26 Eylül 2021 Pazar

Oyunların kraliçesi

 SEKTÖRDE onlarca tasarımcı tarafından oyun üreticilerinin beğenisine sunulmuş çok sayıda oyun motoru görüyoruz. Z kuşağının önemli bir kısmının oyun veya etkileşimli ortam üretme merakının da yönlendirmesiyle birlikte, sayıları giderek artan oyun motorlarının çetin geçen rekabette ayakta kalabilmeleri ise birkaç önemli hususa bağlı. Bunlardan belki de en önemlisi kullanıcı deneyimi, etkileşimi ve geribildirimi. Yani son kullanıcı ile yazılım tarafı arasındaki iletişim süreci. Bunu en iyi yürüten firma ve oyun motorlarından biri Unity. Üç boyutlu simülasyon sistemlerinden, oyun üretimine kadar pek çok alanda kendisine yer buluyor. Şu an Türkiye’deki tüm üniversitelerde, oyun motoru konulu derslerde anlatılıyor. Unity’i diğerlerinden biraz daha farklılaştıran konu ise, tüketici kitlesiyle kurduğu iletişim. Çok sayıda eğitsel video hazırlayan kişi ile iş ortaklığı bulunan Unity, önemli kabul edilebilecek bir düzeyde topluluk hakimiyetine sahip. Bu noktada devreye yabancı dildeki adıyla influencer, bizde-ki anlamıyla da kanaat önderi veya etkileyen (yol gösteren, ilham veren) isimler giriyor.

Yüzbinleri bulan takipçi sayılarıyla güncel videolar paylaşan bu kişilerin Z kuşağı ile kurduğu iletişim, güncel pazarlama hamlelerinin en kuvvetli örneklerinden birini bize sunuyor.

Bu anlamda, oyun teknolojilerinin dev ismi Unity’nin, üst düzey yöneticilerinden olan Elena Nizhnik-Walker ile konuştum. Hem Z kuşağının çalışma prensiplerini en iyi tanıyan isimlerden biri olması, hem de oyun teknolojileri sahasında çalışan başarılı bir kadın yönetici olması onu çok özel kılıyor.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Insider (içeriden öğretici gruplar) biriminde üst düzey yönetici olarak çalışıyorum. Basit bir şekilde anlatmam gerekirse küresel geliştirici topluluklarını nasıl Unity kullanılır konusunda eğiten yetenekli kanaat önderlerinin ve üreticilerin iş ilişkilerinin koordinasyonunu yürütüyorum.

Bir kadın olarak oyun sektöründe çalışmanın kolay ve zor yanları neler? Oyun sektöründe kariyerine devam etmek isteyen ve şu an eğitimine devam eden kadınlar için neler söyleyebilirsiniz?

Oyun cinsiyetten bağımsız olarak zorlayıcı olabilen bir sektör. Ben, tabii ki tarihsel açıdan bakıldığında erkekler tarafından domine edilmiş bir oyun sektörü gerçeğini reddedemem; bu durum kadınların sektöre girmesini zorluyor. Ama işlerin değiştiğini düşünüyorum. Daha fazla kadın, sektöre giriş yapıyor. îş rollerindeki dağılım şimdilik eşit değil; örneğin mühendislik departmanları da çoğunlukla erkeklerden oluşuyor. Ama bu durum da değişecek. Ben oyun sektörüne geleneksel yöntemlerle girmedim. Kullanıcı kazanma yöneticisi olarak bir mobil start-up’ta başladım. Daha sonra You-Tuber olarak pek çok popüler mobil oyun için bağımsız içerikler hazırladım. Zirvedeki mobil ve masaüstü bilgisayar oyunlarının kanaat önderleriyle çalıştım; kendime kanaat önderleri dünyasında küçük bir alan oluşturdum. Kişisel açıdan, iki zorlu yanı var: birincisi, içeri girmek; İkincisi ise tükenme sendromuyla başa çıkmak.

Oyun sektörüne giriş yapmayı düşünen kadınlara tek tavsiyem peşinden gitmeleri; korkmamaları ve endüstrinin bir parçası olma haklarına inanmalarıdır.
z kuşağı ile çalışmak nasıl bir duygu?

Favori bir kuşağım yok. Bana göre her kuşak eşsiz ve ilginç. Tek bir şey söylemem gerekirse, Z kuşağı beni sürekli ayak parmak uçlarımda tutuyor. Trendlerin yaşam döngüsü genellikle bu yaş grubuyla oldukça kısa; ki bu da sürekli öğrendiğimiz, adapte olduğumuz, yeni bir şeyler ürettiğimiz ve tekrarladığımız bir döngü anlamına geliyor. Z kuşağı aynı zamanda belirli biçimlere oldukça sadık; video içerikleri de bundan biri. Vaktimin çoğunu video içerikleriyle çalışarak geçirdiğimden dolayı, her zaman gürültüyü kesecek yöntemler arıyorum, izleyiciyle etkileşimi kurabilecek en iyi içeriği oluşturmaya çalışıyorum ki onların 8 saniye sonrası ilgisini muhafaza edebilelim. Bu rakamın, izleyici Z kuşağının ortalama ilgi süresi olduğuna inanılıyor.

z kuşağının gelen komutları takip edebilecek düzeyde yeterli sabrı var mı?

Eğer istatistikler üzerinden gideceksek ve Z kuşağının tüm videolar üzerinde ortalama 8 saniye vakit ayırdığını düşünürsek; eğitsel videolar üzerinden öğrenen Z kuşağı olmadığını varsayarız. Ama bu doğru değil. Bence hatırlamanın önemli olduğu konu, markalara ve takip ettikleri kanaat önderlerine sadık olduklarından dolayı, onları kısa bir zaman dilimi içerisinde bu mecrada kalmalarının bir gerekçesi olduğuna ikna etmek olduğunu düşünüyorum. Bu durumun eğitsel video hazırlayan kanaat önderlerine de uzandığını düşünüyorum.

Bir kullanıcının, ilgili yazılımı ana araçlarından biri olarak kabul etmesindeki en önemli nokta nedir?

Bence, bunda birkaç konu rol oynuyor. Kişinin başlama noktası nedir? Eğer teknik bir tecrübeye sahip olmayan kişiden söz ediyorsak, kullanıcı dostu ve etkileşim sağlayabilecek şablonlar çok önemlidir. Ancak daha önceden programlama ya da Maya, Cinema 4D, Zbrush veyahut bunlar arasında bir yerde tecrübesi olan bir kişiyse, bu kişiler eğitsel videolar üzerinde vakit harcamak istemeyebilirler. öğrenme sürecinde aynı zamanda çeşitlilik olması gerektiğine inanıyorum. Ben çok görselden öğrenici biriyim, dolayısıyla eğitsel videoları seviyorum; diğer yandan yapılandırılmış yol ile öğrenme eğilimim sebebiyle adım adım giden eğitsel materyallerini de seviyorum. Bazı insanlar belgeleri okuyarak ve Command+F yaparak belge içinde aradığı bilgiye doğrudan ulaşarak öğreniyor.

Kişilerin kişiliği veya diğer özellikleri, bilgileri kadar önemli midir?

Şüphesiz! Herkesin farklı biçimde öğrendiğini düşünüyorum. Aynı zamanda, herkesin farklı biçimde öğrettiğini de düşünüyorum. Kendi okul zamanınızı düşünün, özellikle tercih ettiğiniz ve de derslerinden keyif aldığınız öğretim elemanları olduğuna bahse girerim. Bu durum, onlarla daha fazla ortak nokta bulabildiğiniz için midir? Yoksa, öğretim teknikleri size seslenebildiği için mi? Ya da onların da sizlerle benzer bir öğrenme yolu izledikleri için olabilir mi? Sebep ne olursa olsun, her zaman için bazı tür öğretmenlerin cazibesinden etkileniriz.

Kanaat önderleri ve kullanıcılar arasındaki bağlantı nasıl formüle ediliyor? Sanatçı ve fan bağlantısı mı; yoksa geleneksel diyebileceğimiz eski tip formal bir ilişki mi mevcut arada?

Buna kanaat önderinin kendisinin, içerik üretim sürecine girdiğinde karar verdiğini ya da süreç içinde ilerledikçe bir yolunu bulduğunu düşünüyorum. İçerik üreticilerin videolarına gelen her türlü yorumu yanıtlamaya çalıştıklarını ve Discord üzerinden yüksek anlamda etkileşime geçtiklerini görüyorum. Buna karşın, diğer kanaat önderleri, videolarına gelen soru ve yorumlara karşı daha seçici ve hazırlıklı olabiliyorlar. Ben kişisel olarak “fan/fandom” kelimelerini beğenmiyorum, bunun yerine kanaat önderlerinin birer rol model olduklarını ve topluluklarıyla kurdukları ilişkilerin-

de lider ve motive eden konumunda yer aldıklarını düşünüyorum.

Unity'nin kanaat önderleri tarafından hazırlanabilecek eğitsel video projeleri var mı?

Ben her zaman İngilizce olmayan içerikler için de üretici arayışı içindeyim. Ama bu o kadar kolay değil. Sanırım çoğumuzun kabul edeceği üzere, teknolojinin defakto anlamda dili İngilizce; Unity veya diğer oyun motorları için de olduğu gibi. Üreticiler, eğer akıcı İngilizce konuşabiliyorlarsa kararlarını başta İngilizce içerik hususunda vermeliler ki çok daha geniş kitlelere ulaşabilsinler; ya da kendi ana dillerinde üreterek daha az kişiye ulaşmaları da mümkün. Bu zor bir seçim; özellikle de kişiler, içerik üretim işini hobi olarak değil de meslek olarak seçtiklerinde. Daha fazla kişiye ulaşmak çok daha fazla büyümek; içeriğe sponsor olacak markalara daha çok görünür olmak anlamına geliyor. Çok sayıda ikinci dili İngilizce olan yetenekli içerik üreticisiyle çalışıyorum, ama hepsi Unity’i İngilizce olarak aktarıyor. Yerelleşmiş öğrenmeye yönelik talebin artmasını; Türkçe, İspanyolca, İtalyanca, Ukraynaca, Arapça vs. gibi dillerde Unity’nin üreticiler tarafından kullanılmasını umuyorum.

Topluluk temelli içerik üreticilerin, uzaktan eğitimin akademik anlamdaki bazı noktalarını devralabileceği bir gelecek mi göreceğiz?

Bunun tahmin edebileceğim bir gelecek olduğunu sanmıyorum; ancak aynı zamanda kristal kürem de yok. Yani böyle bir şeyi kim tahmin edebilir ki? Akredite üniversiteler ve topluluk üreticileri arasında çözülmesi gereken çok sayıda karmaşık yapı hâkim. Bununla birlikte, eğer resmi anlamda bir eğitim derecesi aranmayan öğrenme sistemleri açısından konuşuyorsak; o zaman, kesinlikle.

Gelecekte ilginç bir olasılık var, en azından Amerika Birleşik Devletleri’nde, yani geleneksel dereceler (diplomalar) üzerinde görülen ihtiyaçtaki azalmanın yaşandığı bir ülkede. Tabii ki tıp doktorları, bilim insanları ve muhasebeciler gibi alanlar dışında kalanlardan bahsediyoruz. Z kuşağının, geleneksel eğitimin onlar için bir cevap olmayabileceğinin farkına vardıklarını görüyorum. Aile üyelerinin gelecek on yıl boyunca ödeyecekleri yüksek öğrenci kredilerini ve aynı zamanda diğer tarafta kanaat önderlerinin pek çok farklı platform üzerinde kendilerine yaşam alanı oluşturabildiklerini görerek büyüyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder