24 Ocak 2019 Perşembe

Dünya Ekonomik Forumu DAVOS

“DAVOS Forumu” olarak da bilinen Dünya Ekonomik Forumu’nun 49’uncu toplantıları, 22-25 Ocak tarihleri arasında yapılıyor. Dört gün sürecek toplantılarda başkanlar, yöneticiler, politikacılar, iş insanları ve sosyal-kiiltürel organizasyonların temsilcileri, 400 kadar oturumda görüş alışverişinde bulunacaklar. Bin kadar şirketin idarecileriyle yüz kadar resmi kurum temsilcisi, İsviçre’nin ünlü kayak merkezi Davos/Kloster’ın konukları olacak.

ÖNCÜLERE ÖDÜL VERİLECEK

Bu yıl ilk kez olarak, altı genç lider de Davos’ta ağırlanacak. Bu liderlerin ortak özelliği, 30 yaşın altında olmaları. 51 yaşındaki Microsoft CEO’su Satya Nadclla’nm gözetiminde olacak altı yönetici; Zero Waste Academy’nin başkanı Akira Sakano, Kenya Mülteci Kampı’nın yöneticisi Muhammed Hassan Mohamud, Amerika’da açlığı sona erdirmeyi kendine hedef seçen Julia Lus-combe, Avrupa Gençlik Parlamentosu’nun üyesi Noura Berro-uba, Kolombiya’dan eğitim gönüllüsü Juan David Aristizabal ve sürdürülebilir mimari danışmanı Besima Abdulrahman.

İngiltere’nin bayan orkestra şeflerinden Marin Alsop, Suudi Arabistan’ın ilk kadın film yönetmeni Haifaa El-Mansur ve İngiliz doğa bilimci, yayıncı 93 yaşındaki Sir David Attenborough da kiiltür-sanat etkinlikleri çerçevesinde “Kristal Ödül” alacaklar. Forum ayrıca, 2000 yılından beri geleneksel olarak yeni teknolojiler geliştiren öncülere ödül veriyor.

2019’un forumu, önemli bir konuya odaklanacak: “Küreselleşme 4.0: Dördüncü Sanayi Devrimi Çağı’nda Küresel Yapının Şekillendirilmesi (Globalization 4.0: Shaping a Global Architec-ture in the Age of the Fourth Industrial Revolution).

Bilgisayarlarda uygulamaların yeni sürümlerinin numaralarından esinlenerek adlandırılan “Küreselleşme 4.0”ın, sorunlara nasıl çözüm üretebileceği, iş dünyasının dinamiğini nasıl güçlendireceği, uluslararası işbirliğinde dünyaya bir ses verecek kadar önemli gelişmelerin neler olacağı tartışılacak.

Bağımsız, tarafsız ve özel bir çıkar grubuna bağımlı olmayan forumun kurucusu, Cenevre Üniversitesi profesörlerinden Klaus Schwab, ilk kez 1971’de 444 şirket yöneticisini, sorunları görüşmek ve tartışmak üzere Davos’ta toplamayı başarmıştı. İş dünyasının yöneticileri bir zirve toplantısı yapacaksa bu, Avrupa’nın en yüksek rakımlı kasabası Davos’ta olmalıydı. Schwab, o yıllarda forumun uluslararası öneme sahip bir toplantılar zinciri haline geleceğini hayal bile edemezdi. Bugün 2 bin 500’den fazla yöneticinin Davos’ta olması bekleniyor.

İŞBİRLİĞİ İÇİN YENİ ÇERÇEVELER

Forumun açılışı öncesinde bir açıklamada bulunan Başkan Borge Brende, Dünya Ekonomik Forumu’nun, küreselleşmedeki eşitsizlikleri körükleyen elitist bir grup olduğu eleştirilerini yanıtladı. Brende, ABD ve Çin’in korumacılık adına, birbirlerine karşılıklı smaçlar vurduğunu ama ticaretin bir silah olmadığını belirtti. “Dünya ekonomisinin ticaret savaşları yüzünden hızla yavaşladığını görmekten endişe duyuyoruz” diyen Brende, küresel ekonominin 2018’de yüzde 3.7 oranında büyüdüğünü, beklentilerin ise yüzde 3.9 olduğunu hatırlattı. Brende, şunları ekledi: “özellikle Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD ülkeleri içinde küreselleşme ve onun sonuçlarına olan güvensizlik epey yaygın.

Bu güvensizliği ortadan kaldırmak için istihdam yaratıcı, olumlu, yapıcı, sürdürülebilir ve eşitlikçi modeller hazırlamalıyız. Dünya ekonomisinin yavaşlaması sürerse, bu kötü gidişatı tersine çevirecek yeterli bir itici barutumuz bulunmuyor.

Daha ve daha açık bir dünya oluşturmak istiyorsak yeni gerçekler ışığında global işbirliği için yeni çerçevelere ihtiyacımız olacak.” Bilim insanlarının “Sanki yedekte ikinci bir dünyamız varmış gibi yaşıyor ve tüketiyoruz” şeklindeki klişe açıklamalarından da alıntı yapan Borge Brende, Norveçli politikacı ve diplomat. Daha önce Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan Brende, 2017’den beri Ekonomik Forum’un başkanlığını yürütüyor.

Brende’nin savunmasının etkili olup olmadığı bilinmiyor. Ama iş dünyasını temsil eden kişilere, neolojik olarak (yeni sözcükler uydurularak) “Davos Adamı” deniyor. Bu adı, ABD’li siyaset bilimci, danışman ve akademisyen Samuel Huntington (1927-2008) koymuştu. Hayatının yarım yüzyılını Harvard Üniversitesi’nde geçirmiş olan Huntington’a göre Davos adamı, ulusal sınırlara bağımlı kalmayan, sınırları kendine engel olarak gören, tamamen uluslararası iş dünyasının bir parçası gibi hareket eden elitler
olarak tanımlanıyor.

Önceki toplantılardan seçmeler

DÜNYA Ekonomik Forumu, 1971’de kuruldu. Ama 1988’deıı itibaren toplantıların ana teması oldu. Bunlar arasında dünya ekonomisini ilgilendiren ilginç başlıklardan bazılarını seçtik.

■    Dünyanın en rekabetçi ekonomileri hangileridir?

140 ülkenin ekonomisinde 98 gösterge tek tek incelendi ve dünyanın en rekabetçi ekonomileri belirlendi. Buna göre ABD (85.6), Singapur (83.5), Almanya (82.8), İsviçre (82.6) ve Japonya (82.5), en rekabetçi ekonomiler listesinde ilk beş sırayı alırken, en az puan toplayan ülkeler de, Haiti, Yemen ve Çad olarak belirlendi (Puanlar 100 üzerinden verilmiştir). Burada ana gösterge, ülke halklarının ne kadar geliri olduğu değil, yenilikçi olma kapasitesi, iş hayatının dinamizmi, sağlık sisteminin durumu ve yolsuzluğun ne kadar az olduğu gibi sosyoekonomik alandaki rakamlardır.

■    Birden fazla dil konuşmak ekonomik gelişmeyi destekler mi?

Araştırmalar göstermiştir ki, bir ülke halkının birden fazla lisana sahip olması, ekonomi için hatırı sayılır bir artı puandır. Buna en iyi örnek, İsviçre’dir. Almanca,

İtalyanca, Fransızca ve eski bir Latin kökenli dil olan Ro-manş, bu ülkenin gayrisafi iç hasılasına en az yüzde 10 katkıda bulunmaktadır. Bu diller, İsviçre’nin resmi dilleridir. Her İsviçreli en az iki dil konuşabilmektedir. Ama dil yelpazesinin çok daha renkli olduğu İngiltere’de durum aynı değildir. Dünyanın dört bir yanından gelen göçmenler nedeniyle İngiltere’de çok farklı diller konuşulmaktadır. Ama bunların ekonomiye faydası yoktur. Çünkü göçmenlerin çoğu, resmi dil olan İngilizce’yi öğrenme gereği bile duymamaktadır. Bu da, İngiltere’nin gayrisafi iç hasılasının yüzde 3.5’ine yakın bir kayıp oluşturur. Fransa, Almanya, Danimarka ve tsveç ise irili ufaklı şirketlerinde çalışan göçmenlerin, kendi dillerini kullanarak daha çok mal ihraç ettiğim fark etmiştir.

■    Şirketler, Dördüncü Sanayi Devrimi'nin faydasını görüyor. Ülkeler de görüyor mu?

Şirketler, ucuz, ulaşılabilir, gelişmiş teknolojilerle ve yenilikçi düşünce stratejileriyle Dördüncü Sanayi Devrimi’nin imkanlarından yararlanmayı iyi biliyorlar. Ancak ülkelerin de yarar görmesi; onların altyapıya, eğitime ve teknolojik olarak hazır olup olmadıklarına bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Küresel İnovasyon Endeksi'ne göre bu işi en iyi yürütebilen ülkeler; İsviçre, Singapur, ABD, Hollanda, Almanya, İsveç, İngiltere, Japonya, Hong Kong ve Finlandiya. Bu listede Çin ve Güney Kore yok. Bu ülkelerin iş dünyasıyla ilgili politikaları ve yetersiz bürokrasileri, liste dışı kalmalarındaki en büyük iki etken. Kore, iş yapılabilecek ülkeler listesinde bile her yıl gerilere düşüyor. Latin Amerika’nın teknoloji şampiyonu Arjantin, rekabetçi ülkeler listesinde 104’üncülüğe kadar düştü. Kısa mesafeli uçuşlarda kullanılan jet yolcu uçaklarının dünyaca ünlü yapımcısı Brezilya, bir momentum yakalayamıyor. “Silikon Savannası” olarak bilinen Kenya, kendini

Dördüncü Devrim içinde göremiyor.

■    Dünyanın en ünlü sporcuları kimler?

Bunun ekonomiyle ne ilgisi var diye sorabilirsiniz. ABD’nin ünlü televizyon spor kanalı ESPN, dünyanın en ünlü 100 atletini belirledi. Televizyon kanalı, bu seçimi yaparken sosyal medyanın üç büyüğünü takip etti. Facebook, Tvvitter ve Instagram’ın en çok meşgul olduğu kişilerin başında Cristiano Ronaldo, LeBron James, Lionel Messi ve Roger Federer geliyor.

Bütün dünyanın kullandığı bu sosyal ortamlarda en çok aranan, en çok takip edilen kişi olmak; karşılaşmaların televizyonda ücretli olarak izlenmesi, reklamlar, sponsorluklar, kişiye özel spor malzemeleri ve hatıra satışlarıyla birlikte yüz milyonlarca doların el değiştirmesi demek. Yüz kişilik listede 38 futbolcu, 13 basketbolcu, 11 golfçu, 10 tenisçi bulunuyor. ABD, 35 sporcuyla temsil edilirken Brezilya’dan 9, Almanya’dan 7, İngiltere’den 5 sporcu listede. Hiçbir beyzbol ve hokey oyuncusu listede yer almıyor. 2004 Yaz Olimpiyatlarında 6 altın, 2 bronz olmak üzere 8 madalya kazanmış olan ABD’li şampiyon yüzücü Michael Phelps, listede yok. Sadece başarılı olmak değil, aynı zamanda popüler olmak para getiriyor.

Birinci Sanayi Devrimi:

18'inci yüzyıldan 19'uncu yüzyıla kadar uzanan süreçte Avrupa ve Kuzey Amerika'da görülen sanayileşme hareketidir. Bu dönemde tarımla uğraşan köylüler, endüstriyle uğraşan kentlilere dönüşmüştür. Buhar makineleri sayesinde demir ve tekstil endüstrileri gelişmiş, Birinci Sanayi Devrimi'ni ateşlemiştir.

İkinci Sanayi Devrimi:

1870 yılından, Birinci Dünya Savaşı’mn başladığı 1914 yılına kadar sürmüştür. Mevcut sanayiler gelişmiş, yeni makineler ve buluşlar, üretim sürecine katılmıştır. Seri üretimler için elektrik, petrol ve demir-çelik kullanılmıştır. Bu dönemin başlıca teknolojik gelişmeleri; elektrik ampulü, telefon, fonograf ve içten yanmalı motorlardır.

Üçüncü Sanayi Devrimi:

Buna dijital devrim de denir. Analog ve mekanik cihazlardan djjital teknolojiye geçişi sembolize eder. 1980'lerde başlamış ve günümüze kadar sürmüştür. Bu dönemdeki yenilikler ise; kişisel bilgisayarlar, internet, enformasyon ve iletişim teknolojileridir. Dördüncü Sanayi Devrimi'ne geçişte kesin bir tarih vermek mümkün değildir.

Dördüncü Sanayi Devrimi:

18'inci yüzyılda Avrupa ve Kuzey Amerika’da başlayan Sanayi Devrimi'nin dördüncü aşamasıdır. Fiziki, dijital ve biyolojik dünyalar arasında sınırları belirsizleşen teknolojilerin füzyonu niteliğindedir. Günümüzde bunlara siber-fızik sistemler de denmektedir. Robotlar, yapay zeka, nanoteknoloji, kuantum bilgisayarları, biyoteknoloji, internet, blok zincirler, beşinci kuşak kablosuz iletişim teknolojileri, üç boyutlu yazıcılar, imalatı kolaylaştıran donanımlar, otonom araçlar, bu konunun kapsamına giriyor.


ALEV RİGEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder