SON hafta itibariyle ABD’den gelen haber/veri akışları bir süredir gelişmekte olan destekleyici olan dış dinamiklerde bir miktar bozulma görülmesine yol açtı. Fed’in beklentilerle uyumlu şekilde 25bp’lik faiz indirimi gerçekleştirmiş olmasına karşın Fed Başkanı Povvell’ın basın toplantısında bu indirimin uzun dönemli bir faİ2 indirim döngüsünün başlangıcı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade etmesi ve ABD Başkanı Trump’ın sosyal medya ü'Zerinden yaptığı açıklamada 1 Eylül itibariyle 300 milyar dolarlık Çin ürününe (mevcut durumda yüzde 25 vergi uygulanan 250 milyar dolarlık ithalat hariç) yüzde 10 uygulanacağını açıklaması söz konusu bozulmayı tetikleyen başlıca unsurlara olarak değerlendirilebilir.
2019’a başlarken Fed’in yıl içinde iki faiz artırımına gidebileceği beklenirken, aylık 50 milyar düzeyindeki bilanço küçültmenin (2019’un tamamında bu şekilde devam etseydi toplamda 600 milyar dolar piyasadan çekilmiş olacaktı) ne zaman sonuçlanacağı bilinmemekteydi. Bu durum küresel finansal piyasalarda önemli bir baskı unsuru durumundaydı. Buna ek olarak, yılın ilk yarısında ABD-Çin arasındaki “ticaret müzakerelerinin”, “ticaret savaşı”na evrilmesi küresel büyüme endişelerinin artmasına yol açtı. Bu gelişmelerin üzerine, Fed bilanço küçültmeyi mayıs itibariyle aylık bazda 15 milyar dolar azaltarak 35 milyar dolar düzeyinde sürdürüp, ekimde durduracağını açıklarken, Fed’in faiz indirimine gidebileceğine yönelik beklentiler kuvvetlendi. Geçen haftaki toplantıda Fed beklentiler doğrultusunda 25bp’lik faiz indirimine giderken, bilanço küçültme sürecini de bir önceki iletişime göre iki ay daha öne çekerek 1 Ağustos itibariyle sonlandıracağını açıkladı (Böylece sene başından bu yana piyasadan 305 milyar dolar civarında likidite çekilmiş oldu). Gerek faiz indirimi, gerekse de bilanço küçültme sürecinin beklenenden daha erken sonlandırılmış olması küresel likidite koşullarının gelişmekte olan piyasalar açısından görece destekleyici olmasının işaretiydi. Ancak, Fed Başkanı Powell’m basın toplantısında 25 bp’lik faiz indiriminin agresif indirim döngüsüne girildiği anlamına gelmeyip, döngü ortası ayarlaması olarak nitelemesi söz konusu iyimserliğin yerini bir miktar tedirginliğe bıraktığını gördük. Zira küresel piyasalarda arka arkaya birkaç faiz indiriminin gerçekleşmesine bir fiyatlama söz konusuydu. Bardağın dolu tarafından bakmak gerekirse, söz konusu açıklamalar aslında ABD ekonomisinde kısa-orta vadede önemli bir resesyon riski görülmediğinin bir işareti olarak okunabilir. Bu indirimin temel gerekçeleri, ABD’de enflasyon tarafında beklenen momentumun yakalanamamış olması ve ticaret savaşı belirsizliğinin büyüme üzerinde oluşturduğu aşağı yönlü risklere karşın bir sigorta işlevi görmesinin amaçlanması olarak değerlendirilebilir.
OYNAKLIK ARTABİLİR
Trumpîn yaptığı açıklamada 1 Eylül’de işaret ettiği yeni ithalat vergisine karşın; Çin ile kapsamlı bir ticaret anlaşması konusunda pozitif diyaloğu sürdürmek istediğini ve iki ülke arasındaki geleceğin çok parlak olacağını hissettiklerini söylemesi bu kez de, en azından şimdilik, müzakere masasının tamamen devrilmediğini göstermekte. Göreve gelmesinden bu yana Trump’ın istediği doğrultuda bir anlaşma yakalamak için benzer şekilde gerginliği artıcı mesajlarla/ adımlarla bir anlamda pazarlık sürecinde elini güçlendirmeye çalıştığını zaman zaman gördük. Küresel ekonomideki mevcut momentum kaybı ve uzayan belirsizlik dikkate alındığında son atılan adım oldukça riskli olsa da önümüzdeki haftalarda (en azından 1 Eylül’e kadar) yine kafa karışıklığı yaratacak açıklamalar görmemiz sürpriz olmayacaktır. Cuma günü ABD’de açıklanan Temmuz istihdam Raporu işgücü piyasasındaki güçlü görünümün sürdüğünü işaret etti. Yalnızca bu veriler ışığında Fed’e yönelik faiz indirim beklentilerinin artmasını beklemeyiz. Dolayısıyla verinin kısa vadeli piyasa etkisini, özellikle gelişmekte olan ülke piyasaları açısından “Sınırlı Negatif’ olarak yorumlanabilir. Önümüzdeki süreçte, Fed’e yönelik faiz indirim beklentileri açısından ABD-Çin arasında ticaret gerginliğinin ön planda olması beklenebilir. Ticaret savaşma ilişkin olumsuz haberler ve aksiyonlar devam ettikçe/uzadıkça küresel büyümeye ilişkin aşağı yönlü riskler artacaktır. Bu da Fed’in yılın geri kalan döneminde en azından bir defa daha faiz indirimine gitme olasılığının artmasına yol açabilir. Ağustos ayı boyunca küresel piyasalarda yeniden kararsızlık ve belirsizliğin öne çıkması, diğer bir ifadeyle de oynaklığın artması muhtemel görünmekte.
İÇ PİYASALARDA OLUMLU HAREKETLİLİK
Dış dinamiklerin ardından kısaca iç dinamiklere de değinelim. TCMB’nin geçen hafta gerçekleştirdiği güçlü faiz indiriminin ardından kamu bankaları öncülüğünde kredi faizlerinde indirime gidildiğini gördük. Bu durum, finansal koşulların gevşemesini sağlayarak ve yılın geri kalanında iktisadi faaliyetin bir miktar toparlanmasına katkı sağlayabilir. Yıllık enflasyon rakamlarında yılın geri kalanında ana eğilimin aşağı yönlü kalmaya devam etmesi muhtemel görünmekte. Ancak, 5 Ağustos Pazartesi açıklanacak olan Temmuz ayı enflasyon rakamlarında geçici bir artış görülmesinin de oldukça güçlü bir olasılık olduğunu ifade edelim. 9 Ağustos Cuma günü açıklanacak olan Haziran ayı Ödemeler Dengesi rakamları ile birlikte yıllıklandırılmış rakamlarla, muhtemelen, Kasım 2002’den bu yana ilk defa cari fazla verildiğini göreceğiz.
Hisse senedi piyasaları açısından kısa vadede dış dinamiklerdeki havanın belirleyici olması muhtemel görünmekte. Dış dinamiklerdeki mevcut bozulma sinyallerinin devam etmesi yurtiçi piyasalarda görülebilecek olası yukarı yönlü hareketlerin sınırlı kalmasına neden olabileceği gibi aşağı yönlü baskının görülmesine de yol açabilir. Ancak, küreseldeki havanın yeniden olumluya dönmesi durumunda TL varlıkların benzer piyasalara kıyasla görece olumlu performans yakalama olasılığı da yüksek görünmekte. Dolayısıyla, yurtiçi piyasalar açısından en azından gelecek birkaç haftalık süreçte küresel piyasalarda yaşanacak gelişmelerin öne çıkması ve kararsız bir seyrin gözlenmesi muhtemel diyebiliriz.
Bu yazının hazırlandığı 2 Ağustos Cuma akşamı uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin planlı takvimine göre Türkiye’nin kredi notunu gözden geçirmesi beklenmekte. Hâlihazırda Türkiye’nin kredi notu S&P, Moody’s ve Fitch tarafından yatırım yapılabilir seviyenin 4.4 ve üç kademe altında yer almakta. S&P’den herhangi bir not değişikliğine gitmesi beklenmiyor. Ancak, S&P’niıı Türkiye’nin notunda gittiği son indirimden bu yana not indirimine neden olan risklerin önemli ölçüde azalmış olması ve not görünümünün hâlihazırda “negatif’ olması nedeniyle; not artışı gelmese bile not görünümünün “negatif’ten “durağan”a revize edilmesi çok büyük sürpriz olmayabilir. Ancak, herhangi bir güncelleme yapılmaması ya da sadece not görünümünde bir iyileştirme yapılmasının piyasa etkisi son derece kısa vadeli ve sınırlı olacaktır.
Payları BIST-lOO’de işlem gören şirketlerin 2019 ikinci çeyrek finansal sonuç açıklama dönemi devam ediyor. Solo açıklanan finansal sonuçlar için 9 Ağustos, konsolide açıklanan finansal sonuçlar için ise 19 Ağustos son tarih. 5-9 Ağustos tarihleri arasında finansal sonuçlan açıklanması beklenen BIST-30 şirketleri Aselsan, BÎM,
Erdemir, îşbank, Koç Holding, Pegasus, Petkim, Sabancı Holding, Tüpraş, Vakıfbank olarak görünüyor. Önceki finansal sonuç açıklama dönemlerinde olduğu gibi geçen haftada paylaştığımız BIST-30 şirketlerinin finansal sonuçlarına ilişkin özet beklenti-gerçekleşme tablomuzu güncelleyerek paylaşıyoruz.
Ağustos ayı ekonomik takviminde küresel ve yurtiçi piyasaların takibinde olacak diğer bazı gelişmeler, 12 Ağustos’ta duyurulması beklenen rutin MSCI endeks değişiklikleri (endeks kapsamına giren/çıkan hisselerde oynaklık artabiliyor), 22-24 Ağustos’taki Jackson Hole toplantısı ve 24-26 Ağustos’ta Fransa’da gerçekleşecek olan G-7 Zirvesi olarak not edilebilir.
Ağustos ayında piyasaları etkileme potansiyeli olan gelişmeleri ele aldıktan sonra, bir de tarihsel olarak BIST-100 endeksinin Ağustos ayı istatistiklerine bakalım.
Bu yılın haziran ve temmuz ayları, tarihsel istatistiklerle de uyumlu olarak BIST-100 açısından görece olumlu geçmişti. Ancak, grafiklerden de görüleceği üzere tarihsel istatistikler, ağustos aylarında endeksin performansının genel olarak görece zayıf kaldığını işaret etmekte.
Yukarıda detaylıca ele aldığımız konulardaki belirsizlikler dikkate alınırsa, tarihsel istatistiklerin bu ağustos ayında da devam etmesi çok da sürpriz olmayacaktır. kaynak:
https://isfikirleri-girisimcilik.tr.gg/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder