28 Nisan 2019 Pazar

Büyümeye yönelik endişeler yeniden ön planda

TÜFE, şubat ayında yüzde 0.16 ile piyasadaki beklentilerden daha olumlu gerçekleşerek yıllık bazda yüzde 20.35’ten yüzde 19.67’ye geriledi. Aylık TÜFE rakamındaki yavaşlamanın büyük ölçüde zayıf talep koşullarından kaynaklandığını, enflasyon görünümü üzerindeki birçok önemli yukarı yönlü riskin devam ettiğini değerlendiriyoruz. Gıda fiyatlarındaki katılık, ÜFE’deki yüksek seviyeler (potansiyel geçişkenlik etkisi) ve yılın ilk yarısındaki düşük baz etkisi gibi unsurların enflasyon görünümü üzerindeki önemli yukarı yönlü riskler olmaya devam ettiğini düşünüyoruz. Ayrıca, yakın dönemdeki enflasyon görünümündeki iyileşmeye kâtkı sağlayan belli sektörlerdeki vergi indirimleri ile gıdadaki tanzim satışların birinci çeyreğin sonrasında devam edip etmeyeceğini de henüz net olarak bilinmiyor. Diğer taraftan, çekirdek TÜFE göstergelerindeki düşüş trendi orta vadeli enflasyon görünümü açısından olumlu bir görünüm sunuyor. Bu görünüm altında gerçekleşen yılın ikinci Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında TCMB politika faizini (1 hafta vadeli repo ihale faizi) beklentilerle uyumlu olarak yüzde 24.00 seviyesinde sabit tuttu. Karar metninde, son dönemde açıklanan verilerin ekonomideki dengelenme eğiliminin belirginleştiğini gösterdiği ve dış talebin nispeten gücünü korurken finansal koşullardaki sıkılığın da etkisiyle iktisadi faaliyetlerin yavaş bir seyir izlediği kaydedildi. Fiyat istikrarına yönelik risklerin devam ettiği ve bu çerçevede Kurul’un enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar sıkı parasal duruşun korunmasına karar verdiği belirtildi. Şubat ayı manşet TÜFE rakamlarında gözlenen düşüşün büyük ölçüde talep kaynaklı olduğu görülürken enflasyon tarafında önemli yukarı yönlü risklerin devam etmesine bağlı olarak TCMB’nin sıkı duruşunu korumaya devam ettiğini düşünüyoruz. Ancak yılın ikinci yarısında enflasyonda aşağı yönlü seyrin hız kazanması beklenirken TCMB’nin politika faizinde kademeli bir şekilde başlayabileceği tahminimizi koruyoruz. TCMB’nin bu yönde henüz bir sinyal vermemiş olması nedeniyle olası ilk indirim için nisan toplantısından ziyade 12 Haziran toplantısına yönelik olasılığın arttığını değerlendiriyoruz.


ECB YENİ BİR TLTRO PROGRAMI AÇIKLADI

Avrupa Merkez Bankası (ECB) beklendiği gibi faiz oranlarında değişikliğe gitmeyerek politika faizini yüzde O’da, mevduat faizini yüzde 0.40’da ve marjinal fonlama faizini de yüzde 0.25’te tuttu. ECB yeni Uzun Vadeli Refinansman İşlemleri (TLTRO) programı açıkladı. İki yıllık yeni TLTRO serisinin eylül ayında başlayacağı, Mart 2021’de sona ereceği belirtildi. AMB, bankalara ucuzlara sağlamak amacıyla ilk TLTRO programına Haziran ”2Ü14’te, İkincisine Mart 2016’da başlamıştı. Söz konusu programla bankalara uzun vadeli kredi sağlamak ve enflasyonu orta vadede hedefe yaklaştırmak amaçlanıyor. Aynı zamanda geleceğe yönelik faiz hareketleri konusunda yönlendirmesini de değiştirdi. Para politikası metninde daha önce en az yaza kadar faiz değişikliği öngörülmezken şimdi, en azından 2019 boyunca faiz değişikliği olmayacağı öngörüldü.

Son dönemde ekonomik görünümün bozulma kaydettiği Euro Bölgesinde daha önceki haftalarda ECB üyelerinden ekonomiyi desteklemeye yönelik adımların gelebileceği ifade ediliyordu.

Bu tarafta açıklanan yeni TLTRO programı sonrasında Avrupa bojsaları öncülüğünde küresel piyasalarda yukarı yönlü hareketler gözlenirken euro üzerindeki satış baskısı artış kaydetti. Ancak ilerleyen bölümde ECB Başkanı Draghi’nin söylemleri piyasalar üzerinde etkili oldu. Draghi, kısa vadeli büyüme görünümünün beklenenden zayıf olduğunu vurguladı ve enflasyonun yılsonuna doğru gerilemeyi sürdüreceğini ifade etti. Euro Bölgesi için 2019 büyüme tahminini yüzde 1.7’den yüzde 1.1’e düşürdü. Ekonomik görünüme ilişkin risklerin aşağı yönlü olduğunun altı çizildi. 2020 için büyüme tahminini yüzde 1.7’den yüzde 1.6’ya indirdi. ECB tüm vadelerde enflasyon tahminlerini düşürerek 2019 enflasyon tahmini yüzde 1.6’dan yüzde 1.2’ye revize etti. Draghi’den gelen söylemler ve hem büyüme hem de enflasyon oranlarında aşağı yönlü revizeler küresel büyümeye ilişkin endişeleri artırırken küresel risk iştahını ve dolayısıyla hisse piyasalarını baskılayan bire gelişme oldu. Bu açıklamaların yanında başta Çin’den gelen verilerin de küresel büyüme hızına yönelik endişeleri artırmış olması hisse senetlerindeki satışları artırdı.

BREXİT İÇİN KRİTİK HAFTA

İngiliz Parlamentosu, Başbakan Theresa May’in AB ile vardığı Brexit anlaşmasını 15 Ocak’ta yapılan oylamada ezici çoğunlukla reddetmiş, İngiltere’nin parçası Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasına Brexit’in ardından fiziki sınır girmemesi için anlaşmada değişiklik talep etmişti. May, Ingiliz Parlamentosu’nun bu talebini yerine getirebilecek şekilde anlaşma üzerinde bazı değişiklikler için çaba sarf etse de Avrupa Birliği bu konunun müzakeresine çok sıcak bakmıyor. Anlaşmada ihtilafa neden olan “Tedbir Maddesi” İngiltere’nin AB ile kapsamlı ticaret anlaşması imzalayana kadar Gümrük Birliği içinde kalmasını, Kuzey İrlanda’nın bu anlaşmadan bir dizi fark barındıracak AB kuralına tabi olmasını öngörüyor. Gelinen noktada 12 Mart’ta Başbakan May’in ufak çaplı revizeler yaptığı Brexit anlaşması Parlamento onayına sunulacak. Önceki oylamadan çok farklı içerik sunulmamış olması bu metnin de onay alma ihtimalini azaltıyor. Bu oylamadan hayır oyu çıkması durumunda 13 Mart’ta anlaşmasız ayrılık için yeni bir oylama yapılması bekleniyor. Parlamento buna da hayır diyecek olursa 14 Mart’ta Brexit’in ertelenmesi seçeneğini oylanacak. Tüm bu süreç belirsizlik oluşturuyor olsa da en yakın senaryo Brexit’in ertelenmesi gibi görünüyor. Bu süreç ilk anda risk oluştursa da sürecin ertelenmesi kısa süreli rahatlama getirebilir.

SON ÇEYREK NEGATİF, İLK ÇEYREK SINIRDA

Haftaya Türkiye’nin dördüncü çeyrek büyüme rakamları ile başlıyoruz. Son çeyrekte öncü göstergelerin işaret ettiği ekonomide görülen yavaşlamanın hatta daralmanın büyüme verisiyle teyit edileceğini düşünüyoruz. Son çeyrek için piyasa beklentisi yüzde 2.5-3 civarında bir daralma yaşanması yönünde. Geriden gelen veri olması nedeniyle beklentilerden çok ciddi sapmalar görülmemesi durumunda piyasa üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağını düşünüyoruz. Yılın ilk çeyreği için henüz yeterli veri seti oluşmamış olsa da ilk çeyrekte ekonomide son çeyreğe nazaran daha ılımlı bir tablo görülebileceğini düşünüyoruz. İlk çeyreğe yönelik bu görünüm, son çeyrek verisinde beklenenden çok daha kötü bir daralma görülmediği sürece beklentilere yakın makul daralma rakamlarının piyasa fiyatlamaları üzerindeki negatif etkisini azaltacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder