerlendirmesi yapıp, büyüme rakamlarını ve 2018 hedeflerini açıkladı. 2017 yılının bir önceki yıla göre turizm hareketleri açısından daha verimli olduğunu belirten Prontotour Yönetim Kurulu Başkanı Ali Onaran, "Başarılı bir yılı geride bıraktık.

2017 yılını ciroda yüzde 22 büyüme ile tamamladık" dedi. 2018 için yüzde 20 büyüme hedefi koyduklarını dile getirerek, "2017'de 100 bin müşteri sayısına ulaştık. Bunun yüzde 80'i yurtdışı, geriye kalanı ise iç turizm yolcusu. Ciromuz 250 milyon TL olarak gerçekleşti. 2018'de toplamda 120 bin yolcuya hizmet vermeyi planlıyoruz" bilgisini verdi.

Prontotour'un 2018 kampanyası hakkında da bilgi veren Onaran, '"Bir bilene sor' sloganı ile hazırlanan ve reklam çekimleri devam eden kampanyanın yüzü Faik Öztürk olacak. Öztürk, tatil konusunda sürekli hata yapan ve 'bir bilene' soran tatilciyi oynayacak. Reklamlar Şubat ayından itibaren dönmeye başlayacak. Öztürk'ün markaya öoemli değer katacağına ve bunun da satışlara yansıyacağına inanıyorum" şeklinde konuştu.

"Prontotur ailesi içinde yer almak benim için’çok özel bir duygu" diyen Faik Öztürk ise "izleyici ve tatilci bu reklamlar ile Prontotour markasını farklı bir şekilde hafızalarına kazıyacak" dedi.

Şirketinin yeni ürünleri ProntoKids ve SeaPlus'ı da anlatan Onaran yeni markaları Prontokids ile çocuklar ve çocuklu aileler için özel rotaları içeren yeni bir konsept sunduklarını aktardı. Çocukların bilime, sanata ve teknolojiye olan ilgilerini artırmayı hedefleyen turlarda; çocuk eğlence merkezleri, müzeler, film platoları, çocuk dostu restoranlar ve daha pek çok keyifli rotanın olduğunu vurgulayan Onaran, Paris, Londra ve Barselona'yı çocuklu aileler için önerdikleri ilk üç şehir olarak sıraladı. SeaPlus üzerinde de çalıştıklarını söyleyen Onaran, yurtdışında uygun rakamlarla deniz ve kültürü birleştiren programlar yaptıklarını anlattı. Bangkok, Phuket turlarının kış ortasında deniz imkanı sunarken uygun fiyatlar verdiğini belirterek "Türkler yurtdışında denize gitmeyi haklı olarak tercih etmiyor. Ama hem yurtdışı deneyimi yaşamak, hem de farklı kültürleri tanımak ve deniz tatili yapmak mümkün. SeaPlus benim hayalimdi, bu yıl bunu geliştireceğiz" dedi.

6 Ocak 2018 Cumartesi

Coffee House

Coffee House en iyi hizmeti sunan lezzetiyle fark yaratan, her müşteriye ulaşan, hiçbir kimsenin mutuz ayrılmasına izin vermeyen mutlu çalışanlar, mutlu misafirler oluşan ve tamamıyla mutluluk üzerine kurulmuş konsepte sahiptir. Yurtiçinde 5 şubeye sahip marka 2016 da 5 şube daha açmayı planlıyor. Franchise giriş bedeli 25 bin dolar olan Coffee House 'ın yatırım geri dönüş süresi 18 aydır. Lokasyon olarak, ulaşımı kolay noktalar, ayrıca kalabalık cadde üzerleri, avm girişleri ve öğrencilerin bulunduğu yerler tercih edilmektedir.

Girişimciye Not: 5 yılda 5 şubemizi açmış bulunarak önemli bir başarı elde ettik. Coffee House franchise sistemine dahil olmak adı da tadıda bizden olan kültürel bir lezzet değerimize sahip çıkmaktır. Markamızın global pazarda hak ettikleri yeri almaları için girişimcileri ailemize davet ediyoruz.

DURANCE Franchise vermeye başlayacak

Durance, 18 yıldır özellikle doğal kozmetik, vücut bakım ürünleri, parfümler ve mekan kokulandırma üzerinde çalışıyor. Üç mağazast ve 19 corner'ı bulunan Durance, 2017 sonuna kadar iki yeni mağaza açmayı planlıyor. Öte yandan Esse ve Boyner ile yapılan işbirliği ile corner'lar açarak büyümeyi hedefliyor. Şirket, yakında franchise vermeye de başlayacak. Kadın girişimcilere öncelik veriliyor.

BAYİLİK KOŞULLARI
Franchise butiklerde 40 metrekarelik büyüklük aranıyor. 0 bölgedeki tüm satışlar da franchise'a bağlanıyor. Ortalama 70 bin TL civarında bir yatırımla bir butik açılabiliyor.

İLETİŞİM BİLGİLERİ
Telefon: 0312 448 03 43
email: kurumsal@durance.com.tr

Gymboree Play & Music Çocuk gelişiminde franchise veriyor

1976 yılında ABD'de kurulan Gymboree Play & Music’de, 0-5 yaşa yönelik İngilizce, oyun, müzik, resim, jimnastik ve bebek oyun grupları ile 2 yaş üzerine yarım gün ve tam gün seçenekli okula hazırlık programı altında ebeveynsiz alıştırma sınıfları bulunuyor.
Programlar çocukları fiziksel, sosyal, zihinsel ve dil gelişimi alanında desteklediği gibi yaşıtları ile eğlenmelerini de sağlıyor. Marka, Türkiye genelinde 13 şubesini franchise vererek büyütmeyi hedefliyor.

Öz Süt

İş hayatının ilk basamaklarını çıkarken, beraberinde güven duyabileceği ve onunla beraber adım atan bir desteğin bulunması, girişimciye yüksek motivasyon veriyor, bu aşamada franchising sisteminin önemi ortaya çıkıyor. 1938 yılından beri faaliyetini sürdüren Öz-süt, 2014 yılı itibariyle Inifinity Holding bünyesinde büyümesini devam ettiriyor. 180 mağazaya sahip Özsüt'ün 2016 yılındaki büyüme planı 41 yeni mağaza.

e-Ofis

Kendi sektöründeki güvenilir ve istikrarlı hizmet sistemlerini franchise sektörüne taşıyan hazır ofisler, girişimcilere yönelik marka değerini paylaşmaya devam ediyor. Franchise ağını genişleten sektör, minimum yatırım maliyeti, maksimum kazanç hedeflemeleri ile dikkat çekiyor. Sektör içi franc-hise modellerinin başarısının sırrı ise, marka işletim hakkının yanı sıra, değerli iş ortaklarına franchise dönüşüm, satış-pazarlama, yönetim danışmanlıkları ve reklam çalışmalarına verilen destekler ve danışmanlıklarıdır. Hazır ofis sektörünün en güçlü markaları arasına siz de katılın.

Fun Lab Eğlence sektörü

Eğlence sektörü, tüm makroekonomik koşulları göz önüne aldığımızda riski en düşük sektörlerden. Ailelerin her durumda, çocukları için belli bir harcamayı planlayarak yaptığını biliyoruz. 2016 yılı için FunLab Franchise talebinin beklenenin üzerinde olması bu gözlemimizi doğruluyor.
Anadolu'dan gelen talepler artıyor, özellikle yeni açılan AVM'lerde eğlence merkezleri ilk planlanan projeler oluyor. Çocuklu ebeveynleri çekmek tüm merkezlerin stratejileri arasında var, bu durum kendi sektörümüz için büyük bir avantaj.

NANAN 0-6 yaş tekstil ve mobilya

0-6 yaş bebek tekstil ve mobilya markası Italyan menşeli Nanan, Türkiye’de franchising sistemi ile büyüyecek, ilkiz İş Geliştirme ve Yatırım şirketi tarafından geçtiğimiz ocak ayında Türkiye’ye getirilen marka, daha geniş kitlelere ulaşarak pazardaki payını artırmayı hedefliyor. Firma, Türkiye’deki ilk mağazası Zorlu Center’da, ikinci mağazasını ise Aqua Florya’da açtı. Şirket şu sıralar İstanbul dışında da şubeler açmaya hazırlanıyor. Şirketin franchise için öncelik vereceği iller şöyle sıralanıyor: İzmir, Antalya ve Gaziantep.

SOULMOTE COFFEE İZMİRLİ SOULMATEİN HEDEFİ 25 ŞUBE

Son dönemde İzmir'den çıkıp Türkiye'ye yayılan pek çok marka görüyoruz. Bunlardan biri de Soulmate Coffee. Alper Ulus tarafından kurulan Soulmate Coffee'nin 13 şubesi bulunuyor. 2017 sonuna kadar 25 şubeye ulaşmayı hedefleyen şirketin franchise giriş bedeli 35 bin Euro. Yaşanılan ekonomik süreçler nedeniyle 2016 son çeyreğinde Euro'yu sabit-lediklerini söyleyen Alper Ulus, "Böylece eylül itibariyle yaşanılan kur farklılıklarını hiç bir şekilde yatırımcılarımıza yansıtmadık" diyor. Soulmate'in en önemli farklılıklarından biri sistemin self servis olması. Markanın hedefinde yurtdışına açılmak da bulunuyor. Şu anda altyapısı çalışmalarının sürdüğünü söyleyen Ulus, Riad ve Kuveyt'e açılmayı planladıklarını söylüyor.

BEST COFFEE SHOP BEST COFFEE SHOP 150 ŞUBEYE ULAŞACAK

2014 yılına kadar masa servis olarak yürütülen operasyon modelini, 2014 yılında self servise çeviren Best Coffee Shop, bu yıl için şimdiden 13 yeni franchise sözleşmesi imzaladı. Bu yıl içinde azlOO yeni şube açılışı yaparak 150'nin üzerinde şubeye ulaşmayı planladıklarını söyleyen Best ithalat CEO’su Sertaç Akyüzol, önceliklerinin Marmara Bölgesi olduğunu belirtiyor. Bir şubenin toplam yatırım maliyeti 150 bin Euro. Ka-fenin belli bir işletme süreci ve sisteminin oturmasından sonra franchise'a aylık ciroda yüzde 25 net gelir öngörülüyor. Royalty bedeli olarak ide aylık cirodan yüzde 5 alınıyor.

KASAP DÖNER ANADOLU'YA AÇILIYOR

KasapDöner, ikiSatır ve KöylüGüzeli markalarını bünyesinde bulunduran Global Restoran Yatırımları AŞ, 2016 yılını 46 milyon TL ciroyla kapattı. Böylece bir önceki yıla göre yüzde 30 büyüme kaydeden şirketin şimdiki hedefi ise markasını yurtdışmda ve Anadolu'da büyütmek. Global Restoran Yatırımları Genel Müdürü Bahar Özürün, 2016 yılını 47 şube ile kapattıklarını söyleyerek, bu sayıyı 201/de80'e ulaştırmayı hedeflediklerini belirtiyor. Adana'da itk KasapDöner şubesini açarak Anadolu'ya adım attıklarına dikkat çeken Özürün, "201/de iki tane daha açıyoruz.
Yine Başkent'te ilk şubemizi Ankara Yüksek Hızlı Tren (YHT) Garı'nda bu yıl açtık, inşası devam eden Konya şubemiz mart ayında hizmet vermeye başlayacak. Sırada Eskişehir ve Antalya şubeleri bulunuyor. 2017 yılında bu atılımlarımız sürecek" diyor.

TAVUK DÜNYASI 4 YILDA 5 KAT BÜYÜDÜ

Tavuk Dünyası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) için TE-PAVtarafından gerçekleştirilen araştırma sonucunda 2012-2015 yılları arasında gerçekleştirdiği yüzde 532'lik büyüme ile Türkiye'de en hızlı büyüyen 100 şirket arasında ilk 20 arasına girdi. 2011 yılında girdiği pazarda, 4,5 yılda hızlı bir büyüme göstererek Türkiye'de 29 şehirde, dünyada ise üç farklı ülkede faaliyet gösteren Tavuk Dünyası, toplamda 100'ün üzerinde restoranıyla bin 700'ü aşkın kişiye istihdam sağlıyor.

TAB GIDA YENİ YATIRIMCILARI BEKLİYOR

Türkiye'de lOOO'e yakın restoranla hizmet veren TAB Gıda, franchise restoran zincirine her geçen gün yeni bir halka daha ekliyor. TAB Gıda çatısı altında hizmet veren Burger King Popeyes, Sbarro, Arby's ve Usta Dönerci markalarında yatırımcılarına anahtar teslim işletme fırsatı sunuluyor.TAB Gıda Finans ve Franchise Yatırımlarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Özgür Çetinkaya, franchise sistemleriyle ilgili yaptığı değerlendirmede, "Önümüzdeki dönemde TAB Gıda'nın diğer markalarıyla da yeni franchise restoranları vermek istiyoruz. Özellikle Türkiye’nin en büyük tavuk restoran zinciri Popeyes ve 20 yıllık deneyimimizi aktararak yarattığımız Usta Dönerci 2017 yılında daha çok franchise yatırımı yapılmasını beklediğimiz markalarımız" diye konuşuyor.

LITTLE CAESARS DÖVİZ KURUNU SABİTLEDİ

2016 yılını 80 şube ile tamamlarken, 2017'de tüm Türkiye'de 100 şubeye ulaşmayı hedefliyor. 2016 yılını yüzde 12 büyüme ile kapattıklarını söyleyen Little Caesars UttlG LâCSâTS Türkiye Genel Müdürü Banu Güney Arıduru, 2017 yılında da benzer bir büyüme öngördüklerini belirtiyor. 2017 yılında öncelikli hedeflerinin Türkiye'nin dört bir yanında yeni şubeler açmak olduğunu ifade eden Arıduru şunları söylüyor:

"Little Caesars Pizza olarak döviz kurunda yaşanan dalgalanma sebebiyle dolar kurunu sabitledik. Sadece dolar kurunu sabitlemekle de kalmadık, yeni yatırımcılarımızı teşvik etmek adına, isim hakkını dolardan TL’ye çevirdik ve Türk ekonomisine destek amaçlı olarak 40 bin dolardan 50 bin TL'ye indirdik"

GYMBOREE 12 ŞUBESİ VAR

Son yıllarda hızlı bir büyüme yakalayan okul öncesi eğitimler girişimcilerin de ilgisini çekmeye başladı. Bu alandaki potansiyeli görerek Türkiye'ye giren ilk markalardan biri Gymboree Play@Music. Esra Taşar'ın Türkiye'ye getirdiği Gymboree, çocukların fiziksel, bilişseli sosyal ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunmayı hedefliyor. Markanın hali hazırda Türkiye'de 12 şubesi bulunuyor. 201/de iki yeni şube açılması hedefleniyor. 30 bin dolardan başlayan franchise giriş bedeli bölgeye göre değişiyor. Gymboree Play@Music Türkiye Kurucusu Esra Taşar, İstanbul, Bursa, Ankara, Antalya ve Mersin'de büyümeyi hedeflediklerini söylüyor.

ERA GAYRİMENKUL 30 OFİS AÇACAK

2016 yılını yüzde 70 büyüme ve 47 ofisle kapatan Era Gayrimenkul Türkiye, 2017 yılında 30 yeni ofis açmayı hedefliyor. 2017 yılında da konuta olan yatırımların hızla süreceğine inandıklarını belirten ERA Gayrimenkul Türkiye Koordinatörü Mustafa Baygan, Türkiye ekonomisine güvendiklerini bu nedenle de yatırımlarına aralıksız devam ettiklerini söylüyor. ERA Gayrimenkul Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Can Ekşioğlu, ERA Türkiye'nin dört yılda yüzde 74 tutundurma oranını yakaladığını, hedeflerinin ise Avrupa'daki rakam olan yüzde 90'a ulaşmak olduğunu belirtiyor. Çok güçlü bir teknolojik altyapı kullanan ERA ofisleri, CRM sistemleri ve Microsoft ile yapmış oldukları iş ortaklığına ek olarak, 360 derece otomasyonlu portföy sunumu sağlayan hizmetler sunuyor. Bunların yanı sıra voip santral alt yapı sistemi ile de ofislerin sisteme entegre olarak çalışmalarına olanak sağlıyor.

GRANDE KAHVE ÇÖZÜMLERİ

KAVURMA VE PAKETLEME YAPIYOR
Mezuniyetlerinin ilk aylarında iki girişimci tarafından bir hayal olarak başlayan Grande Kahve Çözümleri, 2015 yılında kuruldu. Şirket, bugün modern tesisinde günlük 1 ton kapasite ile kahve kavurma işlemi ve paketleme işlemi yapıyor. Şirketin hedef kitlesi arasında franchise ile büyüyen cafe zincirlerini, spesifik ürünler talep eden müşterileri yer alıyor. Sektöre kalifiye eleman kazandırma konusunda çalışmalar yapan şirket, kurduğu Grande Kahve Akademisiyle müşterilerine de personel eğitimleri konusunda destek oluyor. Şirket ayrıca müşteri talepleri doğrultusunda özel harmanlar ile müşterilerin, kendi markaları adına üretim ve müşterilerin kendi ambalajlarında paketleme yapıyor.

GÖNÜL KAHVESİ YURTDIŞINDA BÜYÜYOR

2002'de kurulan Gönül Kahvesi, bugün 90 şubesiyle hizmet veren bir zincir haline geldi. 2017 yılında Türkiye'de 10 yeni şube açmayı hedefleyen şirket, İzmir, Antalya, Van, Konya ve Muğla'da büyümeyi hedefliyor. Markanın franchise giriş bedeli 130 bin TL artı KDV. Türk kahvesini dünyaya tanıtma misyonuyla hareket eden Gönül Kahvesi, aynı zamanda yurtdışmda da büyüyor. ilk yurtdışı şubesini mayıs 2014'te Saraybosna’da açan Gönül Kahvesi, 2017 yılında Saraybosna’da ikinci şubesini açarken Bahreyn ve Avusturya'ya girmeye hazırlanıyor. Başta Avrupa, Asya ve Körfez Ülkeleri olmak üzere pek çok noktadan teklifler alan şirket, 2020 yılında dünya genelinde 100 şubeye ulaşmayı hedefliyor.

Franchise ile yurt dışında büyüyecek

2015 yılını franchise vermeden 40 ilde 142 mağaza ile kapatan Kemal Tanca YKB Tamer Tanca, 2016'da franchise vererek büyüyeceklerini söyledi. Kemal Tanca aralık ayında 5 mağaza açarak, mağaza sayısını 142'ye yükseltti. Ankara One Tower AVM, Erzincan Park AVM, Mardin Park AVM'de Kemal Tanca mağazası ile Gaziantep Sanko Park AVM ve Bursa Zafer Plaza AVM'de Tanca Kids açan firma 2015 yılında 40 ilde 142 mağaza açtı.

Göçmen Börekçisi

56 noktada hizmet veren marka, yıl sonuna kadar 80 şubeyi hedefliyor.

Geleneksel yöntemlerle ve en iyi malzemelerle ürettiği çeşit çeşit böreklerini geniş kitlelere sunmak amacıyla, 2015 yılında Kocaeli'de "Türkiye'nin en büyük börek üretim tesislerinden birini"kuran Göçmen Börekçisi, 2016'ya iddialı girdi. Opet ile önemli bir işbirliğine imza atan firma, Opet akaryakıt istasyonlarında leziz tatlarını tüketici ile buluşturacak. Yakın zamanda yeni şubeler açmaya da hazırlanan firma, toplamda 58 şubeye ulaşacak. Günde 3,5 tonluk börek üretimi yaparak yatırımcılar için en iyi iş modellerinden birini oluşturan Göçmen Börekçisi 2016 sonuna kadar 20 yeni yatırımcı ile el sıkışmayı planlıyor.

Franchise başlangıç bedeli 30 bin TL olan firma, royalty bedeli almıyor. Franchise için ise öncelikli olarak İstanbul, Ankara, Çanakkale, Bursa ve Kocaeli'yi hedefliyor. Arap ve Avrupa ülkelerinde de marka-evlilikleri yapmaya hazırlanan Göçmen Börekçi-si'nin, en büyük özelliği lezzeti ve hafifliği olan, kadınların maharetli ellerinde şekillenen böreklerini 120-250 bin TL arasındaki yatırım değeri ile sunuyor. Aylık en az 60 bin TL'lik ciro hedefleyen firma, franchise vereceği adaylarda markayı sahiplenme ve en iyi şekilde temsil etme kriterlerini arıyor.

Dönerin global ismini yaratmak

Dönerin global ismini yaratmak için yola çıkan Ralli Pilotu Berkay Şavkay, 444 Döner’e mühendislik, tasarım ve görsellik katıyor.

Dönerin orijinalliğini bozmadan, doğal tadını standartlaştırarak gittiği her lokasyonda sunabilen 444 Döner markasının Taşdelen'de üretim merkezi bulunuyor. Berkay Şavkay, "Kurgumuz, sistemden bir kişi çıksa da lezzet değişmeyecek şekilde oluşturuldu" diyor. Ticari sistemin ayakta durabilmesi için bütün öğelerinin ticari olarak başarılı olması gerektiğine inandıklarını belirten Şavkay, "Tüm ürünlerimiz günlük olarak şubelere dağıtılıyor"diyor. Paket servis konusunda da iddialı olan markanın bu özelliğinin de vurgulanması için '444' marka olarak seçilmiş. 444 Döner'in bünyesinde 444DÖ-nerMobil adında bir araç da yer alıyor. Markanın ayrıca bu araçla paralel olarak geliştirdiği kiosk projesi de bulunuyor. Hedefimiz, 444 tane satış noktası. Bu satış noktalarını kiosk olarak, corner olarak kurabiliriz" diyor.

Kişiye özel hamburger; Custom Burger...

İsmini anlamını yansıtan Custom Burger, ürünlerini kişiye özel hazırlayarak misafirlerine eşsiz lezzetler sunuyor, keyifli zaman geçirmelerini sağlıyor.

Türkiye'de son yıllarda sıkça tercih edi- tarafından bayilik talepleri ile karşılaşıyor, len lezzet olan hamburger ve gurme Marka, önümüzdeki süreçlerde franchi-burger, artık daha sağlıklı ve lezzetli bir sing altyapısını da tamamlayarak, marka şekilde tüketiliyor. Butik hamburgerci kategorisinde Üsküdar'da hizmete giren Custom Burger'in kısa sürede müdavimleri oluştu. Tamamen katkısız et ve özel yapım ekmeği ile deneyenlerin beğenisi kazanan Custom Burger, lezzetlerini tadan ziyaretçiler vizyonuna uygun olan yatırımcılar aracılığıyla bu tadı herkese ulaştırmayı hedefliyor, ismini anlamını yansıtan Custom Burger, ürünlerini kişiye özel hazırlayarak misafirlerine hem eşsiz lezzetler sunuyor hem de keyifli zaman geçirmelerini sağlıyor.

Franchise sistemi ile yatırımcısına kazandıran marka

Just Chik'n franchising sisteminde, işletmecilik konusundaki tüm detaylar sizin adınıza düşünülmüş ve planlanmış. Marka, işin başında durmanıza gerek kalmadan yönetebileceğiniz bir işletme modeli sunuyor. Lokasyon seçiminden başlayarak, anahtar teslim işletme kurulumuna kadar yatırımcıların yanında. Online takip sistemiyle cep telefonunuzdan günlük raporlara ve kamera kayıtlarına, stoklara satış analizlerine anlık ulaşabilirsiniz.

Just Chik'n, franchising sistemi ile büyüme kararı almış ve franchising altyapısını da tamamlayarak, marka vizyonuna uygun olan yatırımcılarla Türkiye'de büyümeyi hedefliyor.

Edu Play tüm Türkiye’ye bayilik veriyor

Son yıllarda hızlı büyüyen oyuncak sektöründe rakamlarTürkiye genelinde çarpıcı boyutta. Ülkemizde son 5 yılda oyuncak sektörü 20 kat büyüdü.

Hızla büyüyen bu sektörünün dev oyuncularından Alman markası Fischertechnik, Edu Play distribütörlüğünde Türkiye'de bayilik vermeye başlıyor. Bölgesel bayiliklerle tüm Anadolu'ya yayılmayı hedefleyen Fischertechnik; kapsamlı satış ağı ile tüm Türkiye'yi fethetmeye hazırlanıyor. Fischertechnik; üretkenlik, inovasyon, analitik düşünme ve 3D algılarını arttırma özellikleriyle ön plana çıkıyor.

RE/MAX Türkiye Yüzde 11 Büyüyecek

Yüzde 11 büyüyecek

Türkiye gayrimenkul sektörünü 20 yıldır yakından takip eden RE/MAX Türkiye Kurucusu ve Genel Müdürü Murat Goldştayn'la hem RE/MAX’ı hem de sektörü konuştuk. RE/MAX olarak gayrimenkul danışmanı sayısını 2018’de 3 bin 800'e çıkartacaklarını söyleyen Goldştayn, önümüzdeki dönemde ikinci el konuta talebin artacağını söylüyor.

Yaklaşık 20 yıl önce Türkiye’ye giren RE/MAX, emlak alım satım işini Türkiye’de markalaştıran ve profesyonel hale getiren şirketlerden biri. Bugün RE/MAX bünyesinde 3 bin 146 gayrimenkul danışmanı bulunuyor. RE/MAX Türkiye gayrimenkul danışmanı sayısıyla global RE/MAX içinde dünyada dördüncü sırada yer alıyor. 2018’de danışman sayısını 3 bin 500’e çıkartmayı hedefleyen şirket, yüzde 11’lik büyüme planlıyor.

RE/MAX Türkiye Kurucusu ve Genel Müdürü Murat Goldştayn, Türkiye’de gayrimenkul sektörünü en yakın takip eden isimlerden biri. Goldştayn’a hem RE/MAX’ı hem de sektörü sorduk. Sektörün her şeye rağmen büyüyeceğini öngören Goldştayn, “Şehirleşme çalışmalarının hız kazandığı Türkiye’de, son yıllarda konut yatırımlarında hızlı bir artış söz konusu. Birbiri ardına yeni projeler, konut kredisi faiz oranlanndaki değişim, konut fiyat-lannın yükselmesi ve insanların yeni projelerde risk almak istememeleri, ikinci el konutlara talebi artırıyor. Bu eğilimin 2018 yılında da sürmesi bekleniyor” diyor. Murat Goldştayn sorularımızı yanıtladı:



Son dönemde yaşanan siyasi gerilimler, terör olayları, sektörü nasıl etkiledi?

Siyasi gerilimler, toplumsal huzursuzluklar ve terör olayları, tüm ülke gündemini temelinden sarstığı için sektörümüzü de etkiledi. Ancak faaliyette bulunduğumuz sektörün bir önemli özelliği, temel bir ihtiyaç olan bannma sorununa çözüm bulması. Siyasi gerilim, terör olayları ve toplumsal çalkantılar, duraksamaya yol açsa bile barınma ihtiyacına çözüm bulma sürecinde olan yüzbinler-ce aile, bu ihtiyaçlarını erteleme-mekte ve konut satın almaya, konut kiralamaya devam etmekte. O yüzden özellikle RE/MAX Ofislerinin ana faaliyet alanı olan ikinci el konut piyasasında işlemler, dalgalanmalar hariç var olmaya ve artmaya devam etmekte.

2017’da ne kadarlık büyüme gösterdiniz? 2018 için hedefiniz nedir?

Gayrimenkul danışmanı sayımız 2 bin 780’den 3 bin 146’ya çıktı. Yani yüzde 13’lük artış sağlamış olduk. 2018’de hedefimiz bu rakamı 3 bin 500’e çıkartmak. Yani bu yıl da yüzde ll’lik bir büyüme hedefliyoruz.

2018 yılında konut sektöründe büyüme bekliyor musunuz? Ne kadarlık?

TÜİK verilerine göre, 2017 yılında Türkiye genelinde 1 milyon 341 binin üzerinde konut satış sonucu el değiştirdi. Konut satışları, 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4 artış gösterdi. 2018 yılında biraz daha iyi bir sonuç almak şaşırtıcı olmayacak. Konut satışlarındaki artış yüzde 5-8 aralığında olacak.

2018’de konut sektöründe öne çıkacak trendler nelerdir?

Şehirleşme çalışmalarının hız kazandığı Türkiye’de son yıllarda konut yatırımlarında hızlı bir artış söz konusu. Birbiri ardına yeni projeler, konut kredisi faiz oranlanndaki değişim, konut fiyatlarının yükselmesi ve insanların yeni projelerde risk almak n, istememeleri, ikinci el konutlara talebi artırıyor. Bu eğilimin 2018 yılında da sürmesi bekleniyor.

İkinci el konutta ne tür daireler tercih ediliyor?

Gayrimenkul sektöründe son 15 yıllık markalı konut geliştiricileri Türk halkına dünya standartlann-da yeni konutlar sundular. Bu çerçevede tüketici talepleri ve beklentileri de yükseldi. Fakat son yıllarda metrekare fiyatlarının artmasıyla birlikte konut alırken seçim yapmak da giderek zorlaştı. Bu durumda son dönemde tüketicilerin ikinci el konutlara olan ilgisini artmaya başladı. Büyük projelerdeki satış hızı ve el değiştirme aralıklarındaki kısa zaman döngüsü incelendiğinde 1 +1 ve 2 +1 tipteki dairelerin ilk sırada olduğu görülüyor.

Mangal Plus'ı bize kısaca anlatır mısınız?

“Kalite-fiyat dengemizle fark yaratıyoruz”

İş fikrini ne zaman ve nasıl oluşturdunuz?

Mangal Plus çok ortaklı bir yapıdır, aile şirketi değildir. Kurucuları yurtdışında ve yurtiçinde yaklaşık 20 yıllık bir profesyonel iş yaşantısından sonra kendi markasını yaratmış; sektörü iyi analiz etmiş kişilerdir, iş ortaklarının beklentisini bilen; ortak karlılığa önem veren bir yapıdır. Başarı ortak başarı olacaktır, sadece ana firmanın başarısı değil.

Mangal Plus'ı bize kısaca anlatır mısınız?

Mangal Plus İzmir doğumlu, yenilikçi, klasik lezzetleri modernize etmiş, geleneksel yapıyı bozmadan farklılık yaratmış bir markadır. Mottosu müşterilerini en kaliteli ürün, güler yüzlü hizmet, mükemmel lezzet ve en uygun fiyatla buluşturmaktır. Mangal Plus kendi konseptinde kalite-fiyat dengesinde fark yaratmak üzerine yola çıkmış bir markadır. Sektörde 20 yıldır tecrübesi olan ve şu anda yurtdışında 5 ayrı markanın (toplamda 9 şube) sahibi olan grubun öncelikle Türkiye sonrasında tüm dünya metropollerinde yer almasını hedeflediği projesidir... Şubelerimizin içinde bulunduğu AVM lerin yeme - içme bölümlerinde ciro/m2 verimliliği olarak ilk 3 sırada yer alarak bize göre daha yaygın ulusal rakip markalarımızdan daha fazla bir müşteri talebi yaratmış durumdayız... Fiyat / kalite dengesi ile müşteri ilgisi ve yüksek talebini karşıladığımıza inanıyoruz.



Şube sayısınız nedir? 2016 yılında ne tür hedefleriniz var?

Mangal plus, 2011-2015 arasında Türkiye de dört; toplamda ise 6 şubeye ulaşmıştır. Doğru ve emin adımlarla büyüme prensibi ve tüm alt yapı çalışmalarını sağlıklı oluşturabilmek adına ilk yatırımlarını kendi bünyesinde gerçek-leştmiş, 2016 yılında ise franchising verme kararı almıştır. 2016 yılında en fazla 10 adet franchise vermeyi düşünüyoruz. Önemli olan sayı değil... Çok fazla franchising talebi olmasına rağmen şu ana kadar tüm şubeler ana firma tarafınca açılmıştır. Sağlıklı markalaşmanın doğru iş ortaklıkları ile olacağını biliyoruz.

Toplam yatırım maliyetinden bahseder misiniz?

Mangal Plus Restaurant başlangıç bedeli 30.000 dolar. Mangal Plus Express için 15.000 dolar,Total yatırım bedeli ise, metrekaresine göre değişkenlik gösterse de, ortalamada restaurant için 350.000-400.000 TL, Express için 200.000-250.000TL. dir.

Sizin için en uygun şube lokasyonları nereler?

Satış fiyatları çok yüksek olmadığı için lokasyon daha fazla önem kazanıyor. İşlek caddeler ya da ziyaretçi sayısı çok olan avm ler öncelikli tercihimiz. İşin başında duracak, işini ciddiye alan ve markanın gelişimine katkıda bulunacak kişileri ailemize katmak taraftarıyız. Ve tabi ki tercihen iş tecrübesi olan kişileri bekliyoruz.

Yurtdışına yönelik planlarınız var mı? Nereleri hedefliyorsunuz?

İran ile ilk görüşmeler yapıldı, master franchise verme aşamasındayız. Katar, Birleşik arap emirlikleri, Kuveyt, Azerbaycan ve Dubai'de olmak istiyoruz.
Son olarak girişimciler neden Mangal Plus'u tercih etmeli?

Bayilerinin her zaman yanında olan, arkasında duran bir markayız. Ayrıca Win-win konseptinin iyi bir uygulayıcısıyız.

Gönül Kahvesi

Gönül Kahvesi
Türkiye’nin tek butik kahve evi...

2015 World Quality Awards bünyesinde “Türkiye’nin Tek Butik Kahve Evi ve En iyi Franchise Sistemi” seçildi.

Misafirlerine günlük streslerini atacakları rahat bir ortamın yanı sıra doğal ve lezzetli ürünler sunarak, geleneksel Türk kahvesi ve kültürünü geniş kitlelere yayma misyonunu en iyi şekilde yürüten Gönül Kahvesi'ne bir ödül de Japonya'dan geldi.



Lob'in World tarafından düzenlenen 2015 World Quality Avvards bünyesinde "Türkiye'nin Tek Butik Kahve Evi ve En İyi Franchise Sistemi"seçilen Gönül Kahvesi'nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Yaman Yardımcı, ödül konuşmasında markanın kurulduğu ilk günden bugüne kadar kat ettiği yolda emin adımlarla yürümesi sayesinde günbegün yeni başarılara kucak açıldığını belirterek şubelerde misafirlere sunulan hizmetin en yüksek kalitede olması için çalışmaların aralıksız sürdüğünü ve birçok konuda düzenli olarak ilerleme kaydedildiğini dile getirdi. Yardımcı, sözlerine şu anda 80'e ulaşan şubesi ve 18000 metrekareye yakın mağaza alanı ile sektörünün öncüleri arasında yer alan markanın, 2018 ve sonraki yıllarda özellikle uluslararası boyutta genişleyeceğini açıklayarak devam etti. http://www.bayilikverenfirmalar.biz/kategori/bayilik-ve-franchise/kahve-bayilikleri
adresini inceleyebilirsiniz.



3 Ocak 2018 Çarşamba

Portföyler için önerim TL mevduat ve döviz

2018’de petrol, S&P500 ve borsa endeksimizin kaybettireceğini öngörüyorum. Tahvil önermiyorum. Dolar ve euro’nun TL karşısında değer kazanmaya devam etmesi kuvvetle muhtemel...

Kur beklentinizde değişiklik var mı?

Gelin gelişmeleri ve göstergeleri beraber yorumlayalım. Trump’m vergi indirimi paketinin iki ayrı versiyonu dolanıyordu Kongre’de. Nihayet farklılıklar giderildi ve tek parçaya getirdiler. Artık vergi indiriminin yıl bitmeden yasalaşması bekleniyor. Kurumlar vergisi yüzde 35’den yüzde 21’e inmiş olacak. Kağıt üzerinde hatırı sayılı bir vergi indirimi. “Vergi inerse ABD ekonomisi hızlanır, hızlanan ekonomiyi frenlemek için Fed daha çok faiz artırımı yapar, yükselen faiz doların hem gelişen hem de gelişmiş ülke para birimleri karşısında değer kazanmasına yol açar” deniyordu. Çok doğru bir mantık dizgesi aslında, itirazımız yok. Ama durum sanıldığı gibi değil. Kongre’ye bağlı Bütçe Ofisi’nin yaptığı çalışmaya göre ABD’li şirketler zaten vergi sistemindeki boşluklardan epey yararlanıyormuş. Vergi indirimi paketi devreye girmeden önceki efektif (pratikte geçerli olan oran) vergi oranı zaten yüzde 18,5.

Dolayısıyla vergi indirimi aslında kağıt üzerindeki oranın pratiktekine yaklaşmasından ibaret. Önemli piyasa aktörleri bu durumu biliyor, bu nedenle de vergi indirimi paketi doları güçlendirici bir etki yaratmadı ve Fed’i de telaşlandırmadı. Fed, önümüzdeki yıl için üç adet 0.25 puanlık faiz artırımı planlıyor. Aralık toplantısında bu planda değişiklik olmadı. Küresel piyasalarda Fed kaynaklı bir rahatsızlık bulunmuyor. Ekonomik aktivite de gayet iyi görünüyor bugün itibarıyla.
Sorunlu Avrupa’da bile son yedi yılın en yüksek büyüme hızına ulaşıldı. Tüm bunların yansıması olarak küresel piyasalarda risk alma iştahı tavan yaptı. Nereden mi biliyoruz? VIX göstergesi bunu bizi söylüyor. VIX, korku endeksidir. Düşük olması keyiflerin yerinde olduğuna, yüksek olması da keyiflerin bozuk olduğuna işaret eder. VIX tarihinin en düşük düzeyinde. Tüm dünyada borsa endeksleri rekor kırıyor.



Türkiye’de de durum farksız. Risk iştahının böylesine yüksek olduğu günlerde kur 3.80’in altına inemiyor. Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışında da ciddi iyileşme söz konusu. Türkiye riskinin ölçümü olarak değerlendirebileceğiniz CDS göstergesi son günlerde 170’li düzeylere kadar geriledi. Bu gösterge gecen yıl Kasım ayında 300’lerin üzerindeydi. Zaten yılbaşından beri 7.5 milyar dolar tahvil piyasasına 3 milyar dolar da hisse senedi piyasasına olacak şekilde toplam 10,5 milyar dolar yabancı girişi (sıcak para) olmuş. Buna rağmen kur 3.80’in altına inemiyor. Merkez Bankası geçen yılın Kasım ayından bu yana tam 5 puan faiz artırımı yaptı. Bu süreçte kur yüzde 10 daha yükseldi. Faiz artırımı da etkisiz kaldı. Bu durumda siz ne beklersiniz? Düşemeyen şey, yükselir. 2018 için (özellikle ikinci yarı) küresel piyasalarda dramatik bozulma öngörüm var, önceden paylaşmıştım. Kurda orta vadeli yükseliş beklentim geçerliliğini koruyor ve 3.94, 4.00, 4.11 ve 4.32 sıralı hedefleri olarak görünüyor.

Yılbaşından beri finansal varlıkların getirisi nasıl?

Bitişikteki tabloyu incelemeniz için hazırladım. Yılın en çok kazandıranları kripto paralar. İnanılması güç getiri sağlamışlar. Dolar/TL karşısında yılbaşından bu yana yüzde 8.6 yükselmiş ama TL mevduatın yılbaşından beri sağladığı getirinin bile altında kalmış. Euro, gram altın, petrol ve ABD borsası S&P500’deki getiriler enflasyonu aşabilmiş (son ay itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 13). Kripto paralardan sonra yılın en çok kazandıran yatırım aracı borsa endeksimiz. Faiz oranlarında yükseliş olduğu için yılın nominal olarak bile kaybettiren yatırım aracı tahvil olmuş. 2018’in kaybettirecekleri arasına hemen koyabilirim petrol, S&P500 ve borsa endeksimizi. Tahvil önermiyorum çünkü kurdaki yükseliş faiz indirimi yapılmasına engel olmaya devam edecektir. Dolar ve euro’nun TL karşısında değer kazanmaya devam etmesi kuvvetle muhtemel. TL’de mevduat faizleri de yükseldi. O halde TL mevduat ve dövizden oluşan bir portföy 2018 için uygun görünüyor.
ERKİN ŞAHİNÖZ

Teknoloji dünyasına Türk mühendis damgası

Dünyanın en büyük iletişim firmalarından birisi olan Huawei’nin en büyük ikinci ar-ge merkezi Türkiye’de bulunuyor. Dünyayı değiştiren teknolojiler burada çalışan 450 Türk mühendisin ellerinde şekilleniyor...

GÜNÜMÜZDE yüksek teknoloji geliştirebilmenin yolu, ar-ge merkezi çalışmaları ve yatırımlarından geçiyor. Kuramların kendileri için belirledikleri çalışma alanlarına uygun çözümler üretebilmeleri, başarıyı yakalamanın yegâne araçları arasında yer alıyor. Dünya nüfusunun üçte ikisine dokunan bir iletişim şirketi olan Huawei, dünyanın dört bir yanında büyük projelere imza atıyor. Huawei’in Çin dışında bulunan en büyük ikinci ar-ge merkezi Türkiye’de bulunurken, 450 Türk mühendisle Türkiye ve bölge ülkeler için teknoloji alanında çalışmalar yapılıyor. Bugün Türkiye’de de avantajlarından yararlandığımız birçok teknoloji, Huawei’nin Türkiye’deki Türk mühendislerinin elinden çıkıyor.

"MÜTHİŞ DENEYİMLER YAŞADIM"

Dört yıldır Huawei Ar-Ge Merkezi’nde çalışan, yüksek teknolojilerin Türkiye ve dünyaya yayılmasını sağlayan mühendislerden biri de Özgün Taş. Huawei’den bir okul olarak bahseden Taş’m yaşadığı deneyimleri ve parçası olduğu projeleri kendisinden dinliyoruz...
“Dört yıl önce Huavvei’de çalışmaya başladım. Firmanın bana kattığı tecrübeler iş hayatı ile sınırlı değil. Huawei sayesinde dünyanın birçok ülkesinde çalışma fırsatı elde ettim.
Dört yıl içinde Kolombiya, Ispanya ve Belçika’da çalışma şansı buldum. Bu fırsatlar kişisel gelişimime büyük değerler kattı. Üniversite yıllarında, Kolombiya’ya gezmek için bile gitmeyi düşünemezken, bu ülkenin başkenti Bogota’da altı ay boyunca yaşamak benim için müthiş bir deneyimdi. Huawei’nin bana sağladığı imkanlar, bulunduğum ülkelerin kültürlerini, mutfaklarını ve dillerini öğrenmeme yardımcı oldu.



Öğrencilik yıllarında, sorumlu olduğumuz kitapların birkaç bölümünün üzerinde durarak dönemi bitiriyorduk. Huavvei’de çalışmak, sizi üniversite yıllarının ötesine taşıyor; yenilikçi teknolojileri hayata geçirebiliyorsunuz. Ben Hua-wei’de geçirdiğim her günü yeni bir gün olarak tanımlıyorum. Her gün kendinizi yeni bir ar-ge çalışması içerisinde buluyorsunuz. Bu süreçler, kendinizi sürekli geliştirmenizi ve ileriye götürmenizi sağlıyor. Her gün yeni şeyler öğrenmek motivasyonu artırırken, profesyonel hayatta çalışma arkadaşlarınızla yakaladığınız uyum sayesinde eğlenceli ve yaratıcı çalışmalara imza atabiliyorsunuz. Aynı dili konuşan insanların tek çatı altında buluşması, başarılı çalışmaların ortaya çıkmasını sağlıyor.”

"ARKA PLANDA BİZ VARIZ"

“15 yıldır Türkiye’de varlığını sürdüren Huawei buraya 150 milyon dolardan fazla yatırım yapmış durumda. Yatırımların odak noktasında daha önce geliştirilmemiş teknolojiler bulunuyor. Türkiye’deki ar-ge merkezinde 400’ün üzerinde Türk mühendis çalışıyor. Hayata geçirilen bütün projeler, Türk mühendislerinin elinden çıkıyor. Bu noktada, Huawei’nin sadece akıllı telefon üreten
bir firma olmadığını söylemek gerekiyor. Huawei, telekomünikasyon için altyapı, bulut sistemleri, şirket altyapıları ve akıllı endüstri konularında çözümler sunuyor. Bugün herkesin hayatında yararlandığı, internet üzerinden televizyon, müzik, bankacılık gibi teknolojilerin arka planında Türk mühendisler yer alıyor. Huawei Ar-Ge Merkezi’nin bir parçası olarak çalıştığım projeler arasında 4.5G, akıllı stadyum, ödemeli arama ve kontör yollama çalışmaları bulunuyor.”

Türk mühendislik algısı değişiyor

Türkiye'de mühendislik yapılmadığına yönelik bir algı söz konusu. Huawei Ar-Ge Merkezi’nde yaptığımız çalışmalar ile bu algının doğru olmadığını kanıtlıyoruz. Burada Türkiye dahil birçok ülke için projeler geliştirirken, Huavvei farkını ortaya koyuyoruz. Türk mühendisler, Huavvei’nin tecrübelerinden faydalanıyor ve yeni fırsatlar yakalıyor. Ayrıca Huavvei, Türkiye'nin istihdamına katkı sağlarken, Türk mühendislerinin elinden çıkan ve dünyaya yayılan teknolojilerin yaygınlaşmasına öncülük ediyor. Türkiye'nin kalkınmasına ve Türk mühendis algısının gelişimine katkı sunan Huavvei, inovasyon ve insan odaklı yapısı ile katma değer yaratıyor. #SeninleMümkün